GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
5 Eylül 2020 Cumartesi

Muasır medeniyetin ahvali

Anti otoriter bakış açısının beni götürdüğü yerde karşıma çıkan gerçek; Hükümet eden de muhalefet eden de iktidar zümresinin uzantıları olup sistemin bütünlüğünü sağlayandır.

Bu paradoksal durumun bilgisi, sistemde nerede durduğuna dair kişiyi aydınlatabileceği gibi sistemden beslenirken sistemi değiştirmenin imkânsızlığını da ifade eder.

Toplumların eğitimle aldığı formasyon ve sosyoekonomik koşulları, karşı olduğunu ifade etmekten daha fazlasına izin vermez.

Batılı muktedirlerin “mümkün olanın en iyisi” dedikleri demokrasiye gelince; muasır medeniyetin iktidar oyunlarının güvenli seyrini sağlayan yönetim biçimidir.

Halklar, “indir o silahı, ben kendim yapacağım” dediği zaman, yönetim biçiminin adı “demokrasi” oluyor.

Sistemi yönetenlerin temel meselesi, insanı toplumsal alanda, kamu düzeni içinde zapturapt altına alarak bilinebilirliğin sınırları içinde tutmaktır.

Modern zamanlarda, efendiler ülkeleri yönetirken toplumu sağdan, soldan, merkezden kuşatıyorlar. Siyasal partilere dayalı siyaset, bu kuşatmanın en etkili enstrümanıdır.

İdeolojik tercih ne olursa olsun, sistem içinde olan biten her şey yine sisteme dönüyor ve sistemi yeniden üretiyor; ideolojik mücadele sistemi güçlü kılıyor.

Demokrasi, ekonomi, siyasal partilere dayalı siyaset, ideoloji; bu sihirli kare, üretim araçlarının mülkiyetini elinde tutan muktedirlerin toplumu kendi rızasıyla devlet denetimine almasını sağlıyor. Devletin bekası…

Seçim kazanmak veya hükümet olmak için; eğitim, sağlık, güvenlik, istihdam, sosyal güvenlik politikalarından en az üçünde başarılı olmak gerekiyor. Diğer siyasi partiler muhalefetin bekleme odasında yerini alıyor.

Sistem böylece bütün kurum ve kuruluşlarıyla çalışıyordu; ne ki artık erör veriyor, dengeye geri dönemiyor.

Öncüller, bir çağın kapandığını gösteriyor.

Muasır medeniyet, efendiler ve gönüllü köleler çağıyla buluşuyor. Yeni modernite ve aydınlanma, bu buluşmadan istikamet alacak.

Semboller ve anlamların yapıbozuma uğradığı tükeniş çağındayız. Kapitalist sistem çözülüyor. Ancak geçiş sürecini de elan burjuvazi yönetiyor.

Yeni muktedirleri bekliyoruz.

Yaşanan dünya problemi ideolojik değil ontolojik; Homosapiens krizi uygarlığın sonunu işaret ediyor. Yani sistem krizi ile uygarlık krizi iç içe geçmiş durumda…

Olgusal olanla varoluşsal olan arasında ortaya çıkan ayrışma büyük çözülmeyi başlattı; Modernitenin sonu… İlerleme, aydınlanma ve kalkınmayla hemhal muasır medeniyet kaçınılmaz sona yaklaşıyor.

Ayak sesleri yaklaşan ‘post uygarlığın’ getireceklerine hazır olmak lazım.

Eski normal/yeni normal bağlamında yaşanan gelgitler kimseyi yanıltmasın; yaşananlar, geçiş sürecinin ilk provalarıdır.

Maskeli sosyal mesafe, yeni kamusal alan normlarına ilham veriyor.

Her şey yeniden söylenecek.