GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
1 Ocak 2020 Çarşamba

Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki…

Bugün 2020’nin ilk günü… Biz laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları için ise çok önemli bir yılın ilk günü!

Bu yıl her şeye rağmen her şeyin üzerinde tuttuğumuz Ulusal Egemenliğimizin 100. Yıldönümü… Kutlu Olsun!

Bu yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışının 100. yıldönümünü gurur ve coşkuyla kutlayacağız.

Tarihimizde önemli bir dönüm noktası olan 23 Nisan 1920, varlığına kastedilen Türk Milletinin uyanışını; esaret zincirlerini kırarak, kendi kaderine el koyduğu günü simgeler. Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasındaki en önemli etkenlerden biri, hazırlık aşamasındaki kararlı ve tarihî adımların, Türkiye halklarının ortak sesi olarak atılmasıdır.

Büyük Atatürk'ün “Türk Ulusunun bizzat kendisini idare etmek şuurunun canlı bir timsali” olarak nitelediği Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bağımsızlık Hareketimizin içinde oluşmuş, aldığı cesur kararlarla Kurtuluş Savaşı'nı yöneterek başarıya ulaştırmıştır.

Kurtuluş Savaşı'yla Ulusumuzun varlığını koruyan, Lozan Antlaşması'yla da egemenliğini sağlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu yönüyle dünya parlamentoları arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesinin oluşturduğu demokratik rejimimizin temel kurumu, ulusal egemenliğin somutlaştığı ve halkın iradesinin temsil edildiği büyük bir noktadır.

En değerli varlığımız olan Cumhuriyet, yeni kurulan bir devletin ulusal bağımsızlığını kazanabilmek için giriştiği eşsiz bir savaşın sonucunda elde ettiği büyük bir kazanımdır.

Bu yeni yönetim biçimi, Türkiye Cumhuriyeti'ne yurttaşlık bağı ile bağlı olan herkese birey olma olanağı sağlamış ve bunun sorumluluğunu da yüklemiştir.

Sorumluluklarımızı da bilmek zorundayız.

Atatürk'ün, “Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar mahvolur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar” sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelindeki çağdaş anlayışı en iyi biçimde yansıtmaktadır.

Cumhuriyet dönemi, Türk tarihinin en uzun barış dönemi olmuş ve büyük bir kalkınma gerçekleştirilmiştir.

Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlamamıza da sadece 3 yıl kaldı.

Geçen 97 yılda dünyada yaşanan büyük sıkıntılara, ekonomik, toplumsal ve siyasal çalkantılara karşın, Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık hedefinden sapmadan bugünlere gelebildi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçekleştirdiği atılımlarla büyük başarılara ulaşmasını, millet egemenliğini üstün kılan, demokratik açılımlara olanak verecek dinamik bir yapıda kurulmasına borçluyuz.

Laik, demokratik cumhuriyetin bireyleri olarak ne kadar gurur duysak az diyeceğimiz günlerle dolu bir yıl başlıyor. Kutlu olsun!