GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
5 Nisan 2020 Pazar

Ahir zamanda felsefe…

Son yılların moda söylemiyle Carpe Diem yani “Anı yaşa” felsefesi insanın kendine örnek almaya başladığı yaklaşım. Oysa gelecek için kaygı duymak yerine yaşanan zamanın kıymetini bilmenin değerine yapılan bu vurgu içi doldurulmadığı sürece insanı “Günü kurtar, gerisini boş ver” hoyratlığı ile kucaklaştırabilir.

İnsan özünde anlam arayan varlık. Kendinin ve hayatın anlamını arayan... Her ne kadar günümüz insanı anlam arayışından uzağa düşmeye başladıysa da insanlık tarihi boyunca bu fotoğraf herkesin bireysel duvarında bir soru işareti olarak kalacak.

***

Kanımca psiko-analitik literatürde bir insanda rastlanabilecek narsistik olgular, kibir, bencillik, hayran olunma özlemi, başkalarınca güçlü sevilme arzusu, başkalarını sevebilme yeteneğinin yoksunluğu, insanlardan uzaklaşma, öz saygıda sorunlu olma diye sıralanabilir

Yani sudaki suretine bakarak kendine aşık olanlar Narkissos Efsanesi’ndeki gibi temelde kendine aşık olan kişi narsist. Bu nedenle bir insandaki narsizmi sadece bencillikle, benmerkezcilikle açıklamak olası değil.

Narsist kişilikte temel durum galiba bir bireyin sevgi nesnesi olarak başkaları yerine sadece kendini seçtiği zihinsel konumlanmanın ürünü.

***

Komşuluğun güzelliğinin adeta bir şölene dönüştüğü o naif mütevazi günlerden, oturduğumuz apartmanlarda artık birbirimizi bile tanıyamadığımız, karşılaştığımızda ise komşularımıza “Günaydın” demeye bile yabancılaştığımız günlere geldik belki.

Sistem modernlik aysberginin altında vahşileştikçe derin adaletsizliklerin süslü bir su yüzeyinde insan insana doğal olarak yabancılaştı. Güzel komşuluklar, hatıraların gölgesinde yazılara konu kaldı. Ne diyelim, çözülen bir yün yumağı akıp giden günlerimiz işte…

***

Aktüel dergilerimizde ya da köşelerde ne zaman “aşk” üzerine ahkam kesen bir makale okusam kurumuş, tozlanan sözcüklerin arasında çok bilmiş aşk tarifleri hep rahatsız etmiştir beni. Biraz yapmacık, biraz zorlama gelmiştir. Tüm tarifler ve bu aşk analizleri, böyle yazıları okuyunca aklıma “Portekiz Mektupları” gelir.

Kanımca aşk üzerine yazılmış en güzel satırlardır. Yaşanmış ve aşk imbiğinden süzülerek geçmiş, insan aklı dışına taşmış, sadece duygu aleminin satırları. Bu satırları da bir kadın yazmıştır. Her ne kadar edebiyat tarihinde, bu satırların bir erkek tarafından yazıldığı dönem dönem öne sürülse de mektuplar kadın duyarlılığının unutulmaz bir aşk zirvesidir.

İlk görüşte aşık olduğu ve terk edildiği adama yazdığı 5 mektuptan birinde, “Mutsuzluğum için teşekkür ederim” diyebilen; yazıldığı 17. yüzyıldan günümüze dek, milyonlarca insanın okuduğu satırların, Portekizli Rahibe Mariana'ya ait olduğu öne sürülür.

***

İnsan özünde ne çok konuşan bir varlık. Kuşkusuz konuşmadan hayat ilerlemiyorsa da sessizlik her zaman çok konuşmanın ya da yerinde konuşmamanın kendinden daha iyidir. Evet sessizlik iyidir, sadece sessizleşen doğanın büyülü sesiyle kucaklaşmış üstelik sarmaş dolaş olmuş bir deniz kıyısında örneğin geceleyin yıldızlara bakar gibi durmadan çoğalan kendi şehvetinden büyümüş sözcüklere sağduyuyla bakmak kadar olgun bir duruş ne olabilir ki?

İnsandır çünkü her sözün sahibi. İyi olanın da kötünün de sahibi.

Her söz ancak sahibi kadar bağlar kendini. Her söz bilinmeyenin dışındadır ayrıca. Her fazla söz bir milimetre bile aşsa kendi gerçeğini insanı mutlak hakikatten uzaklaştırır. Görmek istemeyen göz ne çok konuşsanız görmez.

Duymak istemeyen kulaklar kendi gerçeğine bile sağırdır. Bilmek istemeyen ortama doğruyu fark ettiremezsiniz. En sade bir insanlık ilkesi bile fazla gelir öğrenme zamanı gelmeyene.

***

Şu Pazar sabahı bu sözleri keyifle okuduğunuzu umuyorum.Ben de koca bir kitabı keyifle okuyup bitirdim.

Sevgili kardeşim Ünal Ersözlü üretkenliğinin zirvesinde…

Dört Gün Buda Üç Gün Zorba… Tanrının Yaşam Kılavuzu… Ve şu satırları okuduğunuz yeni kitabı Yeryüzü Misafiri.. Biz Ünal ile eski dostuz, beraber çalıştığımız yıllar çok geride kaldı, bana kitaplarım konusunda önemli bir yolu açmıştır. Şimdilerde birbirimizin yüzünü pek sık göremesek de bizi mutlu ediyor dostluğumuz.

Ben Ünal’ı hep çok iyi bir şair diye bellemiştim. Ama Buda-Zorba kitabından sonra bu Yeryüzü Misafiri ile ona artık, rahatça “Ahir Zaman Filozofu” diyebilirim.

Kutluyorum değerli kardeşimi…