GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
10 Mayıs 2019 Cuma

23 Haziran: Davul-tokmak dengesi!

Görünen o ki 23 Haziran’da, İstanbul’un çok ötesinde sonuçlar doğurmaya aday bir seçim izleyeceğiz.

Bir nevi siyasetin İstanbul meydan muharebesine tanık olacağımız söylenebilir. Umarım ve dilerim sandığa kan bulaştırmadan bu kritik sınavı atlatabiliriz.

YSK’nın anlaşılması zor kararı, beklendiği üzere ilk olarak ekonomiye yansıdı. Dolar yeniden 7 liraya tırmanıyor. Ekonominin ilacı olan siyasi istikrar sağlanamayınca dövizin ateşini düşürmek de mümkün olmuyor. Dövizin ateşi yükseldikçe zamlar, hayat pahalılığı, işsizlik kaçınılmaz olarak artacak.

Peki, süreç bu noktaya nasıl geldi, getirildi?

Son yazımda Erdoğan’ın belirli bir amaç taşıyan bir grup tarafından kuşatıldığına ve yanlış yönlendirildiğine inandığımı ifade etmiştim. Erdoğan’ın güçlendikçe ve yükseldikçe yalnızlaştığı, yalnızlaştıkça daha çok hata yaptığını düşünüyorum. Ayrıca 17-25 ve 15 Temmuz gibi süreçlerin getirdiği korku, kaygı halinin de son dönemde aldığı kararlarda etkili olduğu kanaatindeyim.

Kadro seçiminden aday tercihine kadar…

İstanbul seçimlerinin ardından yaşananlara bakınca 7 Haziran’ı anımsayarak “Bu filmi görmüştük” dedim kendi kendime.  İl il mitingler düzenleyip ‘400 vekil istiyorum’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüzde 40 gerçeğiyle yüzleştiği 7 Haziran 2015 seçimlerinden söz ediyorum.

Seçimin ardından 3 gün ortadan kaybolan Erdoğan, hamlelerine sürpriz Bahçeli ve Baykal görüşmelerinden sonra başlamıştı. Asla kurulmayacak hükümetin günlerce devam eden istikşafı görüşmelerinden sonra Ahmet Davutoğlu, ‘hükümeti kuramama görevini’ başarıyla yerine getirmişti.

Yasal gereklilik olmasına rağmen Erdoğan ana muhalefetin lideri Kılıçdaroğlu’na hükümeti kurma görevi vermeyince ülke Davutoğlu başkanlığında bir seçim hükümetine emanet edildi.  Ve bu süreç Türkiye’yi ister istemez siyasi, ekonomik ve güvenlik açısından sıkıntılı bir türbülansa sokmuştu.

O zamana dek 2 yıl boyunca süren ve dönemin başbakan yardımcılarının HDP yetkilileriyle birlikte Dolmabahçe Sarayı’nda imza altına aldığı ‘Kürt açılımı’ rafa kaldırılarak çatışmasızlık-müzakere dönemi noktalanmış, terörle mücadele dönemi başlatılmıştı.

Bir yandan siyasi istikrarsızlıktan beslenen ekonomik dalgalanmalar diğer yandan da yürekleri dağlayan şehit cenazeleri 1 Kasım’a giderken seçmenin gündemini tamamen değiştirmiş ve AK Parti yeniden yüzde 49,5 noktasını yakalamıştı.

Bir nevi amaç hâsıl olmuştu da diyebiliriz.

Bu hatırlatmanın İstanbul süreciyle ilgisine gelince;

7 Haziran’da ortaya çıkan siyasal fotoğrafı 1 Kasım’da tersine çevirmek için “Bu tabloda ülke yönetilemez algısını” başarıyla yöneten Erdoğan’ın 31 Mart’tan sonra benzer bir algıyı İstanbul seçmeni üzerinde yaratmayı planladığını düşünüyorum.

Günlerce yeniden sayılan oylar ve belediye meclisindeki sayısal üstünlük üzerinden yaratılan ‘topal ördek’yaklaşımı bir nebze de olsa seçmen üzerinde benzer bir etki bırakabilir. Zaten bıçak sırtı seçimde yüzde 1-2’lik grubun bile etki altına alınması sonucu doğrudan değiştirecektir.

AK Parti grubunun CHP’den gelen ‘uyuşturucu ile mücadele’ önergesini dahi reddederek öğrenci biletleri üzerinden bile siyasal çatışma yaratılması, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni belirli bir zümrenin gözünde kente hizmet eden kurum olmaktan çıkarıp ulusal siyasetin tartışma-çatışma alanına dönüştürmeye yetebilir.

Yani amiyane tabirle davul birinde tokmak birinde tablosunun İstanbullu üzerinde etki etmesi hesaplanmış, amaçlanmış olabilir.

Dahası süreç içinde AK Parti’nin kente anlatabileceği en güçlü argüman budur.

YSK kararıyla meclis aritmetiğini değiştirmek mümkün olmadığına göre “Kente hizmet istiyorsanız belediyede kaosa, siyasal çatışmaya izin vermeyin. Davul kimdeyse tokmağı da ona verin” demeyi hak göreceklerdir.

Peki, 7 Haziran’da işe yaramış olan ‘yönetilemezlik algısı’ 23 Haziran’da işe yarayabilir mi?

Belirli bir seçmen grubu üzerinde etki bırakacağı muhakkak. Yani İstanbul Büyükşehir Belediyesini AK Parti ve CHP’nin horoz döğüşü arenası olmaktan çıkarıp yeniden kente hizmet kurumuna dönüştürmeyi düşünen İstanbullular elbette olacaktır.

Lakin bu grubun azınlıkta kalacağını düşünüyorum.

Çünkü 23 Haziran sadece İstanbul Belediye Başkanı’nı belirleyecek bir seçim olmaktan çoktan çıkmıştır. Bizzat 39 ilçede miting yapacağını açıklayan Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılmıştır. Siyasi tarihimizde ilk defa bir belediye başkan adayı ülkenin cumhurbaşkanı ile güreş tutmaktadır.

31 Mart’tan önceki yazılarımda İstanbul’daki mücadelenin Binali Yıldırım-Ekrem İmamoğlu mücadelesi olmadığını İmamoğlu’nun doğrudan Erdoğan’la yarıştığını ifade etmiştim.

Eğer Erdoğan İstanbul’u geri almak için 39 ilçede miting kararı aldıysa bu seçim 2023’te yapılması gereken cumhurbaşkanlığı yarışının erken bir provası olacaktır.

Ve bana göre kente hizmetten çok ‘adalet ve demokrasi talebi’ sürece damga vuracaktır. 

Belki de sonuca bağlı olarak Türkiye’yi erken bir genel seçime zorlayacaktır.