GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
18 Eylül 2019 Çarşamba

Netameli meseleleri konuşmak...

Aynı güne sığan iki fotoğraf karesi;

Karaburun Bilim Kongresi yapılıyor. Görevden alınan eski Diyarbakır Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı, onur konuğu olarak salonda yerini almış. Salondaki kalabalık tezahürat yaparken “Diyarbakır” demiyor, “Amed” diyor.

Aynı gün içinde, İzmir’de 9 Eylül kutlamaları yapılıyor. “Doğum günün kutlu olsun İzmir!” diyor, kalabalıklar. Mikrofondan olanca sesiyle haykıran kadın, “İzmir Türk’tür, Türk kalacaktır!” diyor.

“Diyarbakır Amed oluyor ise, İzmir neden Smyrna olmasın! Neden Türk kalsın!” diye soranlara verilecek bir cevabı olmalı, değerli yöneticilerimizin.

Öte yanda, -kesintisiz 5000-, 8500 yıllık geçmişine rağmen, İzmir’in doğum gününün “9 Eylül 1922” olması ne anlama geliyor? İzmir’in sahip olduğu tarih ve kültür mirası, insanlığın ortak mirasıdır. Bu mirası ret arzusu ayrıca açıklanmaya muhtaçtır.

Geçtiğimiz günlerde, PKK’lı olduğunu söyleyen bir gruptan açıklama geldi; “Ormanları biz yaktık!..” Fakat o cenahta öyle bir sessizlik var ki ne yaktıkları belli ne yakmadıkları… Açıklama öylece ortada kaldı. Sükût ikrardan mı geliyor?

PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı silahlı mücadele yürüttüğünü biliyor olmak yetmiyor. Dahası var… Karnımızdan konuşmayı bırakmalıyız.

Bakın HDP milletvekili Leyla Güven ne diyor; “Kürt sorunu devam ettikçe gerillaya katılım da olacak, çatışma da olacak, savaş da olacak…”

Kendi muktedirlerinin önünde el pençe divan dururken bu afra tafra ne oluyor!

Kürt olmayan herkese böyle meydan okumak, bilinçli bir kışkırtmayı düşündürüyor.

Güneydoğu illerinde belediye başkanları görevden alındı. Hükümetin bu tasarrufunu salt Kürt sorunu olarak görmek doğru değil. Bu ülke problemidir. “Her an her başkan görevden alınabilir” bir durum var ortada…

Diyarbakır HDP İl binasının önünde bekleyen anneler var. Çocukları PKK tarafından kamplara götürülmüş... Çocuklarını geri istiyorlar.

İktidarın da arkasında durduğu bu eylemlerin karşısına derhal “Cumartesi anneleri” çıkarıldı.

Hiç kimse çocuklara dokunmasa…

Kürt etnisitesine dayalı sosyalizm… Hem de Irak’ta, Suriye’de ABD ile kucak kucağa… Hiç inandırıcı değil.

Gelin, “insan haklarına dayalı” devletin inşası üzerine konuşalım. “Ezen ulus, ezilen ulus” meselesi değil bu… Uluslararası kapitalist sistem ile insanlık arasında yaklaşan büyük hesaplaşmayı kimlik siyasetiyle bulandırmanın alemi yok.

Aklı karışık insanlar ülkesinde yaşamak kolay değil… Her biri kendi cumhuriyetini kurma derdinde, almış başını gidiyor memleketimin güzel insanı… Yol bir yere çıkmıyormuş, ne gam!

Kendisini sahip olmadığı niteliklerle tanımlayan insanların ülkesinde, “kral çıplak” demek tehlikelidir. Kendisini mutlu kılan yalanlara ölümüne bağlı yığınların husumetini çekersiniz.

Her türlü yalandan, algı sahteciliğinden azade olarak meseleleri konuşmayı denemedikçe, işimiz çok zor olacak. Bilinmeli ki çıkışsızlık bölünmenin yolunu açar.

Önce, birbirimize yalan söyleyerek durumu idare etmekten vazgeçmek gerekiyor. Sonra da, toplumsal mutabakatı konuşmak için bir araya gelmek... Bunu başarmanın yolu da, sorunları nasıl ele alacağımızı bilmekten geçiyor. Problematik dediğimiz…

HDP milletvekilinin silahların gölgesinde salladığı parmak barış getirmeyeceği gibi toplumu çözüm yollarından iyice uzaklaştırma potansiyeli taşıyor.

Tahriklere kapılmayacağız ama tehditlere de boyun eğmeyeceğiz. Akıllar karışık dediysek, o kadar da değil.