GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
27 Kasım 2020 Cuma

Devlet aklı

Devlet aklı, akan suları durdurmakla ünlüdür. Devleti yönetenlerin güvenli kara sularıdır. Ötesini berisini kurcalamaya gelmez.

İşte bu aklın en son örneği, “Çakıcı vakası” ile karşımıza çıktı.

“Öldürdüğü diplomatlarımızın hesabını sormak için ASALA’nın peşine düşen ülkücüler…” Anahtar cümle bu…

15 Temmuz 1983, Orly katliamı… Bu saldırı milat oldu. ASALA’da bölünmeler başladı. Uluslararası sistemin desteği zayıfladı. 1988 yılında kurucularından Agop Agopyan’nın Atina yakınlarında kaldığı evde öldürülmesi sonucu, 1994 yılında eylemlerin durdurulacağı süreç başladı.

Bu süreç, aynı zamanda PKK’nin sahneye çıkışsürecidir. Kuruluşundan sonra PKK’nin ilk silahlı eylemi, 1984 yılında, Şemdinli ve Eruh’ta düzenledikleri baskınlarla gerçekleşmiştir.

Adım adım geri çekilen ASALA ve eş zamanlı olarak adım adım sahnede yerini alan PKK…

O yıllarda, ASALA saldırıları karşısında, istihbarat örgütününoperasyonel olmayışı önemli bir sorundu. Bilgi alınıyor fakat harekete geçilemiyordu. İşte bu açığı kapatmak amacıyla,suç işlemeye teşne kimi militan siyasi figürler kullanıldı.

Mesela, bir gecede ceplerine kırmızı pasaport konulup Paris’e gönderilenler, devlet adına arka sokaklarda dolaşmanın zahmetini de nimetlerini de tattılar.

Ancak bu meselenin bir başka boyutu daha var ki çok trajik…1981 yılında Paris’te uğradığımız saldırının soruşturması sürerken, ilgililerle aramızda şöyle bir diyalog geçmişti; Elimizdeki bilgileri cinayet masası yetkililerine aktarırken, cinayet timlerinin Arjantin’den geldiğini, ilgililerin neden bu bilgiyi adeta yok saydıklarını sorduk. Fransızların yanıtı çok açık oldu; “Bizde o bilgilerin çok daha fazlası var. Ancak dosyaların açılması için talimat gelmediği sürece bir şey yapamayız.”

ASALA, Batı tarafından böyle korunuyordu.

Gelin görün ki seksenli yıllarda hesaplar değişti. Öyle ki ASALA geri çekilirken PKK piyasaya sürüldü. Dahası ASALA PKK’ya karıştı…

İşte bu süreçte ASALA’ya karşı kimin kimi kullandığı elan karışık bir meseledir. Çünkü seksenli yıllarda Batı desteği PKK lehine döndü. Muhtemelen Türkiye için daha etkili bir tehdit olarak görülüyordu.

Kürtler, Ermeniler ve belli sol grupların bu meseleye nasıl baktığı genellikle sessiz geçiştiriliyor. Bence herkes eteklerindeki taşı dökmeli.

Batı’nın Türkiye’ye bakışı sorunludur. Dizayn ettikleri tarih ve kültür politikalarında hiçbir zaman Türk kimliğine yer açmadılar.

Ve tarihlerini salt Eski Yunan ve Roma üstüne inşa etmekte hiçbir sakınca görmüyorlar.

Halbuki Batı, Doğu Akdeniz’den başlar. Yani 3 din, 4 kitabın indiği topraklardan. Bu nedenle, Batılı olmak için ABD ve Avrupa’dan icazet almaya ihtiyacımız yok.

Bütün mesele, bu toprakların tarih ve kültür mirasına Batı mahreçli saptırmalardan azade sahip çıkabilmektedir.