GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
2 Aralık 2018 Pazar

Siyasi ahlâksızlar için kaleme alınmış bir yazı

Hz. Ali 13.Yüzyıl önce; “Hakikat herkesin içinde herkesin benliğindedir, O' nu kendi içinizden başka yerde bulamazsınız, gerçeği dışarıda aramak boşunadır” demiş…

Adaylar kesinleşinceye kadar siyasi yazı yazmama kararı verdim. Yazdığım üç yazıdan ötürü akılsızca suçlamalarla karşı karşıya kaldım. O nedenle yazmak istemiyorum. Yoksa başta CHP olmak üzere partilerde olup biten her şeyden haberdarım, 40 yıla yaklaşan gazeteciliğin doğal sonucu olarak…

Adaylar ve adayların karşıtları… Aday adayları ve onlara muhalif olanlar… Utanmadan, bıkıp usanmadan aday olanlar… Siyasi hırsları anlıyorum; akılsızların hırslarının akıllarının önüne geçtiğinin de farkındayım. Ama bunlar ahlâklı bir şekilde yapılmalı… O nedenle ahlâk üzerine yazmaya karar verdim.

Yazıyı dikkatle okuyanlar siyasi ahlâksız olarak kimleri kastettiğimi anlayacakladır. Bunu da en iyi anlayacak olanlar bizatihi ahlâksızların kendileri olacaktır. Bundan çok eminim.

Ahlâk konusu son yılların hatta son günlerin önemli tartışma konularından biri olarak öne çıkıyor. Kamuoyunun gözü önünde yer alan siyasilerin şaşırtıcı gelen ama beni hiç de şaşırtmayan insan davranışları…

Önemli görevleri üstlenmiş kişilerin tartışma yaratan eylemleri, yasaları korumakla hatta yasa yapmakla görevlendirilmiş kişilerin yasaları açıkça çiğnemeleri…

Kendilerine kaynak emanet edilmiş kişilerin, emanet edilmiş bu varlıkları bilerek ve isteyerek kötü kullanmaları…

Örnek çok…

Yasaları ve toplumsal ahlâk anlayışlarını çiğnedikleri düşünülen kişilerin yasaları çiğnediklerini kabul etmekle birlikte ahlâki açıdan kendilerini suçlu görmemeleri başka bir sıkıntı…

İtalyan mafyasının kuralları saptırılmış ahlâk anlatımı için ölçüdür.  Bir mafya üyesinin ahlâki açıdan kendisini bağlı gördüğü ilkelerin toplumsal değerlerin ve yasaların koydukları değil de bağlı olduğu mafya grubunun öngördükleri olduğu ortaya çıkar.

Aynı şekilde, rüşvet aldığı için tutuklanmış bir kamu görevlisi de, birinci derecede suçlu olarak kendisini ihbar eden kişiyi görebilmektedir. Rüşvet alabileceği göreve onu şansı veya kişisel çabası getirmiştir. Bu koşullarda görevinin gereği olarak rüşvet almak onun için bir kazanılmış haktır, ahlâksızlık bu hakkını onun elinden alana veya almak isteyene aittir.

Ahlâk nedir? Ahlâklı nasıl olunur? Bu sorular insanlık tarihi kadar eskidir cevapları da tek değildir. Zaman içinde ve toplumlara göre değişiklikler geçirerek çeşitlilik göstermiş ve ileriye dönük olarak da göstereceği şüphesizdir.

Ahlâk sözcüğü “etik” ve “moral” olarak isimlendirilen birbirinden farklı iki içeriği birlikte tanımlamaktadır. Ahlâk sonunda “iyiliğin gerçekleşmesini sağlayacak doğru davranış ve yaklaşımların bir bütünü olarak tanımlanırsa, ahlâkın geçerli ve uygulanabilir olabilmesi ancak iyi ve doğrunun tanıma kavuşturulmasıyla olanaklıdır.

 

***

Karıştırmayın. Cahiller - hadi o kelimeyi yazmayayım bazı sebze türleri-  ahlak ile etiği bir birine karıştırıyor.

Etik ve moral bu tanımlarda birbirlerinden ayrılır. Etik gerçek ve değişmez “iyinin ve doğrunun arayışı içinde olan ahlâk anlayışıdır”. Aynen evrensel ve değişmez güzeli arayan estetik gibidir.

Etik felsefeyle ilgilidir, felsefenin, (özellikle sistematik felsefenin) değerler sisteminin tartışıldığı bölümü olup, ideal bir ahlâkın bulunup bulunmadığının arayışıdır. Etik aslında, felsefeden de eski bir çabadır ve düşünen insanın, varlığının başlangıcından itibaren karşı karşıya kaldığı en önemli yaşamsal soruya yanıt arama çabasıdır.

***

“Cari Ahlâk”, “Mer'î Ahlâk” ya da “Pozitif Ahlâk” olarak adlandırılan Moral ise, toplumsal koşulların belirli bir mekân veya zamanda oluşturduğu değerlere bağlılık şeklinde özetlenebilecek bir ahlâk anlayışıdır. Bu anlayışta, mutlak değerler değil, toplum veya topluluğun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan bir uzlaşmanın ortaya çıkardığı iyi ve doğru kavramları ahlâkı belirlemede etkilidir.

***

Yararcı ahlâk kuralları, günümüzde düşünürler, akademisyenler ve hukukçular arasında benimsenen ahlâk yaklaşımını oluşturmaktadır. Bu, etik bir ahlâk anlayışının uygulamasıdır, çünkü arayışa açıktır ve toplumsal değerlerin yükselişiyle saflaşmaya, mutlak doğru ve iyiye doğru yönelmeye açıktır.

Ancak, ahlâk konusuna dogmatik olarak yaklaşan, yalnızca tek ve ideal bir ahlâk çizgisinin bulunduğuna inananlar bugün hâlâ bütün toplumlarda çoğunluktadır.

İdeal olarak, ahlâkı ayakta tutacak kuvvet toplum bilinci olmalı…

Toplum bilincinden doğan kuvvet, topluma mal olmuş değerlere olan saygı ve onları (yerlerine yenilerini ve daha ileride olanlarını koymaya hazır oluncaya kadar) yaşatma isteğidir. Bu, otokratik değil çoğulcu, demokratik bir disiplinden doğan bir kuvvettir ve akılcı bir uzlaşmaya dayanmalıdır.

Bu yazıyı siyasi ahlaksızlar anladı mı? Sanmam