GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
23 Mart 2013 Cumartesi

Kürtler barışı kutlarken…

Kürtler bu yıl Nevruz’u bir tuhaf kutladılar. Milyonlarca Kürt, Nevruz kutlamaları sırasında, İmralı adasında yaşayan “ünlü Kürt düşünürü, büyük önder” Abdullah Öcalan’ın iki dilde okunan mesajıyla kendinden geçti.

Türk bayrağıyla “sorunları olmadığını” söyleyen Kürtler, o denli “sorunsuz” hale gelmişlerdi ki, kutlamalarda Türk bayrağı asmak gereği bile duymamışlardı. Samimiyetten olmalı… 

Hele Demirtaş, “bayrak önünde diz çökertilmişlikten kaynaklı bir sıkıntı olmakla birlikte, önümüzdeki yıllarda bu bayrak asma konusuna bakabileceklerini” açıklayınca hepimiz rahatladık... 

Aramızda bir bayrağın sözü mü olur, istersen hiç asma, maksat barış olsun…

Bu bayrak meselesine bir miktar öfkelenmiş halde demeç veren Başbakan, “sırtında kefen yola çıktığını ve dönmeyeceğini” söyleyerek, birilerine meydan okudu. 

Barış yaparken neden kefen giydiği ve hangi yoldan geri dönmeyeceği pek anlaşılmamış olmakla birlikte, öfkesinden korkan halk, anlamış gibi yaptı.

Olan biteni kimseler doğru dürüst anlayamamışken, ABD ve AB sözcüleri, sabahın köründe, ‘durumdan duydukları memnuniyeti’ belirten demeçler verdiler. İsrail apar topar Türkiye’den özür diledi. Hayırdır inşallah!... 

İzmir’de yaşayan Türkler ise, uzak diyarlarda bu olan biteni hiç anlayamadılar. Ta ki devlet büyüklerinden ve gazete manşetlerinden, “silahların bırakıldığını ve Kürtlerle barış yapılacağını” öğrenene dek.

Kürtlerin silah bıraktığını ve barış yapılacağını öğrenen Türklerde, Kürtlerin yaşadığı sevinçten eser yoktu. Yaşananları kimse sahici bulmuyor olmalıydı.

Rivayet o ki, Abdullah Öcalan’ın mesajında, silahları bırakmaktan söz edilmiyordu.

Ne olmuştu da Kürtler silahları bırakmaya karar vermişti? 

Kürtler, otuz yıldır sürdürdükleri silahlı mücadeleden, pişman oldukları için mi vazgeçmişlerdi? 

Yoksa bir şeyler istediler ve o istediklerini aldıkları için mi silahları bırakıyorlar? 

Silahları nereye bırakıyorlar? 

Kürtler, silahlarını bıraktıkları yeri unutmaya hazır mı?

Anadolu’da yaşayan Kürtlerin silah bırakması, İran’da, Irak’ta, Suriye’de yaşayan Kürtlerin de silah bırakması anlamına gelmiyor. Olması muhtemel barış, komşu ülkelerde yaşayan Kürtlerin dışında hayata geçecek bir barış olacaktır. Ve bu barışın uzun soluklu olmaması kuvvetle muhtemeldir.

Bilinmeli ki “tek bayrak, tek devlet” sloganı, federasyon fikrinin önünü kesmez. Devletin üniter yapısına rağmen Kürtlere istediklerini vermek olanaksız. Kaldı ki Kürtler çoktan kendi devletlerine doğru yola koyulmuşlar. Gerisi teferruat…

Kuşkusuz Kürt anneler bu barış ihtimaline çok sevindiler; ama mevcut koşullarda gerçekleşmesi muhtemel böylesine şaibeli bir barışa Türklerin sevineceğini düşünmüyorum.

Sevgili Ekrem’in oğlu 3 yıl önce şehit düştü. Her Pazar günü Şehitliğe gider ve orada yatan oğlu Oğuz ile konuşur. Bu hafta Şehitliğe gittiğinde, şehit evladına ne söyleyecek, gerçekten çok merak ediyorum.

Evlatlarını şehit veren annelerin, babaların içine sinmeyen bizim içimize hiç sinmez. 

Nevruz’da Öcalan’ın mesajıyla gelen “barış”a Türk halkı sevinemediyse, ortada ciddi bir sorun var demektir.

Bir oldubittiyle topluma dayatılan bu çok bilinmeyenli barış süreci sanki Türkleri kapsamıyor...