GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
31 Temmuz 2019 Çarşamba

Liyakat kimin umurunda!

Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li başkanları liyakat konusunda duyarlı olmaları için uyardı.

Ve bu uyarı üzerine, sadece toplumda değil CHP içinde de liyakat tartışmaları alevlendi.

Kılıçdaroğlu bir dokundu bin ah işitti.

Medyada, muhtelif keyfi uygulamalar işret edilerek liyakati yok sayan yöneticiler uyarılıyor.

Fakat uyarılar nedense salt muhalefetin iktidar olduğu yerel yönetimlerle sınırlı kalıyor.

Devleti yönetenlerin nepotizmi adeta bir rutin haline getiren uygulamaları yok sayılıyor.

Devletin bütün denetim mekanizmalarını işlemez hale getirerek keyfi yönetimin önünü açanlar görmezden geliniyor. Hâlbuki resmin bütününü görmek gerekmez mi?

Nihayetinde, liyakatin çöküşü sürüyor; hem de görünenden çok daha vahim sorunlara yol açarak… Sisteme ve yönetenlere kimsenin güveni ve saygısı kalmadı.

Bu ülkede, yönetenlerin oğlu, karısı, kardeşi, kuzeni, yeğeni falan olmak ciddi bir liyakat kriteridir. Hakeza siyasi grup ilişkilerinin temsili yeterli liyakat kriteridir.

Süleyman Demirel’in şu sözleri artık Cumhuriyet’i tarif etmiyor; “Cumhuriyet benim işte! İslamköy’den çıkmış bir köylü çocuğunu cumhurbaşkanı yapan, Cumhuriyet’tir. Cumhuriyet budur. Bunu büyük Atatürk’e borçluyuz.” Ne yazık ki bu güzel sözler çok gerilerde kaldı.

Yeni Cumhuriyet, hiç tereddüde yer bırakmayacak biçimde, ikiyüzlü ahlakın, görgüsüzlüğün, obezliğin, sığlığın ve vasatlığın gölgesinde yol alıyor.

İki insan. Biri; İyi bir üniversite bitirmiş. Sürekli okuyor, kendini yeniliyor. Çalışkan ve üretken. Diğeri; Yarım yamalak lise öğrenimi var. İşi gücü entrika olan bir şark kurnazı. Siyasi ilişkilerle kendine alan açıyor. Biri, belediyede düz işçi. Diğeri, Genel Müdür yardımcısı.

Bu iki kişinin birbirini CHP’den tanıyor olması kuvvetle muhtemeldir. Ve bu örneği istediğiniz kadar ve her siyasi, dini, etnik grup içinde çoğaltabilirsiniz.

Gerçek şu ki bu ülkede liyakatin çökmesinden AKP sorumludur. Fakat CHP’nin de bu çöküşten nasıl nemalandığını görmek lazım; değerler sisteminin çöküşüne karşı mücadele edeceğine adeta yangına körükle gitti.

Paraya çökmenin “islami” ve “Atatürkçü” versiyonları gündelik hayatı sağdan soldan kuşatıyor. İktidar grubu İslamiyeti, muhalefet cenahı ise Atatürkçülüğü istismar ediyor.

İnsanlar artık eğitimin, uzmanlığın, bilginin, diplomanın değerine inanmıyor. Çok az insan aldığı eğitimin karşılığını bulabiliyor.

Hayata değer katmak için dirsek çürüten nitelikli insanları kenara iterken, nerede bir çapsız, eğitimsiz, kurnaz varsa başköşeye oturtan sistemde ne vicdan ne adalet olur.

Yönetenlerin söylediği siyasi yalanlar nicedir kimseyi etkilemiyor. Gerçek, örtülemeyecek boyutlarda açığa çıktı, yalanla gizlemek mümkün değil.

Türkiye, en geniş anlamıyla, yönetilemiyor. Yalan ve talandan ötesi laf-ı güzaf…

Genel veya yerel yönetimde süren Vandal işgali, Türkiye’yi Dünya liginde çok aşağılara çekti. Nihayetinde, akıl ve bilginin hiçbir şey, şark kurnazlığının her şey olduğu düzende yaşıyoruz. Ve bu gidişe kahir çoğunluk ayak uydurduğu için, top yekûn irtifa kaybediyoruz.

Düşüş bütün hızıyla sürüyor. Henüz yere çakılmadık. Elan her şey yolunda…