GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
17 Ekim 2020 Cumartesi

Siyasi haller

24 Ocak kararları ve 80 darbesinin getirdiği koşullar, Türkiye’de yeni rejimin inşasını gerektiriyordu; Öyle de oldu.

Ve inşa süreci nihai aşamasına ikibinli yıllarda ulaştı.

Şimdi, Erdoğan liderliğinde kuruluşu tamamlanmakta olan yeni rejimin son rötuşları yapılıyor.

Ve muhalefet, yapılan düzenlemeleri yer yer eleştiriyor.

Tam burada, muhalefetin durumunu biraz açmak gerekiyor. AKP iktidarında yeni rejimin inşası sürdürülürken, yeni muhalefetin inşası da “yeni CHP” ile başlatıldı. Yeni sol muhalefet ise HDP’ye bırakıldı.

Ne ki muhalefetin eylem ve söylemini yeni rejimin getirdikleri bağlamında okumadığımız için, CHP ve HDP’nin muhalefetini anlamakta zorlanıyoruz. Oysa bu partiler de yeni rejime dahil…

Yeni rejimde revize edilen sistemden beslenen siyasi partilerin referansları ile yaptıkları ettikleri arasındaki çelişkili durum ve tutarsızlık, bu yüzdendir.

Sonuç olarak, ülkede yapılan muhalefet, yeni rejimin sınırlarını aşamıyor, “mış” gibi devam ediyor. Siyasi hallerimiz umutsuz vaka…

Daha da vahim olan ise, yeni rejimde siyaset ve siyasal partiler sadece ve sadece ülke rantına el koymanın aracı olurken, demokrasi de keyfi yönetimin kod adı oldu. Ne temsil ne liyakat umurlarında…

Merkezi veya yerel yönetim olması, yönetimin sağcı veya solcu olması fark etmiyor, siyasi partilerde oluşan çıkar grupları tarafından kuşatılan kamu kurum ve kuruluşları çok kötü yönetiliyor.

Parti örgütleriyle hemhal çıkar grupları, üçe beşe bakmadan ve her koşulda ülke rantına çökme gayreti içinde olmakla malul.

Ancak, Cumhuriyet devrimine dayalı yönetim biçimi ve devlet örgütlenmesinin dönüşümünü öngören bu liberal dönem de sonuna yaklaştı.

Dünya sistemi kapitalizmin dengeden çıkması ve giderek derinleşen uygarlık krizi sonucu, yeni Dünya düzeni kurma fikri bir zorunluluk olarak insanlık gündeminde yerini aldı.

Mevcut sistemde çıkış yok. Tükeniş siyasetinin beyhude mülahazalarını bir kenara bırakıp yeni hayatı konuşmak ve hayatı yeniden söylemek gerek.

Ne solun gevezeliği ne sağın hamaseti; derdimiz, ideolojilerden azade duru bir akılla yeryüzünün ahvalini anlamak ve anlatmak olmalı.

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.