GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
13 Mart 2013 Çarşamba

Beyaz Türklerin sessizliği nereye kadar!

Sosyalist sistem tasfiye olduktan sonra yeryüzüne egemen olan kapitalist sistem, geçen binyılın sonunda küresel döneme girdi.
Küresel dönem hiç olmadığı kadar yoksulluk, eşitliksizlik, adaletsizlik üretti.
Dünya sistemi olarak kapitalizmin girdiği büyük kriz, önce yoksul ülkeleri vurdu; şimdi de Batı’yı vuruyor.
Yoksullaşan ve sistem dışına itilen halkların sistemle köprüleri atmak fikrine yönelmesi, artık göz ardı edilemez bir ihtimaldir.
Kitlesel tüketim, kitlesel üretim ve gösteri toplumu olarak zuhur eden yeni dünya düzeninde halk, salt tüketici kitledir artık.
 
Avrupa’da seçimlerin ortaya koyduğu sonuçlar, yoksulların ve gençlerin mevcut siyasal yapıdan yüz çevirdiğini gösteriyor.
Gençler ve yoksullar bir noktada birleşiyor; sistemin partilerine oy vermek istemiyorlar. İtalya’da yapılan son seçimlerdeki oy dağılımı, bu gelişme hakkında kayda değer bilgiler içeriyor.
Öte yanda, hala yitirecek bir şeyleri olanlar giderek kendi içine kapanıyor. Bir başka deyişle radikalleşiyor. “Aynı olanlar” ile “farklı olanlar” arasına mesafeler giriyor.
Bu gelişmenin, yeniden faşizme yönelişin koşullarını oluşturma ihtimali vardır.
 
Peki, bütün bu olan bitenin “Beyaz Türkler” ile ne alakası olabilir?
Türkiye, uluslararası sistemin bütün isteklerini koşulsuz yerine getiren AKP iktidarı döneminde, bölgesel politikalardan hem içeride hem dışarıda çok etkilendi.
Bu etkilenmenin sonuçları; ülkede yoksullaşma, toplumsal ayrışma, servetin el değiştirmesi ve siyasal rejimin İslamlaşması olarak ortaya çıktı.
Yeterli istihdam yaratacak yatırımlar yok. Teknoloji yoğun yatırımlar istihdam yaratmıyor. Yoksullukla mücadelede, sadaka ve hibe ekonomisi öne çıkarıldı. Yönetenler, “iş kalmadı, yardım verelim” diyor.
Halkın yoksullaşması ve toplumsal ayrışma, etnisite ve din gruplarının öne çıkmasına yol açtı. İnsan hakları, grup hakları üzerinden tanımlanıyor.
Servetin el değiştirmesi, ülkeyi, İslami değerleri öne çıkaran yeni bir burjuvaziyle tanıştırdı.
Siyasal rejimin İslamlaşması, devletin yönetim biçimini ve kamusal yaşamı derinden etkiledi.
Dış politikada ise, Türkiye, ABD’nin Ortadoğu’da çıkarlarının koşulsuz bekçisi ve AB’nin bekleme odasının müdavimi oldu.
10 yıla sığan bu sevimsiz gelişmelerin ardından; Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi ve Cumhuriyet değerleri tartışmaya açıldı, Aydınlanma düşüncesi gözden düşürüldü, Cumhuriyet yurttaşı olmak değersizleştirildi.
Kısacası, kamusal yaşam şirazesinden çıktı.
Artık Türkler kendilerine çok yabancı bir ülkede yaşıyor gibiler.
Son derece yadırgatıcı gelişmeler AKP tabanında bile tepki almaya başladı.
Terörist ve katil olduğuna sonuna kadar inandırıldığımız, İmralı’da hapis yatan Abdullah Öcalan, geleceğin Türkiye’sini anlatan raporlar hazırlıyor, resmi, yarı resmi heyetlerle görüşmeler yapıyor.
Cumhuriyet’in kuruluş ilkeleri ve Türk milleti, Öcalan ile yapılan müzakerelerde adeta yok sayılıyor. Devlet ha keza.
Ülkede, “bundan sonrası tufan” dedirtecek günler yaşanıyor.
 
Ülkede yaşana gelen sıkıntıların bugün için ulaştığı boyutta, “Beyaz Türkler”in öfkesinin kritik yükselişinin başladığını söylemek, kehanet sayılmaz. Sokak bu değişimi yaşıyor. Devleti yönetenlerin barış niyetine dayattığı malum sürecin, “Beyaz Türkler”in başkaldırısına zemin hazırladığı, kimsenin meçhulü değil.
Ülkede, bu binyılda yeniden tanımlanacak “yeni faşizm”e yol verecek toplumsal dönüşümler yaşanıyor. Faşizmin kitle ruhu uyanıyor.
 
Öcalan’ın elli bin kişilik ordusuyla tehdit ettiği koşullarda, Türkiye Cumhuriyeti adına masaya oturanlar, müzakere masasından her koşulda kaybederek kalkacaklardır.
Türklerin, “Yeter!” demesi artık an meselesidir. Ve Türkler, ‘yollarını ayırma talebini’ bir kere yüksek sesle dile getirmeye başlarsa, ülke gerçekten yönetilemez hale gelir.
 
“Beyaz Türkler” çok da ciddiye almadığım bir nitelemeydi. Bu meseleyi o kadar çok kaşıdılar ki, sonunda, bir fantezinin kâbusa dönüştüğüne tanık oluyoruz. Mussolini’nin hayaletleri aramızda dolaşıyor.