GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
19 Nisan 2019 Cuma

Antrikot-musakka dengesi!

Son sürecin tartışmasız siyasal kahramanı Ekrem İmamoğlu göreve geldiği ilk gün belediye yemekhanesinden çektiği fotoğrafla ülkenin en derin yaralarından birine parmak bastı.

Yemekhane teftişi sırasında ‘Yemekte musakka var ama size antrkot hazırladık’ diyen aşçıya verdiği yanıt belki de 200 yıllık bir meselenin altını çiziyordu.

“Birine antrikot birine musakka olmaz… Herkes ne yiyorsa bize de ondan getirin…”

Konuya nereden yaklaşırsanız yaklaşın…

Eşitliktir, adalettir burada mesele…

Sınıf, zümre ayrımı yapmamaktır.

Kendisi antrkot yerken çalışma arkadaşlarına musakkayı reva gören bir başkan halkına neyi müstahak görür? Yahut eşitsizliği baştan kabullenen bir yönetici ne kadar adil olabilir?

200 yıllık bir mesele derken bunu kast ediyorum aslında.

Osmanlı Devleti’ni yıkan sebep de aynıydı.

Adaletsizlikti. Adam kayırmaydı. Eşitsizlikti.

Nihayetinde halkından, yönettiği kitleden kopuk sevk-ü sefa içindeki yönetici zümresinin zulmüydü.

Antrkot-musakka dengesi deyip geçmeyin. Orada antrkot-musakka meselesi gibi görünen konu başta bir yerde ejder meyveli soothie’ye kadar uzanır çünkü.

‘Ben neymişim be abi’ diye başlayıp, güç zehirlenmesinin doruklarında dolaşırken gerçeklikten tamamen koparsınız.

Kendisini ‘seçilmiş kral gören başkanlar’ halkından koptukça altın varaklı saraylarına hapsolur.
Ekrem İmamoğlu’nun bu yaklaşımının sadece CHP’lilere değil herkese örnek olmasını temenni ediyorum. Mesele basitçe antrkot-musakka dengesiyle açıklanamaz.

Mesele derindir, toplumsaldır, adaletle, eşitlikle doğrudan ilgilidir.

AK Parti’ye tavsiyem ‘biz nerede kaybettik’ diye başlayan özeleştiri süreçlerine buradan başlasınlar. Çünkü tam da buradan kaybettiler bence.

Yoksa “O aday, bu aday hatalıydı, bu başkan, şu yönetici az çalıştı” meselesi onları bir yere götürmeyecektir.

Hani Erdoğan’ın meşhur “Neredeeen nereye..” nidası vardır ya! Çoğunlukla kendinden önceki hükümetlerle kendi dönemini kıyaslamak için kullanır bu sözü.

İşte her bir yönetici, başkan, vekil, bakan ve de bizatihi cumhurbaşkanının kendisi kişisel yolculuklarını sorgulayıp ‘nereden nereye’ geldiklerine bakmalı.

Ekonomik açıdan, sosyal açıdan, adil paylaşım ve eşitlik ilkesi açısından…

En çok da Kasımpaşa’nın arka sokaklarından başladığı siyasi yaşamını bugün farklı bir noktada sürdüren Erdoğan’ın bu özeleştiriyi yapması gerekiyor.

Erdoğan, İmamoğlu’na bakınca önemli ölçüde 25-30 yıl önceki Erdoğan’ı görecektir.

Nikâh yüzüğünden başka serveti olmayan, halkının derdiyle hemhal olan Erdoğan’ı…

Kentin arka mahallerine eşit hizmet götürme vaadiyle öne çıkan Erdoğan’ı…

Yolsuzluğa ve yoksulluğa savaş açan Erdoğan’ı…

1994’ün İstanbul’unda yolsuzluk ve yoksullukla mücadele için görev talep eden, 2002’nin ekonomik ve siyasi açıdan belirsiz ortamında adı adaletle başlayan bir parti kurarak istikrar vaat eden Erdoğan, bugün nerede yanlış yaptığını görmek istiyorsa İmamoğlu’nu daha yakından izlesin derim.

Çünkü İmamoğlu önemli ölçüde Erdoğan’ın kaybettiklerini temsil ediyor.

*
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son açıklamaları seçim sürecini kabullendiğini gösteriyor.

Gerçek gündemimize dönmemiz lazım çağrısıyla ekonomiye odaklanma sinyali veren Erdoğan’ın bu çağrısı YSK üzerindeki baskıyı da hafifletecektir.

Yani bir süredir İmamoğlu’nun da altını çizdiği normalleşme sürecini başlatacaktır.

Son beş yılda 7 kez sandık başına giden bir ülkenin 4,5 yıllık kesintisiz hizmet dönemine sahip olması hiçbir şey için değilse de ekonomi için şanstır.

Asıl gündemimize odaklanmamız lazım diyen Erdoğan’ın “Dönem musafahalaşma, kucaklaşma, birlik ve beraberliği perçinleme dönemi olmalıdır” açıklamasını önemsiyor ve destekliyorum.