GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
20 Nisan 2020 Pazartesi

Beladan en son kurtulacak ülke…

Şu yazıyı yazmaya başladığımda, dünya genelinde Covid-19 salgınından en fazla etkilenen ülke olan Amerika Birleşik Devletleri'nde can kaybı 40 bini geçmiş idi. John Hopkins Üniversitesinin paylaştığı verilere göre, ülkede Covid-19 tespit edilenlerin sayısı 750 bine yaklaşırken, virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı da 40 bini geride bıraktı.

ABD, salgının merkezi ve en çok can kaybının yaşandığı ülke konumunda bulunuyor. New York ise ABD'de salgının merkez üssü olmaya devam ediyor. ABD'yi sırasıyla İspanya, İtalya ve Fransa izliyor.

New York Belediye Başkanı Bill de Blasio Pazar akşamı düzenlediği basın toplantısında, Trump yönetimini sert sözlerle eleştirdi. De Blasio, ABD Başkanı Donald Trump'ı koronavirüs salgınıyla mücadelede kenti yalnız bırakmakla suçlayarak, “Dilini mi yuttun? New York'u kurtaracak mısın yoksa New York için bırakın ölsün mü diyorsun?” diyordu.

Halbuki daha üç gün önce ABD sokaklarında karantina karşıtı eylemler hızla yayılırken, Trump bu isyana destek vermişti. ABD’nin Michigan eyaletinde karantinaya karşı başlayan gösteriler Demokratların yönettiği Minnesota, Virginia, Kaliforniya ve Kentucky’ye yayılmıştı. Cumhuriyetçiler sokağa çıkma yasaklarını ihlal ederek, işletmelerin açılmasını istiyor. Trump ise kutuplaştırmayı artıracak şekilde bir bölümü silahlı olan göstericilere destek veriyordu. Silahlı dediklerim kim mi? Şu fotoğrafta bakın, karantina karşıtı bu ruh hastalarının elinde çok ciddi ağır silahlar var.

Öyle görünüyor ve ne yazık ki ABD bu işten en zor ve en geç sıyrılan ülke olacak.

Sağlık kapitalizmi denen olguyu bilenler bu duruma hiç şaşırmıyorlar. Çünkü ABD sisteminde çok yoksulları ve 65 yaşın üstündekileri kapsayan devlet garantisi dışında sağlık hizmetlerinin tamamı özel sigortalar tarafından finanse ediliyor. Yani 40 milyona yakın insanın hiçbir sigortası, garantisi yok! Devlet tarafından sağlanan yoksullara hizmetten ise resmi yoksulluk sınırının altında olanların yalnızca yüzde 40’ı yararlanabiliyor.

Covit-19 başladığından beri gelişmiş ülkelerdeki sağlık ve sigorta sistemlerini inceliyorum. En kötüsü ABD… Bu arada şunu öğrendim, Gökdelenler kenti, finans merkezi New York’ta verem oranının artışı “üçüncü dünya” ülkelerini aratmıyor. New York’ta verem hortlamış durumda…

Sağlık sektöründe özel sektöre ağırlık veren ama sağlık hizmetlerinin devlet denetiminde evrensel olarak sağlandığı İngiltere, Kanada ve Almanya gibi ülkelerde halkın sağlık sisteminden memnun olduğu haberleri geliyor.

Sağlığın evrensel bir hak olduğu ve devletin topladığı vergilerle finanse edildiği İngiltere’de devlet ister istemez koruyucu hizmetlere daha çok prim veriyor. İngiltere’de sorun ise kaynakların kısıtlılığı yüzünden ortaya çıkan uzun bekleme listeleri, bazı hizmetlerin yetersiz kalması vs. İngiltere’de buna rağmen, sonuçlarını tahmin eden halkın büyük çoğunluğu sağlık sisteminin özelleştirilmesi türü projelere büyük tepki duyuyor.

Son yıllarda Küba gibi birkaç ülke dışında, hemen tüm ülkelerde sağlık hizmetine erişim ve yararlanma artık bir hak olmaktan çıkmıştı. Sağlık hizmetleri küresel kapitalizmin yeni ve yüksek kâr oranlı alanlarından birisi haline gelmiş idi.

İnsanlara sağlıkları ve sağlıklarını sağlayacak her şey bir tüketim nesnesi olarak satılmaya ve bunun üzerinden elde edilecek bir “kâr alanı” olarak bakılıyordu. “İlaç sektörü”, “tıbbi teknoloji şirketleri” ve “küresel sigorta şirketleri” bu alanın en çok kâr eden alanları ve bu kâr oranlarını korumak amacıyla doğrudan ya da dolaylı yollarla ellerinden geleni yapıyorlardı.

Umarız tüm dünya bu işlerden gereken dersi almıştır. ABD’nin alacağını sanmıyorum ama yine de dilemiş olayım…