GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
8 Mart 2013 Cuma

Kocaoğlu ‘tamam’ diyelim... Ya ekibi?

Bugün adı bende saklı bir vekille bugün yaptığım kısa sohbetten en can alıcı nokta.
“İzmir’de yeri garanti olan tek başkan Aziz Kocaoğlu…”
Yüzde 100 mü?
Evet, yüzde 100.
Kocaoğlu’nun bile ‘Yüzde 90 adayım’ dediği ortamda sayın vekilin yüzde 100 yorumu yapması manidardı. Siyasetin matematiğinde yüzde 100 diye bir oranın olmadığını bilirim. Hatta yüzde 1’in bazen çok şey ifade ettiğini, 1 günün çok şeyi değiştirdiğini defalarca görmüşüzdür. Hem de yaşayarak defaten görmüşüzdür.
Kılıçdaroğlu’nun İzmir adayının büyük ihtimalle Kocaoğlu olduğunu en az 1 yıldır tekrar eden bir gazeteci olarak bu konuda önümüzdeki altı ayda yaşanacakların belirleyici olacağını söylemeliyim.
Önümüzdeki altı ayda ne mi olacak? Öncelikle 100’e yakın bürokratıyla birlikte yargılanan ve Aziz Başkan’ın 397 yıl hapsinin istediği tarihi davanın en az iki celsesi görülecek.
Yani bir karar çıkabilir.
Diyeceksiniz ki özel yetkili mahkemenin 2 yılda dava bitirdiği nerede görülmüş?
Cumhurbaşkanı’nın bile ‘Bu davadan ‘cacık olmaz’ dediği, siyaseten ucu daha çok AK Parti iktidarına dokunan, gelinen noktada tutuklu sanığı bile kalmamış bir davadan söz ediyorsak…
O davanın bir an önce ‘çete yönüyle’ karara bağlanması iki tane Konak Tüneli yapmak kadar mühimdir.
Tabi ki siyaseten…
Tarihi dava ‘çete yönüyle’ ‘beraatla’ sonuçlanırsa 1 yıl önce yüzde 90 adayım açıklaması yapan Kocaoğlu’nun seçime altı ay kala yarıştan kendi rızasıyla çekilme ihtimalini konuşuyor olabiliriz. Dahası 100’e yakın çalışma arkadaşının sorumluluğundan halk deyimiyle sırtındaki yumurta küfesinden kurtulacak olan Aziz Başkan, ‘adaylık’ kararını gözden geçirip, ‘yokum’ diyebilir.
Ama ‘varım’ da diyebilir.
Bugün Kocaoğlu’nun her halükarda ‘varım’ deme ihtimalini varsayarak, ‘5 yıl daha isteyecek olan’ başkanı farklı bir pencereden irdelemeye çalışacağız. Ekibi üzerinden…
Geçtiğimiz günlerde Ege TV’ye konuşan İzmir’in eski Başkanı Burhan Özfatura, Aziz Başkan’ın adaylığına ilişkin bazı tespitlerde bulunuyordu.
‘Kocaoğlu aday olmasın. Zaten olursa da kaybeder’
Siyaseten fazla iddialı bulduğum ve
bu sütunlardan eleştirdiğim bu öngörünün gerekçesi tanıdıktı. ‘Ekibini kuramadı’ diyordu İzmir’in eski başkanı Özfatura...
Gerçekten öyle miydi?
Yoksa ‘ekibini kuramadı’ diyerek Özfatura da ‘başkaları gibi’ işin kolayına mı kaçıyordu?
Yani bazıları gibi Kocaoğlu’nu açıktan eleştiremeyenlerin başvurduğu dolaylı yöntemlerden biri miydi ‘ekibini kuramadı’ tespiti…
Bu kadar net ve ağır değilse de ekibiyle ilgili eleştirileri bizatihi Aziz Başkan’ın yüzüne karşı yapan bir gazeteci olarak yeni dönemde ‘varım’ demesi halinde Kocaoğlu’nun işe buradan başlaması gerektiğini düşünüyorum. Ve ekibini kuramadı algısının önünü kesmek adına şimdiden bir şeyler yapması gerektiğini…
Gördüğüm kadarıyla o da bu konuda boş durmuyor. En son görevlendirmelere bakarsanız kadrosundaki ‘gençlik aşısını’ görebilirsiniz.
Bünyesindeki yetenekli gençlerin önünü açmaya başlayan Aziz Başkan, emeklilik hakkını elde etmiş hatta zihnen çoktan emekli olmuş, ununu elemiş/eleğini asmışlardan kurtulmaya başlayacağının sinyallerini çok güçlü bir şekilde veriyor.
 Dava süreci bir parça elini/kolunu bağlasa da Aziz Başkan sadece önünüzdeki beş yılın değil 25 yılın kadrosunu oluşturmak gibi bir sorumluğu olduğunun farkında…
*
Sanıyorum ikili sohbetlerimizden birinden hatırlıyorum.
Aziz Başkan en büyük eksiklerinden birini tarif ederken şöyle diyordu.
‘Bir kişiyle ilgili kararımı versem de üzerinde ez az 6 ay daha durup, düşünürüm’ diyordu. Olumlu ya da olumsuz anlamda tabi ki...
Bu onun kararsızlığıyla değil fazlaca insancıllığıyla ilgiliydi esasen.  
İnsanların altından koltuklarını bir gecede çeken değil en az 6 ay daha şans veren yaklaşımıyla ilgili ya da. Ama şurası kesin ki Kocaoğlu, İzmir’i yönetmeye devam edecekse ‘ekibi’ konusunda yapılan ‘gerçekçi’ eleştirilerin önünü kesmek zorunda...
 
Peki, kimdir bu Kocaoğlu’nun ekibi olarak hedef tahtası yapılanlar, tefe konulanlar?
Tarihi çete davasına kadar en fazla 3-4’ünü (şahsen) tanırdım. Gerisiyle kâğıt üzerindendi tanışıklığımız. Ben onları Büyükşehir haberlerine dayanak olan belgelerde bıraktıkları imzalardan onlar da beni en fazla yazdığım yazılardan, yaptığım yorumlardan bilirlerdi. Çete davasında pek çoğunu yakından tanıma fırsatım oldu. İlk görüşmem Buca Cezaevinde demir parmaklıkların arkasındadır pek çoğuyla…
Bizim ‘ekibi’ diye bildiklerimizi özel yetkili savcı ‘çetesi’ diye alt alta yazmış, toplatmıştı. Yakından bakınca iyi çocuklardı aslında. İşlerinde başarılı, düzgün/dürüst çocuklar. Peki, bu kadar ‘iyi çocuğun’ ‘kötü bir ekip oluşturması mümkün müydü?
Değilse ‘ekibini kuramadı’ eleştirisinden murat ekibin koro şefini yani Aziz Başkan’ı eleştirmek miydi?
Kuşkusuz 20 bin kişilik bir organizasyonda mutlaka yaramaz çocuklar hatta kötü çocuklar da olacaktı. Dahası beceriksiz çocuklar, başarısız çocuklar da… Aziz Başkan’ın da haklı olduğu noktalar da vardı. İnsanoğluydu söz konusu olan.
Yani karpuz değildi ki ‘kesmece’ alıp içine bakasın.
Bazen kime Müslüman desen haçı koynundan çıkardı. Adam sandıkların şalgam çıkardı. Derin hayal kırıklıkları yaşar, ‘Brütüstlükler’le yüzleşirsin.
‘Brütüstlükler’den kastımı da biliyorsunuz Brütüstleri de.. Tekrara lüzum yok.

Genel sekreterlerden yana şansı olmadı.
Rütbe verip apolet taktığı bazılarının hayal gücü, enerjisi, ufku yetmedi. Koltuğu dolduramadılar yani.
Bazıları açıkça hedef alındı, tefe konuldu. 12 Haziran genel seçimlerinin ardından isyan bayrağı açan ilçe belediye başkanlarının ‘istemezük’ diyerek tefe koyduklarını biliyorsunuz.  
Bedenen değilse de zihnen emekli olmuş, ununu eleyip eleğini asmışları da görüyoruz.
Gelinen noktada kendi tesisine bile ruhsat kesemeyen, imza atarken kırk dereden su getirip ipe un serenleri…  
Ama durum o kadar da kötü değil. Yani umut her zaman var. Dava sürecinde yakından tanıdığım simalardan biri Erhan Bey mesela…
İşinin ehli, pratik biri... Bana göre Büyükşehir’in mali yapısının sağlamlığında önemli rollerden biri onun. Çete listesinde adı geçmese ve bu süreçte öne çıkan Pervin Şenel Genç’in yokluğunda ‘işleri yoluna koymaya’ çalışan Vekil Genel Sekreter Vekili Raif Canbek’i de hatırlamakta yarar var. Adliye önünde pek fazla gözükmese de Canbek soğukkanlılığıyla sürecin gizli kahramanlarından biriydi.
Sürecin bana göre öne çıkardığı isimlerden biri de Fen İşleri Daire Başkanı Fazıl Ölçer’dir. Hem tarihi dava sürecinin ‘çete listesinde’ adı olması hem de İzmir Büyükşehir’in ete/kemiğe bürünen tüm projelerinde imzası/emeği olması hasebiyle. Dahası çete listesinde adı olmasına rağmen imza atarken eli titremeyen, konusuna hâkim, işin teoriği kadar pratiğini de bilen isimlerin başında geliyor Fazıl Ölçer.
Adını siyaset kulislerinde duyunca biraz daha ilgimi çekse de bizzat sorduğum ‘Çiğli adayı mısınız’ sorusuna ‘Nereden çıktı, kim çıkardı bilmiyorum’ yanıtı verecek kadar net veya böyle bir niyet taşısa bile bunu şimdiden ‘politika yazarı’ bir gazeteciye açık etmeyecek kadar da ‘tecrübeli’ diyelim.  
Ve Büyükşehir Belediyesi’nde hemen herkesin (isyankar ilçe belediye başkanlarının bile)  ittifakla en çalışkanlar listesine yazdığı Fazıl Ölçer’in önünün açık olduğunu düşünüyorum. Dahası enerjisi ve pratik tecrübesiyle yolunun açık olması gerektiğine inanıyorum.
O sürecin öne çıkardığı simalardan Selçuk Savcı, Ali Sabuktay, Hüseyin Kırmızı, Pervin Şenel Genç, Hilmi Özen ve adı ilk etapta aklıma düşmeyen pek çok isim var koltuğunu fazlasıyla dolduranlar listemde. Uzun lafın kısası…
Aziz Başkan’a ‘tamam’ deyip ekibi üzerinden ‘vurmaya’ çalışanlar olabilir. Ancak son dönemlerde sınav üstüne sınav veren ekibin de gözden geçirilmeye ihtiyacı var. Ve inanıyorum ki Büyükşehir Belediyesi’nde enerjisi yüksek, idealist gençler ya da enerjisiyle gençlere taş çıkaracak tecrübeliler de var.
İmza atarken elleri titremeyen, ne yaptığını bilen, korkmayan, teori kadar pratikte de iddialı olanlar.
Aziz Başkan’a düşen helvayı bir kez daha karmak… O kadar!