GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Filiz SEZER
YAZARLAR
27 Kasım 2020 Cuma

Yolda olmak güzeldir

En huzurlu olduğumu düşündüğüm anlardan biri saçlarımı hafif bir esintiye teslim edip gözlerimi ufka dikerek aldığım yolda dünyanın geri kalanıyla bütünleştiğimi hissettiğim zamanlardır. En bezdirici trafikte bile bir köşeyi dönünce aniden karşıma çıkıveren sonsuz gökyüzü günün en güzel anlarından biri olur benim için.

Hareket halinde olmanın verdiği enerji ve iyi olma halinindışında bilgelik peşindealdığımız yolun da hazzı bambaşkadır kuşkusuz. Çetin mücadelelerden farklı kazanımlarla çıkmanın verdiği keyfi pek az şeyden alabilir insan.

Yolda olmak metaforu hem felsefede hem de farklı inanç sistemlerinde kullanılagelmiş bugüne kadar. Felsefede bu metaforu ilk kullananlardan biri olan Alman filozof ve psikiyatrist Karl Jasper (1883 – 1969), “Felsefe, yolda olmaktır; hiçbir yere yerleşmemektir, sürekli bir maceradır. Felsefe yersizlik ve yurtsuzluktur; amansız bir göçebeliktir. Felsefe, evine hiçbir zaman ulaşamaz. Felsefe sadece aramaktır; aradığını bulamayacağını bile bile aramaktır. Felsefe, hakikate varamaz; o hep eksik olmakla yazgılıdır”diyerek ortaya koyar bu konudaki düşüncesini.

Sanatın farklı dallarında, yolda olmanın güzelliğine dair pek çok eser de verilmiştir. Ancak hepsinin en başına tüm dünyayı etkisi altında bırakmış bir yol destanı olan Odysseia’yıkoymak gerekir. Bir İzmirli olarak hemşerisi olmakla gurur duyduğumuz Homeros’ un yazdığı bu epik eser Truva savaşına katılmış olan İthake Kralı Odysseus’ un evine dönerken başına gelenleri anlatır. 2-3 hafta sürmesi gereken bu yolculuk çeşitli engeller yüzünden 10 yıl sürer.

 

Odysseus’ un yolculuğunda karşılaştığı fiziksel engeller, onun kendi içinde aşması gerektiği psikolojik zorlukları sembolize eden metaforlardır aslında. Bu zorlukların üstesinden gelerek kendini ve içinde yaşadığı dünyayı anlar. Her sembol hikâyenin farklı bir mesajı da vardır okuyucuya, “zaferde açgözlü olma”der mesela aslında Homeros, “alçakgönüllü ol, sadece bedenini değil aklını da kullan, hedefinden şaşma, birlik ol”

Yasak meyve metaforuyla da karşılaşırız bu eserde, tek tanrılı dinlerin ortaya çıkışından çok çok önce…

Hayatı anlamlı kılma ve kendini gerçekleştirme arzusuyla çıktığımız yaşam yolculuğunda her an yeni bir sürprizle karşılaşıyoruz ve sürekli yeni duruma adapte olmaya çalışıyoruz. Üstelik günlük hayatın ritmine göre bazen hızlanıp bazen yavaşlamamız da gerekebiliyor. Rotasından emin olduğumuzu sandığımız yol bazen bambaşka yerlere sapıyor, içinden çıkamadığımız bir labirent misali yüreğimizi umutsuzluk ve kötümserlikle dolduruveriyor.

Geri dönüş için her türlü tedbiri aldık diye düşünürken, cebimize doldurduğumuz çakıl taşları pek yetersiz kalabiliyor. Bazen de yaşanan nice olumlu veya olumsuz tecrübenin anlamını kavramak için birkaç durak sonrasını beklemek gerekebiliyor.İçimizdekiIthake’ ye varabilmek için bazen kaybolmak gerekiyor.

Hac yolundaki karınca misali hedeften emin bir şekilde yol alırken ayaklarımızın altında sabit durmayan zemin, güçlükle bir araya getirdiklerimizinbir anda dağılıvermesi, son engeli de aştım sanırken çarptığımız sert duvar da yolculuğa dahil elbette. Böyle zamanlarda yılmadan, isyan etmeden, vaz geçmeden devam edebilmenin ve inadına yaşayabilmenin yegâne yolu içimizdeki yaşam sevincini koruyabilmektir diye düşünürüm. Her şeyin başı sandığımız sağlığımızı bile bir anda kaybetmek bu kadar kolayken, elimizde bize kalan tek dayanak budur sanki. Yaşam sevinci, yani adeta bir Matisse tablosu gibi ya da Picasso..

Pablo Picasso, Yaşam Sevinci, 1946…Picasso’nun bu tablo için aldığı ilhamın,Aydın’ a 30 km uzaklıkta bulunan Nysa Antik Kentinde bulunan rölyefler olduğunu Ara Güler’ in yaptığı röportajlardan okuruz. Bu çok önemli bilgi insana gerekli olan motivasyon kaynağının çok da uzaklarda olmadığı hissini uyandırıyor. Her şeye rağmen, en azından.