GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
3 Mayıs 2011 Salı

Özfatura, ‘ilk suçluyu’ söyledi!

Her kafadan bir sesin çıktığı, insanın iç seslerinin dış seslerle harmanlandığı dönemlerde yapılacak olan en iyi şeyin ya bir bilene sormak, ya susup sadece izlemek/eteklerdeki taşların dökülmesini beklemek ya da… Her ikisini birden yapmak olduğunu, uzun meslek yaşamımda öğrendiğim için…
Bugün ilk işim, iki dönem yaptığı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış olan Burhan Özfatura ile konuşmak oldu.
Kızı Zeynep’in bu hafta sonu İstanbul’da yapılacak düğünü nedeniyle tatlı bir telaş içinde olan Burhan Bey’le önce evlatlardan, onların acı/tatlı dertlerinden söz ettik haliyle.
Sonra, şu an İzmir’in hemen her köşesinde iktidar ya da muhalefet her ismin enine/boyuna çekiştirdiği/konuştuğu konuya geldik. Büyükşehir Belediyesi ile diğer 5 CHP’li belediyelere yapılan polis baskınına/ortada uçuşan iddialara/söylentilere/gözaltılara.
İki dönem başkanlığı sürecinde başı sürekli mahkemelerle dertte olan, başkanlığı bittikten sonra da uzun yıllar devam eden davalarına girip çıkmayı sürdürmüş Burhan Özfatura’ya ‘tecrübeli bir sanık’ olarak, bu konuya nasıl baktığını sordum öncelikle.
“Orada hemen dur” dedi Burhan Bey; “Dediğin gibi pek çok davadan yargılandım ama benim yargılandığım davaların hiçbiri yolsuzluktan değildi. Benim davalarım, daha çok meslek odalarının yaptığım hizmetlerde usul hataları olduğu, falanca kanunu ihlal ettiğim gerekçesiyle açıldı. Yolsuzluktan dolayı Allaha şükür ki hiç yargılanmadım.”
Ve hemen ardından ekledi:
“Şu an Büyükşehir’le ilgili devam eden soruşturma konusunda konuşmak için daha çok erken. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ben Başbakan olsam, belediye şirketlerini derhal kapatırım. Türkiye’deki bütün vilayetlerde, iktidar/muhalefet fark etmez, bütün belediye şirketlerini kapatırım. Çünkü bu şirketler, bu rezil ortamı yaratıyor, vampir gibi halkın kaynaklarını emiyor. Bu şirketler, iktidar/muhalefet fark etmiyor; belediyelerin kaynak yaratma, kadro şişirme, yemleme yerleri haline geldi. Üstelik bu durumdan hem iktidar, hem de muhalefet şikayetçi değil. BDP’li belediyeler de bu şirketler/bu düzen aracılığıyla malum örgüte çıkar sağlıyor. Her yerde al gülüm ver gülüm düzeni kurulmuş; hem yandaşlar memnun, hem candaşlar! Hiçbir denetime, mevzuata bağlı değil. Her tür saltanat, lüks arabalar, bütün şirketlerde inanılmaz bir israf ve sömürü düzeni. Maşallah yağma hasanın böreği!”
Sormama fırsat vermeden, onun başkanlık döneminde de şirketlerin olduğunu söyleyen Burhan Bey, her şirketin yönetim ve denetim kurullarında her partiden bir meclis üyesi bulundurmayı zorunlu hale getirdiğini, böylece partilerin birbirlerini denetlediğini; bununla da yetinmeyip yaklaşık 40 kişiden oluşan İmar ve Hukuk Komisyonu’nun ayrıca bu şirketleri denetime tabii tuttuğunu anlattı. Böylece en küçük bir yolsuzluk olmadığı gibi, şirketlerin hepsinin kar ettiğini, o karlarla pek çok sosyal hizmetin yapıldığını, anaokulu/kreşlerin açıldığını, şirketlerin genel müdürlerinin ‘en fazla kim kütüphane/kreş açacak’ yarışına girdiklerini de ekledi Burhan Özfatura.
İllegal harcamaların kaynağı haline gelen belediye şirketlerinin zararlarının da, sermaye artırımına gidilerek yükünün halkın sırtına yüklendiğinin ısrarla altını çizen Burhan Bey, konuşmamızın başında söylediğini telefonu kapatırken de tekrarlayıp “Tam bir vampire dönüşen belediye şirketlerini kapatmadan, bu rezil sömürü düzeni ortadan kalkmaz” dedi.
*
Kamuoyundaki algısı tıpkı Aziz Başkan gibi ‘dürüst/çalmaz/çırpmaz’ olan, tecrübeli/deneyimli bir eski belediye başkanı Burhan Özfatura’nın; yapılarını iyi bildiği şirketlerle ilgili söyledikleri, kuşkusuz dikkate alınacak öneriler…
Ancak telefonu kapattıktan sonra aklıma gelen soruya da takılmadan edemedim.
Belediyelerin mevzuatları/yasaları, onların pek çok konuda ellerini kollarını bağlıyor, hızlı hareket etmelerini ya engelliyor, ya da hiç imkan vermiyor. Örneğin alınacak bir makas için, bin tane imza, yok ihaleydi, yok şuydu buydu derken çok uzun zaman/emek heder ediliyor. Oysa aynı iş şirketler üzerinden yapılırsa, aynı gün içinde, iş sonuca bağlanıyor. Bu sistem belediyelere büyük kolaylık/rahatlık/zamandan tasarruf sağlarken, aynı zamanda her tür suistimale de zemin yaratıyor. ‘Çiğ süt emmişler’in eline fırsat geçiriyor.
Ne ondan, ne bundan vazgeçilmesi yerine, mevzuatı orta yerde buluşturmak elbette mümkün; elbette, yeni bir düzenleme yapmak iktidarın elinde. Yeter ki istensin.
Ama Burhan Bey’in dediği gibi şirket düzeninden iktidar da muhalefet de memnunsa…
O zaman ‘koyverin rahvan gitsin’ demekten başka ne düşer size/bize?