GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
12 Kasım 2012 Pazartesi

Tartan’a alkış, şoförlere dikkat!

10 Kasım Atatürk’ü anma gününde yarattığı farklılık ve farkındalık için Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ı canı yürekten tebrik ediyorum. 2 bin 400 kişiden müteşekkil Atatürk portresi fikri takdire şayandı.
Ve uygulaması da İzmir’e yakıştı doğrusu.  
Başkan Tartan, potansiyel bir Büyükşehir adayı olduğu için ‘Canlı Atatürk hamlesi’ bazılarının hoşuna gitmemiş olabilir.
Lakin Sezar’ın hakkı Sezar’a…
Canlı Atatürk portresi 10 Kasım için düşünülmüş en iyi fikirlerden biriydi diyebilirim.
İzmirlilerin Atatürk’ü gözü, kulağı hatta saçının teli olmak için kuyruğa girip saatlerce sıra beklemesi de fikrin ne denli doğru olduğunun göstergesiydi.
Tabi ki İzmir’in en büyük sorunlarından biri Sezar’ın hakkını Sezar’a vermekte, hakkı sahibine teslim etmekte zorlanmasıdır. Adına ister kıskançlık deyin isterse başka bir şey… Güzide kentimizin bence en büyük sorunu bu…
Doğruya doğru, eğriye eğri diyemediğimiz sürece, hakkı sahibine teslim edemediğimiz sürece bizden affedersiniz ama ‘cacık’ bile olmaz.
’Hakan Tartan çok doğru düşünmüş’ demek bu kadar mı zor?
Nedir bu kıskançlık, çekememezlik…
İzmir gerek 9 Eylül, gerekse 29 Ekim’deki refleksleriyle Türkiye’ye bir mesaj verdi.
O mesaj ‘milli gün ve bayramlar yönetmeliği’ üzerinden yaşanan absürtlüklerin acilen giderilmesiydi. Sonuçta o mesaj yerine ulaştı. Yönetmelikle küçük revizyonlara gidildi ve 10 Kasım beklendiği gibi huzurlu bir anmaya sahne oldu. Devlet ve millet el ele…
Ancak İzmir yine farkını ortaya koyacaktı. O farkı ortaya koymak bu kez Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’a nasip oldu. O nedenle bugün alkışlar zaman zaman eleştirdiğim Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’a… Fazlasıyla hak etti çünkü…
*
Gelelim gündemimizin en sıcak, en netameli meselesine…
İzmir’de 3 bin 317 şoför için tehlike çanları çalıyor. Çünkü ESHOT’un ‘hizmet alım’ ihalesinde en iyi teklifi beklendiği üzere İZELMAN değil ETKİN-LİDER konsorsiyumu verdi. Aralarında tam 10 milyon TL gibi görmezden gelinemeyecek bir fark var.
Bir yandan şoförlerin bağlı olduğu sendika ile toplu iş görüşmelerini sürdüren Başkan Kocaoğlu öte yandan kucağında bulduğu ihale kriziyle başa çıkmaya çalışıyor.
Yaz başında Fen İşleri’nin asfalt ihalesinden alışık olduğu bir kriz… İZBETON’un alması beklenen asfalt işini Ankaralı bir firmanın kazanmasıyla patlak veren ve 300’ü aşkın çalışanı işsizlik gerçeğiyle yüzleştiren o ihalenin KİK’ten dönmesi herkese rahat bir nefes aldırmıştı. Yeni krizin hem mali hem de işçi yönüyle boyutları yüksek…
Tam 3 bin 317 şoför söz konusu…
İş yaşamları boyunca belediye şirketi İZELMAN bünyesinde ‘sendikalı’ olarak çalışmış, kentin yollarını bilen, tecrübeli şoför.
Öte yandan krizin bir boyutu da ihalede en iyi teklifi veren şirketin ortaklarında gizli…
Türkiye’nin hatta dünyanın ‘Deniz Feneri Davası’ ile tanıdığı simaların kurduğu şirket, İzmir’in toplu ulaşımında avantajlı bir teklif vermiş durumda.
Siyasi iktidara yakın olduğu bilinen Zekeriya Karaman’ın başını çektiği oluşumun en iyi teklif veren konumunda olması meseleyi siyasallaştırmaya yetiyor da artıyor bile.
İZBETON’daki asfalt krizinde Melih Gökçek’in oğlunun adını geçiren yapılar şimdiden İzmir’in şoför ihalesine teklif veren şirket üzerinden siyasi muhasara hesapları yapmaya başladılar.
*
İşin aslı böyle midir? Tartışılır.
İstanbul ve Ankara başta olmak üzere AK Partili çok sayıda belediyenin benzer işlerinde taşeronluk eden söz konusu şirket gerçekten de siyasi iktidarın talimatıyla mı İzmir’in ihalesine teklif vermiştir?
Sanmıyorum. Çünkü İzmir’deki siyasi yolcuğunda oldukça hassas adımlar atan AK Parti hükümetinin Deniz Feneri sanıklarının kurduğu şirket üzerinden yapılacak bir siyasi muhasaranın faturasını öngöremeyecek kadar saf ya da kör olduğunu düşünmüyorum. Ama rahatlıkla, ‘olsa olsa bu kraldan fazla kralcıların siyaset süsü verilmiş tamamen duygusal ve de ticari bir hamlesidir’ diyebilirim.
Taşeronu bitirmekle övünen Başkan Kocaoğlu zor durumda…
Gelişmelerin 3 bin 300 şoförü işsiz bırakabileceğini geçtiğimiz günlerde zaten söyledi. Hatta sıcak kriz üzerinden ücret pazarlığı yapan sendikalara da gözdağı vermeyi ihmal etmedi.
ESHOT ihale komisyonu teklifleri inceliyor. Lakin, aynı İZBETON sürecinde olduğu gibi yasal açıdan eller, kollar bağlı. Ve de İZELMAN’ın iptal edilen Çankaya Katlı Otopark ihalesi yüzünden Başkan Kocaoğlu ve bürokratların başına gelenler ortada.  
Tarihi davanın iddianamesinde onlarca yıl hapisle yargılanan bürokratların söz konusu ihaleyi malum şirkete vermek dışında çok şansı olduğunu sanmıyorum.
Kaldı ki yasal açıdan ortada sorun gözükmüyor. Öte yandan Deniz Feneri davasıyla ünlerine ün katan isimler şirketleri üzerinden yaptıkları açıklamalarla şoförlerin işten çıkarılmayacağını garanti ediyor. Zaten burada mesele şoförlerin işsiz kalması değil. Mesele sendikasız kalmaları… Maaşlarının ve de sosyal haklarının yarı yarıya düşeceği gerçeği.  Şoförler dahası sendika kazan kaldırmaya başladı.
Bugün sivil ve şapkalı çıktılar işe…
Çarşamba günü Basmaane Meydanı’nda büyük eylem var.
Deniz Feneri Derneği’nin önünden AK Parti İzmir İl Başkanlığı’na kadar yürüyecekler.
Sonrasında Konak Meydanı…
Başkan Kocaoğlu’na da hatırlatacaklar kendilerini…
Çünkü bu süreçten Kocaoğlu’nu da sorumlu tutuyor sendika… 
Toplu görüşme sürecinde ‘Deniz Feneri’ üzerinden kendilerine aba altından sopa gösterildiğini düşünüyorlar. Yani DİSK siyasi açıdan iki koldan mücadeleye hazırlanıyor.
CHP Genel Merkezi İzmir’deki süreci yakından izliyor.
Bir dizi eylem planlayan hatta işi kontak kapatmaya kadar götürmeyi düşünen şoförler ESHOT tarafından uyarılsalar da o şapkayı başlarından çıkarmaya niyetleri yok.
Kentin yollarına ve araçlarına hâkim 3 bin 317 şoför…
Yerlerine yenilerini koymak nereden baksanız en az 6 ay alır. Olası bir acemi şoförün neden olacağı can ve mal güvenliğinin faturası/bedeli çok ağır olur. O nedenle bu krizin kilidi şoförler… İşsiz ya da sendikasız kalma tehlikesiyle karşı karşıya olan, toplu iş görüşmelerinde haklarını arayan şoförler.
*
Büyükşehir Belediyesi’nin toplu ulaşımda en küçük bir aksamaya tahammülü olamaz.
Olası bir iş bırakma eylemi İzmir’i kaosa sürükler. 11 makinistin iş bırakmasıyla İZBAN’da yaşananları hatırlarsak otobüs şoförlerinin çıkaracağı gürültü İZBAN’ın 10-20 katı büyüklüğünde olacaktır.
Peki, bu düğüm nasıl çözülür?
Aslında belediye yasası bu haliyle kaldığı sürece bu türden sorunlarla her zaman hazırlıklı olmak gerekiyor. Sendikalar bu soruna köklü çözüm arıyorsa eylem yapacakları adres bellidir. TBMM’nin önü… Yasal açıdan belediye şirketlerini özel şirket statüsünde tutan, sendikalı işçi maliyetiyle başa çıkmaya çalışan belediye şirketlerini bir manada ‘taşeron’ olmaya zorlayan yasanın acilen revize edilmesi şart. Köklü, toptan çözüm bu… Hem de belediye yasasının görüşüldüğü şu günlerde harekete geçmenin tam zamanı…
Diğer çözümler bunun yanında pansuman tedbir olarak kalır.

Bugün çözülse de yarın yine bozulmaya mahkûmdur yani…