GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Filiz SEZER
YAZARLAR
25 Aralık 2020 Cuma

Yapay zekâ sanatçının yerini alabilecek mi?

Son yılların en popüler konularından biri yapay zekânın yaşamımızı ne şekilde değiştireceği hiç kuşkusuz. Bir bilgisayarın tanımlanmış farklı algoritmalar ve yüklenen data yolu ile tıpkı bir insan gibi “öğrenebilir” ve “öğrendiğini üretebilir” hale gelmesi olarak özetleyeceğimiz yapay zekânın dinamik öğrenme süreciyle kontrolden çıkarak insan hayatı için tehlikeli bir hal alıp almayacağı da ayrıca bir merak konusu. Bununla ilgili olarak üretilen senaryolar bilim kurgu filmlerini andırsa da gerçeklikten çok uzak değil.

İnsanoğlunun evrim yolculuğuna çıktığı birkaç milyon yıllık zaman sürecinde, ilk defa tek insan türü olarak yaşadığı bu dünyada sonu acaba yine kendi elleriyle yarattığı bir türden mi gelecek?

Fiziksel adaptasyonu kültürel evrimi neresinden yakalayabilecek?

Normal yaşam süremizde bu soruların cevabını alıp alamayacağımızı kestirmek şimdilik zor görünüyor.

Dijital teknolojiler nicedir sanatın da hem konusu hem de aracı haline gelmiş durumda. Günlük yaşantımıza dahil olan yapay zekâ elbette sanatın gündemine de girmiş bulunuyor. Yapay zekâ kullanılarak üretilmiş eserlerin en ünlü ilk örneği bir grup Fransız sanatçı kolektifi olan Obvious (*) tarafından oluşturulan yapay zekâ algoritması ile yaratılmış Edmond Belamy Portresi’dir.2018 yılındaki bir müzayedede 432.500 Euroya alıcı bulan bu eseri yaratan algoritmanın belli bir estetik düzeyini “öğrenebilmesi” için farklı dönemlerde yapılmış yaklaşık 15.000 portreden bir veri tabanı oluşturulmuş.

Dinamik öğrenme sürecini kullanan bir yapay zekâ ile bir insan tarafından yapılmış eserler birbirine ne kadar benzeyecek, nasıl ayrıştırılacak belirsizliği dışında ortaya çıkan sorunlardan biri sanat ve sanatçı tanımlarının ne şekilde değişeceği olacaktır.

Gerçek sanat nedir, sanatçı kimdir sorularının cevabı içinde bulunulan döneme ve soran kişiye göre değişe gelmiştir. Bundan on binlerce yıl önce mağara duvarlarına resim yapan atalarımızın bu soruyu akıllarından bile geçirmediğine eminiz.  En önemli sanat tarihçilerinden biri olan E.H. Gombrich, “Sanatın Öyküsü” isimli ünlü (ve başucu) kitabında, sanatın yer ve zamana göre birbirinden değişik anlamlara gelebileceğini vurgular ve “günümüzde neredeyse bir korkuluk veya tapınç aracı haline gelen ve büyük S ile başlayan Sanat’ın var olmadığının bilincinde olunmasını” ister.

Nasıl bir veri tabanına ve öğrenen bir algoritmaya sahip olursa olsun, bir insanın sosyal, kültürel ve ekonomik bağlamına, kolektif bilincine, ilişkileri ve etkileşimlerine sahip olmayan bir yapay zekânın “Sanatçı’nın yerini alamayacağını düşünüyorum” ancak sanat üretiminde çok önemli bir araç olduğu da bir gerçek. İster fırça ve boya kullansın isterse de öğrenen bir makine, kendini ifade etme, dünyayı anlamlandırma isteği var olduğu müddetçe insanın yaratım süreci de tükenmeyecektir elbette.

Kendi yaratıcılığı ve yeteneği ile yapay zekâyı bir arada kullanan sanatçılar arasında ilk akla gelen isimlerden biri Refik Anadol’dur.

Şu anda Los Angeles’ da yaşayan, 1985 İstanbul doğumlu olan sanatçı dünyanın pek çok farklı ülkesinde ses getiren çalışmalarını sergiliyor. “Bir veri bir pigment olabilir mi” sorusunun peşinden giderek etrafındaki her türlü bilgiyi veri olarak kullanabiliyor.  Rönesans tabloları ya da doğa fotoğrafları gibi farklı görselleri yapay zekâ merceğinden geçirerek görsel eserler yarattığı gibi, İstiklal Caddesi’ndeki sesler veya Marmara Denizi’ndeki ısı, akışkanlık gibi bir fiziksel mekandaki farklı verileri de dönüştürüp kendi “fırçasından geçiriyor” ve değişen yaşantımızda içinde bulunduğumuz mekânı nasıl deneyimlediğimizi ve mekânsal kavramsallaştırmanın ne şekilde değiştiğini sorguluyor. Sanatçının eserlerini sosyal medyadaki hesaplarından takip etmek mümkün.

Yaratıcılığı açıklarken ilham, sezgi gibi kavramları kullansak da yaratıcı bir fikrin arkasındaki bilgi dağarcığımızdaki eski fikirler arasında kurulan yeni bir ilişki yatar. Bu açıdan baktığımızda öğrenen makinalar ile insan yaratıcılığı tarafından yaratılan eserlerin estetik değeri ile sanat tarihinde nasıl bir yer alacağını zaman içinde göreceğiz.

*: Obvious kolektifindeki sanatçılar: Hugo Caselles-Dupré, Pierre Fautrel, and Gauthier Vernie