GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
5 Mayıs 2010 Çarşamba

Şaşırmadım!

Sayın Başbakan yine ’‘kontrolsüz’’ yakalandı ve kurtuluş savaşının simge ismi İsmet Paşa’’yı ’‘Hitler’’e benzetti.
’‘Şaşırdım’’ diyemem, şaşırmadım çünkü.  
Başbakan’’ın cemaziyülevveli bu türden garip çıkışların olası olduğunu gösterdi bize.
’‘Al ananı da git’’ dediği çiftçi, ’‘askerlik yan gelip yatma yeri değildir’’ dediği şehit yakınları, ’‘Gavur’’ imasında bulunduğu İzmir’’i ve benzerlerini unutmadık!
Şaşırdığım tek nokta ortalığı kasıp kavuran bu ve benzeri çıkışlarından sonra özür bile dilememesi, dönüp arkasına bakmamasıydı.
Sanıyorum ’‘Kasımpaşalının’’ kitabında ’‘Özür’’ kelimesi yazmıyor. Oysaki gerektiğinde ’‘özrün’’  ne büyük bir erdem olduğunu bilmesi gerekir bir ülkenin başbakanının’…
İsmet Paşa’’ya ölümünden 37 yıl sonra yapılan ağır itham, 78 yaşındaki CHP İzmir İl Başkanı Ekrem Bulgun’’u bile harekete geçirdikten sonra üzerine birkaç satır ekleme gereği duydum bende.
**
Son günlerde sıklıkla tekrarlanan/hatırlanan bir söz var.
’‘Önce lafa bakarım laf mı diye, sonra edene bakarım adam mı diye’’!
Bir kere laf laf değil. Safsata.
Ya adam?
Takdiri bana düşmez.
**
Erdoğan’’ın ağzından durduk yere çıkmadı tabi ki bu ağır itham.   
Baykal’’ın ’‘diktatör’’ eleştirisini yanıtladı, ya da yanıtladığını sandı.
Peki, Baykal, Başbakan’’a diktatör benzetmesi yaparken haksız mıydı?
Olayların akışına bakıldığında ve de ülkenin geldiği nokta nazar-ı dikkate alındığında, ’‘haksızdı’’ diyemiyorum.  
Medyanın neredeyse tamamını ele geçirip ’‘yandaş’’ haline getiren, kendi sermayesini, bürokrasisini yaratan, YÖK/Köşk dahil bil cümle devlet kurumlarını ele geçirip, Ordu’’yu muma çeviren bir Başbakan izledik son 8 yılda. 
Muhalefetin hiçbir çeşidine saygı duymayan, oy vermeyen kentleri bile cezalandıran bir anlayışa şahit olduk.
Son Anayasa paketiyle Yargı’’yı da tahakküm altına alıp, ’‘voltranı’’ tamamlamaya çalışan bir iktidar izliyoruz birlikte.
Ve de ’‘Son padişah’’ yazılı pankartların altında, ’‘Başkanlık’’ hesabı yapan, bunu da açıkça deklare eden bir başbakan’…
İki dönem tek başına iktidar olup, hemen her konuda muktedir olan Erdoğan, akılcı manevralarla sadece ülkeyi, partisini değil muhalefeti de yöneten/yönlendiren bir noktaya ulaştı.
Anlaşılan o ki sıra uzak geçmişle hesaplaşmaya geldi. Okuduğu şiir yüzünden kendisini hapse tıkan, 28 Şubat’’ın komuta kademesinin hal-i pürmelali ortada. Defterleri dürüldü, dürülecek’…
O günlerde ’‘muhtar bile olamaz’’ diye manşet atan medyanın durumu da meydanda.
O gazetelerin/televizyonların çoğu ya kapandı, ya da el değiştirdi. Ayakta kalanlar ise ağır bedeller ödeyip, çok sayıda ’‘kelle’’ vermek zorunda kaldı.
28 Şubat’’la hesaplaşan Başbakan’’ın hedefinde artık, 37 yıl önce aramızdan ayrılan Milli Şef İsmet İnönü ve CHP’’nin kökü var.
Hatırlayacaksınız, daha önce ’‘köküne’’ de sallamıştı CHP’’nin’…
Milli Görüş çizgisinden gelen Erdoğan’’ın Atatürk’’le yaşadığı ’‘kan uyuşmazlığı’’ da devlet sırrı değil kuşkusuz.
Tabi ki hali hazırda Atatürk’’e dil uzatmak biraz sıkabilir. Kasımpaşalıyı bile’…Hal böyle olunca da ikinci adama yöneliyor oklar.  
Mustafa Kemal’’e göre Eskişehir’’de Yunan Ordusu’’nu durdurup, Türkiye’’nin makus talihini yenen adama yani.
Ya da ikinci dünya savaşında Erdoğan’’ın babasının memleketi Rize Güneysu’’yu Rus işgalinden kurtaran Başbakan İnönü’’ye’…
Tek derdi laf ebeliği ile Deniz Baykal’’ı susturup, günü kurtarmaktı belki de.
Ama kötü yakalandı.
AKP’’liler tarafından bile yadırgandı bu ağır sözler.
Öncelikle İslam’’a atfedilen, ’‘ölünün arkasından konuşulmaz’’ kuralını ihlal etti koskoca dindar Başbakan. Yani çok ayıp etti.
Sonra, kurtuluş savaşının kahraman paşasını, benzete benzete, çoluk/çocuk, kadın/ihtiyar demeden milyonlarca insanı, sırf Alman olmadığı ya da Yahudi/Çingene olduğu gerekçesiyle gaz odalarında ’‘tavuk gibi’’ yok eden, yüreklerde yüzyıllarca kapanmayacak bir yara açan Hitler’’e benzetti.
’‘Kaş yapayım derken’’ göz bırakmadı, bir çuval inciri berbat etti.
Üstüne üstük hala ’‘özür’’ bile dilemedi.
Nedir bir ülkenin Başbakan’’ını 37 yıl önce aramızdan ayrılan eski bir başbakana, milli şefe ya da kurtuluş savaşının kahraman askerine karşı bu derece öfkelendiren?
Böyle bir açıklamayı yaptıran?
İsmet Paşa, kimi ya da kimleri gaz odasına göndermiş, nerede etnik/dini ya da başka türlü bir soykırıma imza atmış? Yaptıysa bilmek istiyorum. Bu ithamın altını doldurmak, iddia makamına yani Başbakan Erdoğan’’a düşer tabi ki. Yani, müfteri iftirasını ispatla yükümlüdür.   
**
Bu nasıl bir bilinçaltıdır? Başka neler çıkacaktır deşelendiğinde’…?
Halk ağzıyla ’‘dangalak’’ desen koskoca başbakana hakaretten içeri tıkarlar adamı.
Ama o, kafasına estiği gibi konuşur, ağzına geleni söyler. Kimsenin de gıkı çıkmaz.
Anlaşılan o ki ’‘kurbağa haşlama’’ işi tamam. Bu kadar tepkisiz kaldığımıza göre.
Ne diyordu Hitler’’e benzetilen İsmet Paşa,
’“Bir ülkede namuslular, en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça, kurtuluş yoktur’”
Şimdi söyleyin bakalım’… Kim cesur, kim korkak?
**
Unutmadan,
Son genel seçimlerde Erdoğan’’ın kullandığı afişlerden birini hatırladım bu satırları kaleme alırken;
Menderes, Özal ve Tayyip’’li afişleri’…
Hocası Erbakan’’ı unutturup sağın son asırdaki üçüncü büyük lideri olduğunu anlatmaya çalışıyordu seçmene.
Acaba İsmet Paşa’’yı Menderes’’in idamından sorumlu tutuyor olabilir mi Erdoğan?
Neden olmasın?
Bu sorunun yanıtı da diğerleri gibi Erdoğan’’ın beynindeki kıvrımlarda gizli’…
Ya da Paşa’’nın en çok uğraştığı kesim olan tarikatların intikamı!
Hani Fethullah Gülen’’den gelseydi bu itham, inanın anlamakta bu kadar zorlanmazdım. Said-i Nursi ve talebeleri zor anlar yaşadı o yıllarda. Paşa, Türkiye’’nin tarikatlar ülkesi olmadığı konusunda çok kararlıydı çünkü. Ama Gülen yerine Erdoğan’’dan gelince anlamakta biraz zorlandım açıkçası.
Neden/niçin/nasıl? Anlayan varsa bana da anlatsın’…
 
Not: Bugün Hıdrellez Bayramı’… Kutlu olsun. İçinizde güller açsın.