GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
22 Mart 2013 Cuma

Nevi şahsına münhasır bir vekil!

İzmir’in 26 vekili arasında onu mutlaka ayrı bir yere koymak gerekiyor.
Zaten biz onu ayırmasak da o attığı adımlarla ‘Ben farklıyım’ diyor.
Rıfat Sait’ten söz ediyorum. Nevi şahsına münhasır bir karakter olduğunu 2 yıla yakın sürede ispatlayan Vekil Sait’ten…
Bu sabah Ege TV’de Güne Bakış Programı’nda canlı yayın konuğumuzdu.
Program sırasında ve sonrasında ilginç açıklamaları oldu.
Peki, Sait’i diğer 25 vekilden ayıran faktörler ne diye soracaksınız haklı olarak.
Yanıtı bulmak için sorularla devam edelim.  
50 kişilik bir ekiple ‘Reina’ya niyet Marmaray’a kısmet’ dedirten İstanbul çıkarmasına imza atması mıdır Sait’i farklı vekil yapan?
Ya da 100 kişiyle Urfa-Mardin-Diyarbakır turuna çıkıp ‘çözüm sürecine’ katkı koyması mı?
Ya gece yarısı hastane denetleyip karakolluk olmasına ne demeli?
Elinde dezenfektan kutuları hastanelerden başlayıp okullara, huzur evlerine kadar ‘aklama/paklama’ operasyonuna imza atmasına ne diyeceğiz peki?
Koca koca bakanların birbirlerine ikram ettiği Büyükşehir adaylığı için aylar öncesinden ‘hazırım’ mesajı vermesini de bir kenara not edin. Balkan çocuğu olması değilse de eşi Sevilay Hanım’ı hemen her platformda öne çıkarma çabası dikkatinizi çekmiştir.
 
Sadece AK Parti’de değil CHP’li hatta MHP’li vekil eşleriyle ilgili tek kare fotoğraf bulmakta zorlanan medya,  Rıfat-Sevilay Sait çiftinin ‘Beraber yürüdük biz bu yollarda’ pozlarına anında ulaşabilir. Bu yönüyle da farkını ortaya koyan Rıfat Sait, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘kadını öne çıkaran’ felsefesini en iyi özümseyen isimlerden biri olarak kabul edilebilir.
Hatta öyle ki, Rıfat Sait, Büyükşehir’e ne kadar hazırsa Sevilay Hanım’ın da Buca adaylığına o denli hazır olduğu bile konuşuluyor.
*
Programda neler konuştuk?
Tabi ki ‘Mostar’dan Malabadi’ye barış mesajı’ sloganıyla çıkılan Diyarbakır-Mardin ziyaretini… Meğerse Rıfat Sait, 1995’te kurulan Diyarbakır’daki Şehitler Derneği’ni ziyaret eden ilk milletvekiliymiş. 400’e yakın şehidi bulunan Diyarbakır’daki derneğe AK Parti’nin Diyarbakır milletvekillerinin bile uğramadığını ya da ziyaret etmeye cesaret edemediklerini düşününce Sait’in cesaretinin altını çizmek farz oluyor.
Öte yandan 100’e yakın isimle yaptığı Diyarbakır-Mardin çıkarmasını Balkan-Anadolu Derneği çatısı altında sürdürmeye kararlı görünüyor.
Sonraki durak Van… Ve de ardından Erbil…
Urfa ile başlayan, Reina turu olarak planlanıp Marmaray turu olarak hayata geçen İstanbul’la, ardından Diyarbakır-Mardin turuyla süren seyahatlerin AK Parti genel merkezi tarafından da desteklendiğini savunuyor Sait... Hatta öyle ki ‘çözüm süreciyle’ pişti olan son turun ardından AK Parti genel merkezi Batı’daki vekillerin bazılarını Doğu illerine gönderme kararı aldığını aktarıyor.
Yani Egelilerin sürece ilişkin sağlam bir empati kurabilmesi için Rıfat Sait gibi ‘avenesiyle’ Doğu/Güneydoğu illerine gönderiyor.
 
Ve aklama/paklama operasyonu…
Ne yani… Elinizde deterjan kutusu hastanelerden başladınız. ‘İzmir’in hastanelerine ‘pis mi’ demek istiyorsunuz?’ diye sordum. Ve sizin için bir dezenfektan markasının reklamını yapıyor diyorlar’ diye de ekledim.
Meğerse Vekil Sait’e özel bir firma 1 ton dezenfektan göndermiş. O da özellikle hastanelerden başlayarak mikrobiyolojik tehlike konusunda farkındalık yaratmaya çalışıyormuş. Yani bayağı mikroplar üzerinden siyaset yapıyor. Hem de göstere göstere…  
Diyorum ya başından beri… Şu vekil Sait farklı adam diye…
İşte size örneği…
Bugün İzmir Kız Lisesi’ni AKlamaya gitti. Pardon paklamaya…
Sırada neresi var bilmiyorum ama ‘Sizin ofisi de paklayalım’ önerisine nazikçe teşekkür ettiğimi hazırlıyorum.
Din üzerinden, bayrak üzerinden, Atatürk üzerinden siyaset yapanı duymuştum ama ‘mikrop’ üzerinden yapanın da olabileceğini Sait Vekille öğrenmiş olduk.
Yoksa bir vekilin elinde dezenfektan kutusu okuldu, hastaneydi dolaşmasına nasıl bir anlam yükleyebilirim ki…
*
Tüm sorularıma içtenlikle yanıt verdi.
Biri hariç…
Büyükşehir için hala ‘hazırım’ diyor musun dedim.
Binali beyden sonra diye başlayıp ‘Tabi ki hazır ve iddialıyım’ diye devam etti.
Balkan kökenli bir vekil olarak Sağlık Bakanı ‘Balkan kökenli’ Müezzinoğlu’nun İzmir’de yine Balkan kökenli Ömür Şanlı’ya rozet takmasını nasıl değerlendiriyor musuz dedim.
Sustu, sustu… Ve İstanbul çıkarması sürecinde ayrı(ş)tığı Kordon İşadamları Derneği Başkanı Ömür Şanlı’nın üyesi olduğu partisinin rozetini 9 ay sonra Bakan Müezzinoğlu’nun elinden takmasına yorum getirmemeyi tercih etti. 
Ama ‘balkan’ kökenlilerin yerel seçimde etkin olmasının İzmir’in demografik yapısı gereği zorunluluk olduğunun altını çizmeyi ihmal etmedi.
Sait’e göre İzmir’in nüfusunun en az yarısı göçmen... Yani suyun öbür yanından… Ve CHP bunu çok iyi bildiği için en az 15 ilçede göçmen aday gösterdi. 2009’da İzmir’de CHP rüzgârı esmesinde ‘Balkan kökenli aday’ stratejisinin rolü büyük…  
Aslında Sait haksız sayılmaz.
İzmir’in bir göçmen kenti olduğu gerçeği yerel siyasette hep hissedilmiştir.
Ama Rıfat Sait, katı bir göçmencilik yapma konusunda da dikkatli konuşuyor. Bazı ilçelerin demografik yapısı başta olabilir. Örneğin Karabağlar, Bayraklı’da farklı özellikler olabilir. Kimi ilçelerde Erzurumlu aday göstermek kiminde Mardinli olması avantaj olabilir.
Biz siyasi başarı için doğrusu neyse onu söylemeye çalışıyoruz” dedi.
Yayın sonrası Vekil Sait’le birlikte önce Urfa-İstanbul son olarak Diyarbakır-Mardin’e giden Van ve Erbil’e yönelik programların hazırlığına şimdiden başlayan Balkan-Anadolu Derneği ‘eş başkanlarının’ da içinde olduğu heyetle çay içtik.
Yayın süresine sıkıştıramadığımız konuları biraz açtık.
Urfa Siverekli Niyazi Gültekin derneğin ‘Kürt kanadını’ resmiyette ‘başkan’ görünen diğer ‘eş başkan’ Ender Öztürk de ‘Türk’ tarafını temsil ediyormuş.
Bir Türk’le bir Kürdün aynı çatı altında ‘barış içinde’ nasıl yaşayabileceğinin canlı bir kanıtı gibi… Sistemin adı ‘eş başkanlık’ tabi ki…
 Ve Diyarbakır’da dün oluşan manzarayı konuştuk. Öcalan’ın mektubunu, meydanın durumunu… Alanda Türk bayrağı olmamasının eksiklik olduğunu söyledi Vekil Sait.
Ben bu konudaki yorumumu programın konuksuz bölümünde yapmıştım.
İyi ki de Türk bayrağı yoktu.
Çünkü anlı şanlı Türk bayrağını PKK paçavralarının neresine yerleştireceklerdi?
Hangisinin boyutu nasıl olacaktı?
Örneğin kullanacakları Türk bayrağı Öcalan posterinden büyük olabilecek miydi?
İşte bana ‘İyi ki de burada Türk bayrağı yoktu’ dedirten manzara buydu.
Umarım ilerleyen zamanda Türk bayrağının altında hep birlikte olabiliriz. Nevruz dâhil tüm bayramlarımızı bedeli oluk oluk kanla ödenmiş o bayrağın altında birlikte kutlarız, kutlayabiliriz.