GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
21 Mayıs 2019 Salı

23 Haziran’ın şifreleri

31 Mart’ta net bir yenilgi alan iktidar partisi,YSK’nın tartışmalı kararıyla tekrar edilen İstanbul Büyükşehir Belediye Seçimleri üzerinden durumu kurtarmaya çalışıyor. AK Parti açısından İstanbul seçimleri çoktan ‘olmak ya da olmamak’ meselesi haline dönüşmüş durumda.

Erdoğan’ın bu seçimi kaybetmesi halinde meselenin hükümetine yönelik bir güvenoyuna dönüşmesi söz konusu artık…

Kimileri daha da ileriye giderek AK Parti’nin doğal ömrünü tamamladığı görüşünü savunuyor ve “Kazansa da kaybedecek” ifadesini kullanıyor.

Bu görüş öyle çok uzaklardan değil, daha çok Erdoğan’ın eski yol arkadaşlarından geliyor.

Davutoğlu, ülke genelinde iftarlarla parti içine seslenmeye devam ediyor mesela.

Ali Babacan adına açılan sosyal medya hesaplarından özeleştiri bombardımanı yapılıyor.

Gül ve ekibinin olan biteni büyük bir dikkatle izlediğini, Erdoğan ve uygulamalarına yönelik eleştirilerini artık daha yüksek sesle dile getirdiğini duyuyoruz.

Erdoğan’ın AK Partisi hem içerden hem de dışarıdan kuşatılmış durumda.

Erdoğan’ın bu kuşatmayı yarmasının tek yolu İstanbul’u geri almasından geçiyor. Bir anlamda Reis kendi kaderini siyaseten de doğduğu kente teslim ediyor.

Şu sıralar her yolu deniyor.

7 Haziran-1 Kasım deneyimini İstanbul özelinde de tatbik ettiğini ifade etmiştik. İlk olarak İstanbul’un meclisteki AK Parti çoğunluğuyla İmamoğlu tarafından sağlıklı yönetilemeyeceği  (topal örnek) algısını oluşturmaya çalışarak ‘kente hizmet gelsin’ grubunu ikna etmeye çalıştı.

Ardından daha önce ‘Kimin parasını kime dağıtıyorsun’ diyerek fırçaladığı ‘İmamoğlu’nun suya, otobüse indirim vaatlerini’ sahiplendi. Tıpkı 7 Haziran öncesi Kılıçdaroğlu’nun asgari ücret ve emekliye ikramiye vaadini 1 Kasım sürecinde Davutoğlu’nun sahiplendiği gibi.

Bana göre Cumhur ittifakı bile masanın kenarına alındı.

Yıllar sonra avukatları teröristbaşı Öcalan’a gönderildi. Bunu da bizzat Adalet Bakanı duyurdu.

Yani Kürt oylarına göz kırpıldı.

Millet ittifakına ‘zillet’ diyen, hakaret eden, Kılıçdaroğlu’nu yerden yere vuranErdoğan, 19 Mayıs’ta Samsun rıhtımında Kılıçdaroğlu ile birlikte fotoğraf verdi.

Ekrem İmamoğlu’nun herkesi kucaklayan üslubu AK Partili kurmaylar tarafından benimsendi. En başta da Erdoğan tarafından…Yani rakibin silahıyla silahlan anlayışı benimsendi. Özetle hem kendi yanlışlarını hem de rakibin doğrularını görüp gereğini yapmaya çalışıyor.

Öte yandan Erdoğan başka bir hamleyle İstanbul’daki seçimi Binali Yıldırım (Tayyip Erdoğan)-Ekrem İmamoğlu yarışı olmaktan çıkarmaya çalışıyor.  Erdoğan’ın yeni taktiği seçimi AK Parti-CHP seçimine dönüştürüp merkezine/hedefine de Kılıçdaroğlu’nu oturtmak…  Daha önce 9 kez yendiği Kılıçdaroğlu’nu…

Yani bir anlamda seçmeni fabrika ayarlarına döndürmeyi amaçlıyor. Sağcı-solcu, muhafazakâr-seküler, alevi-sünni hatta kimi yerlerde Kürt-Türk…

AK Parti’ye 17 yıldır iktidar sağlayan bu sınırlar son seçimde şu veya bu nedenle değişti… AK Parti seçmeninin bir bölümü ‘ülkeyi ekonomik ve siyasi açıdan yönetemediği’ gerekçesiyle sandığa gitmedi. Bir bölümü de Büyükşehir Belediyesi oyu üzerinden Erdoğan’a mesaj gönderdi.

Görünen o ki Erdoğan mesajların büyük bölümü almış… Ama hala tam okuyamadığı, almadığı, anlayamadığı mesajlar olduğunu düşünüyorum.

İstanbul seçimlerinin şifrelerine biraz daha yakından bakarsak…

Erdoğan ve ekibi tüm gücüyle, devletin tüm gücüyle yüklenecekler. Belki çalmadık kapı bırakmayacaklar. Kazanmak için her şeyi ama her şeyi yapacaklar…  Ama buna rağmen kaybetme ihtimalleri çok yüksek…

Neden mi?

Meselenin özüne inmek gerekirse, 23 Haziran’daki İstanbul sandığına seçmenin adalet duygusu damga vuracaktır. Seçmen, 31 Mart akşamından başlayan YSK’nın 7 hakimi tarafından kaleme alınan 200 sayfalık gerekçeli kararla biten olaylar dizinini adil buluyor mu?

Eğer İstanbullu bu süreçte İmamoğlu’nun hakkının yendiğini düşünüyorsa vay AK Parti’nin haline… Yarım milyon fark yerse şaşırmam bu durumda…

31 Mart gecesi saat 23.00’e kadar tıkır tıkır veri akışı sağlayarak İstanbul oylarının yüzde 98,5’i aktaran AA’nın bir anda (12 saat boyunca) veri akışınıneden durdurduğundan başlayarak, yeniden sayım ve YSK süreçlerinde nelerin yaşandığını herkes ‘adalet terazisinde’ hassas bir şekilde tartacaktır.
O nedenle, bu seçime seçmenin adalet duygusu yön verecektir.

AK Partili kurmayların akıl ve mantık sınırlarını zorlayarak “Zarflardaki 4 oydan sadece büyükşehirde hile yapıldı, soy isimlerinden AK Parti’ye oy vereceği tahmin edilen seçmenlerin kayıtları silindi,  bize oy vereceği tahmin edilen seçmenlere büyükşehir oy pusulası verilmedi. Hiçbir şey olmadıysa bile bir şeyler oldu” gibi çıkışlarının altında seçmenin adalet duygusundan kaynaklı bir faturadan kurtulma isteği yatıyor.

*

Diğer taraftan İstanbul seçimleri uzunca bir süredir alternatifsizlik girdabında inleyen Türk siyaseti için bir umut ışığı doğurmuştur. Yani Türkiye, adeta yeni bir liderin doğumuna tanıklık etmektedir.

Bu pencereden bakılırsa İstanbul’da Erdoğan ile İmamoğlu arasında erken bir seçim provası yapıldığı söylenebilir.

Çok defa tekrar etmişimdir. AK Parti’yi iktidarda tutan (özellikle son 7-8 yılda) alternatifsizliktir. Yani muhalefetin yetersizliği, kifayetsizliğidir.  Ekonomik ve siyasi açıdan ciddi savrulmalar yaşayan Türkiye’de seçmen kutuplaştırılarak, toplumsal karşıtlıklar kaşınarak, alt kimlikler yarıştırılarak, muhalefetteki boşluğun da etkisiyle iktidarda kalınabilmiştir.

24 Haziran’da Muharrem İnce, CHP rozetini çıkarıp herkesi kucaklayan üslubuyla bazı psikolojik barajları tek başına aşmayı başardı. CHP adayı olarak yüzde 30’u geçti ve 15,5 milyon oyu hanesine yazdırdı. Ekrem İmamoğlu ise ‘millet ittifakının’ adayı olarak İstanbul’da ittifakın da üzerinde bir başarı elde etti.

Ama İmamoğlu gerçek manada 31 Mart’tan sonra büyüdü diyebiliriz. Seçim gecesinden itibaren başlayan kararlılığı, oylara sahip çıkışı, yumuşak, sakin ama etkili üslubu ile Türkiye’nin tamamının dikkatini çekti. Ve bu noktadan sonra İmamoğlu sadece İstanbul’un başkan adayı değildi.
2023’ün cumhurbaşkanı adayıydı.

Belki de Erdoğan potansiyel bir rakibe erken bir yenilgi tattırarak onu da yenilenler kervanına katmak istiyor. Ama hayat, biz planlar yaparken başımıza gelenlerden ibarettir. Yani Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgulardan olmak da mümkündür.