GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
9 Eylül 2011 Cuma

İzmir’in makûs talihi!

Bugün İzmir’in kurtuluş, CHP’nin kuruluş günü… Dokuz Eylül.
İşgaliyle bağımsızlık ateşinin fitilini ateşlemiş bir kent İzmir.
Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının Anadolu’da yazdığı destanın ardından ulusal bağımsızlığın kesin kez ilan edildiği yer burası.
O nedenle Türkiye Cumhuriyeti için İzmir’in yeri her zaman farklı olmuş, olmaya da devam edecektir. Bağımsızlık fitilini ateşleyen kentte yanmıştır çünkü zafer meşaleleri…
Zafere, bağımsızlığa, hürriyete giden zahmetli yolculuğun hem ilk hem de son durağı olması yeter tek başına…
İktisat kongresini, uluslar arası fuarını, stratejik limanını, tarihi-turistik zenginliğini saymıyorum bile.
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin en nezih, en medeni en gelişmiş kenti İzmir…
Uzun yıllar bu misyonunu koruyor. Ege’nin İncisi, Türkiye’nin Batı’ya açılan penceresi olarak tanımlanıyor.
İlklerin, yeniliğin, çağdaşlığın kenti denildiğinde akla ilk gelen ilk şehir olmayı yakın zamana kadar sürdürüyor.
Yakın zamana kadar diyorum…
Çünkü İzmir’in makûs talihi son 20 yılda değişiyor.
Yoruluyor sanki…
Yavaşlıyor.
Duraklıyor.
Hatta geriliyor.
Cumhuriyet tarihi boyunca siyasal iktidarları belirleyen kent olmayı sürdüren İzmir son 10 yılda siyasal tercihleriyle yalnızlaşıyor.
Ankara’ya uzaktan bakan kente Ankara da uzaktan bakıyor.
Siyasal iktidar önceliğini oy deposu kentlerden yana kullanıyor.
Kayseri, Antep, Bursa, Ankara, İstanbul…
Hatta yanı başındaki Manisa’nın Denizli’nin bile gerisine düşüyor pek çok konuda.  
Ankara’dan uzaklaşıp içine kapanan, neredeyse ayrı bir cumhuriyet izlenimi vermeye başlayan İzmir, siyasal iktidara dirense de zaman içinde yoruluyor.
CHP’li yerel yöneticilerin basiretsizlikleri, beceriksizlikleri yüzünden tercihlerini sorgulamaya başlıyor en azından.
29 Mart 2009’da 28 ilçeyi CHP’ye teslim eden İzmir’in 12 Haziran’da 13-14 ilçede AK Parti’yi öne çıkarmasının anlamı bu olsa gerek.
*
Anadolu kentleri siyasal güçleriyle lobi faaliyetlerini sürdürüp İzmir’i pek çok konuda sollarken, İzmir birbirleriyle kavga edenlerin, küçük koltukları paylaşamayanların kentine dönüşüyor bir anda.
Aynı bağım gülü, aynı partinin mensubu belediye başkanları aynı masaya oturamazken, sivil toplum örgütleri ve yerel siyasetçiler arasındaki kayıkçı kavgası ha babam devam ediyor.  
Kentin önünü açan gelişim planlarına eski belediye başkanları dava açarken, sermaye sahipleri yatırım kararlarını gözden geçirmeye başlıyor.
İzmir’in markaları İstanbul’a, Manisa’ya, Bulgaristan hatta Mısır’a, Çin’e kaçarken işsizliğin en yüksek olduğu (yüzde 18) kentler sıralamasında zirveye oynuyoruz.
Kısır gündemiyle, bitmeyen metrosuyla, kokan körfeziyle vakit dolduran, sığ politikacılarının eyyamcılığıyla günü kurtaran İzmir, ucube sıfatını hak eden gecekondularıyla da dikkatlerden kaçmıyor.
*
Uzun yıllar Türkiye’nin, Ege’nin yıldızı olan güzel İzmir’in makûs talihi değişebilir mi?
Tabi ki değişebilir, değişecek de.
Ama bu değişimin koltuklardan önce zihinlerde başlaması gerekiyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün partili belediye başkanlarına çektiği resti de bu açıdan önemsiyorum.
‘Hepiniz CHP sayesinde oturuyorsunuz o koltuklarda. Partisiyle sorunu olan istifa etsin, ondan sonra istediğini yapsın’ diyen Kılıçdaroğlu’nun ‘CHP’linin CHP’liden başka düşmanı yoktur’ türünden özeleştirisi de önemliydi.
‘En fazla zararı kendi kendimize veriyoruz’ diyerek partili belediye başkanları arasındaki tüm sorunların bitirilmesini en azından ‘buzluğa’ kaldırılmasını isteyen Kılıçdaroğlu’nun bir saatlik bağırış çağırışı ‘çözüm’ olur mu bilinmez. Ama kimin kiminle ne sorunu varsa 2014’e kadar ötelemesi gerektiği de gün gibi ortada.
İyi niyetli ancak bürokratik açıdan şanssız bir belediye başkanı olan Kocaoğlu’nu ‘olduğu gibi kabul ettiği’ gözlenen Kılıçdaroğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı’nın seçimden hemen önce Milletvekili Susam’la yaşadığı kavga anında kendisine de saydırdığı mekânda ona övgüler düzmesi manidar ve de anlamlıydı.
Kılıçdaroğlu kendi cephesinden sorunun üstünü örtmüş görünüyor. Partinin ve de İzmir’in ali çıkarları bunu gerektiriyor çünkü. Ama basına kapalı bölümdeki sert sözleri de bunun bir defaya mahsus olduğunu ortaya koyuyor.
Dedik ya bugün CHP’nin de kuruluş yıldönümü diye…
Gelinen noktada İzmir ile CHP’nin yolunu kesişmiş hatta bir kent ile bir siyasi parti kader birliği etmiş, etmek zorunda kalmış görünüyor. Çünkü İzmir halen daha CHP’nin kalesi… O nedenle İzmir’deki duraksamayı, gerilemeyi CHP’den bağımsız görmek, tek başına siyasi iktidara yıkmak haksızlık olur.
Kılıçdaroğlu’nun CHP’li başkanlara attığı fırçayı ve de partisine yönelik ‘genel’ tespit ve özeleştirileri bu nedenle önemsiyorum.
Partisinin başkentinde yaşanan soruna ancak 2,5 ay sonra müdahil olan yine İzmir Büyükşehir’e yönelik operasyonun ancak 11. gününde kente gelip sahip çıkan Kılıçdaroğlu, ‘Balık baştan kokar’ ilkesiyle kentte yaşanan siyasi krizde kendisine düşen payı da almış/görmüş olmalı.
İzmir’in içinde bulunduğu durumdan kurtulması öncelikle CHP’li yerel yönetimlerin elinde…
Aynı masaya oturacaklar, koordinasyon içinde kentin sorunlarını tek tek çözecekler. Gerekirse kamuoyu yaratıp İzmir’in hakkını hükümetten söke söke alacaklar.
Niyetleri bu olursa bizlerden de sonsuz destek görecekler.
Aksi takdirde İzmir’i de kaybedecekler.
Çünkü siyasi iktidar hırs yaptığı İzmir konusunda stratejisini baştan sona yineledi. Gavur İzmir noktasından Güzel İzmir noktasına gelen yeni strateji İzmirliye de sevimli geliyor. Dev projelerle kentin ihtiyaçlarını topyekun kucaklayan iktidarın gecekondudan, altyapıya, konforlu ulaşımdan, EXPO’ya uzanan projelerle İzmirlinin gönlüne/kalbine girmesi an meselesi… En azından ‘bir defaya mahsus’ oy alması mümkün.
Tabi ki iktidarın projelerine yerel yönetimler üzerinden yanıt vermek de mümkün.
Belki de İzmir’in makûs talihini değiştirecek olan da budur.
Kıyasıya bir siyasi rekabet…
CHP için ‘olmakla olmamak’ savaşını andıracak 2014 seçimleri AK Parti için önemli bir kaleyi zabtetmek demek. Bu ölüm kalım savaşı sayesinde belki İzmir 9 Eylül 1922’de olduğu gibi bir kez daha kurtulur. Neden mi?
Gecekondusundan, ulaşımsızlığından, ekonomik-sosyal açıdan geriye gidişinden…