GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
12 Kasım 2013 Salı

İzmir’de AK Partili olmak!

Baştan söyleyeyim hiç kolay değil…
Bir zamanların Amerika’sında zenci olmak gibi değil bu zorluk. Neyse ki İzmir’in demokrat sofrasında herkese, her renge, siyasal düşünceye yer var, saygı var, tahammül var.  
Lakin yine de İzmir’de siyaseti AK Parti’de yapmanın zorlukları saymakla bitmez.
Örnek mi arıyorsunuz?
Teşkilat emekçileri gecelerini gündüzlerine katıp kentin düzü-bayırı demeden hallaç pamuğu gibi atıyorlar. Toplantı üzerine toplantı… 400 bini geçkin üyesinden mahalle temsilcisine, ilçe, il teşkilatına, kadın-gençlik kollarına kadar…  
Güçleri yettiğince siyaset sepetini doldurmaya çalışıyorlar.
İğne oyasıyla kazar gibi… Tırnaklarıyla kazır gibi…
Sonra ne mi oluyor?
Başbakan Erdoğan ‘Gâvur İzmir’ anlamına da gelebilecek bir cümle kuruyor.
Heyhat! Bir çuval incir berbat! CHP 3-4 yıl ekmek yiyor üzerinden…
Ya da Melih Gökçek bir Tweet atıyor.
İşi gücü bırakıp İzmir’in suyuna salça oluyor. Gitti mi bir çuval daha…
Yahut Hüseyin Çelik gelip İzmir’e ‘sümüklü’ diyor.
Bir çuval daha…
Yetmedi mi?
Kraldan fazla kralcı polis, ‘bağımsız bir savcı’ üzerinden ‘özel yetkili operasyon’ düzenliyor. Suçlamalar mandalina, süt dağıtmak, öğretmene şal vermek, birkaç konser ıvır zıvır olunca yaşanan mağduriyet dalgası AK Parti sandıklarında tsunami etkisi yaratıyor.     
Al sana bir çuval incir daha…
Bunlar bir çırpıda aklıma gelenler. Bir de genel gidişatın İzmir’deki izdüşümü var.
Yani ‘Ankara öksürse İzmir zatüre’ eden vakalar.
Başbakan ‘çapulcu’ diyor mesela…
Yüz binlerce İzmirli, ‘hay hay’ diye karşılık veriyor.
Hastane/banka tabelalarından T.C kazınıyor.
Kent anında ayakta… Ellerinde spreyler T.C’yi yerine koyan gençler...
Andımız kaldırılıyor.
Yarım milyon insan koro halinde Gündoğdu’ya dikiliyor.
Gezi Parkı’na en net destek İzmir’den geliyor. Kentin sokakları tava/tencere seslerinden inliyor günlerce, gecelerce.  Eli sopalılara rağmen gençler Gündoğdu’dan çıkmıyor.
Ulusal bayramlar/günler yönetmeliği değiştiriliyor bir gece yarısı..
29 Ekim’de Anıtkabir’e yürümek isteyenler coplanıyor, gazlanıyor.
Bir saat sonra kentin ara sokaklarında dahi iğne atsan yere düşmüyor.
Herkes ayakta… Dillerde tek slogan… Mustafa Kemal’in askerleriyiz!
Uzun lafın kısası Cumhuriyet kenti İzmir, endişesini en yüksek sesle dile getirmekten korkmuyor, çekinmiyor.
*
10 Kasım’da Anıtkabir’de tüm zamanların rekoru kırıldı.
1 milyon 89 bin kişiyle...
 Peki. 29 Ekim’in İzmir’inde meydanlarda kaç kişi vardı dersiniz?
En az 2 milyon… Neden? Etki-tepki meselesi…
Devletin Valisi vatandaşına ‘gavat’ diyor 10 Kasım’da…
Hükümet ‘yedirmeyiz’ diyor ama İzmir ayakta!
 
Başbakan ‘kızlı/erkekli’ diyor. Gerekirse evlere de gireriz diyor.  
İzmir yine ayakta…
Silivri’den yükselen adalet çığlıklarını Ankara duymasa da İzmir duyuyor.
Aziz Yıldırım’a bile sahip çıkıyor İzmir… Bir oy için İstanbul’a gidiyor mesela.
Özellikle Başbakan’ın sertleşen üslubuna karşı istim üstünde duran İzmir, neredeyse Erdoğan’ın ak dediğine kara, ‘kara’ dediğine ‘ak’ diyor son dönemde.
Varsın Binali Yıldırım tünel temeli atsın, yol, havaalanı, liman/marina yapmaktan söz etsin.  
35 proje desin gün boyu…
Varsın Ertuğrul Günay ‘adalet, vicdan, kul hakkı’ tweeti atsın. Varsın Abdullah Gül, İzmir’in yüreğine su serpen demeçler versin.
Varsın İzmir’in teşkilat emekçileri gecelerini gündüzlerine katsın.
Bazı şeyler değişmedikçe nafile…
Yeni Türkiye gömleği İzmir’e epey dar geliyor.
Bunun da bedelini ilk önce İzmir’in AK Parti emekçileri ödüyor. Tırnaklarıyla biriktirdikleri oylar eriyip gidiyor. Bir ara çözülme belirtisi gösteren halk yeniden kabuğuna çekiliyor.
**
İzmir’de yüzde 37’yi gördüğü 2011 seçimlerine odaklanalım bir an…
Ne çözüm süreci vardı ortada ne kızlı/erkekli meseleler… Andımız kaldırılmamış, milli bayramlara dokunulmamış, Türk bayraklı vatandaşa polis copu kalkmamıştı henüz.
Silivri ve terör dışında can yakan tablo yoktu.
12 Haziran 2011’de Erdoğan tarafından İzmir’e atanan iki bakan üzerinden 35 proje açıklayan AK Parti, kentin geri kalmışlığı üzerine bina etmişti seçim stratejisini.  
Konak Tüneli’nden Sabuncubeli’ne, yeni havalimanından Çandarlı Limanı’na kadar yerel hizmetleri yarıştırdık. Kentsel dönüşümü konuştuk bol bol...
İzmir’in EXPO adaylığı bile AK Parti seçim bildirgesinden duyuruldu.
Sonuç ortada?
Can sıkıcı genel mevzular olmadıkça AK Parti İzmir’in kilidini açabiliyor, CHP ile arasındaki makası 4-5 puana kadar indirebiliyordu. Tamamen yerel hizmetlere odaklanan İzmir AK Parti’yi yüzde 37’ye taşıyordu. İronik olansa 2011’i yerel seçim havasında geçiren İzmir yerel seçimlere ‘genel meseleler’ üzerinden hazırlanıyor.
Oysa şimdi kazın ayağı öyle görünmüyor.
2011 genel seçimlerini 11 ilçede önde tamamlayan 3-4 ilçede maçı berabere bitiren AK Parti, özellikle Ankara’da atılan Yeni Türkiye adımlarıyla kentte erozyona uğruyor. Ve CHP (hiç de hak etmediği biçimde) İzmir’de odun bile koysa kazanacak noktaya ulaşıyor.
Bu tabloyu İzmir’in hayrına yoranlardan değilim.
Aksine siyasette rekabete, demokrasiye inananlardanım.
Rekabet doğru adayı, doğru aday kentsel başarıyı tetikliyor en başta…
2009’da bilhassa ilçelerde ortaya çıkan aday tablosu ve başkanların 5 yıllık icraatları ortada. Çiçek-böcek belediyeciliğini geçenlerin sayısı ne yazık ki bir elin parmağından çok değil.
Ama Ankara’dan esen rüzgâr sert ve de ters olunca İzmir’in duruşu değişmiyor.
İzmir’den duruşunu değiştirmeyi beklemek hata…
Değişmesi gereken Ankara’dır.
Değerler siyasetini bırakıp, rövanş mantığını terk edip, uzlaşı kültürünü geliştirebilirse Başbakan Erdoğan… Gezi sürecindeki gibi ülkesini meydan meydan bölen değil balkon konuşmalarında olduğu gibi bütünleyen olursa… İzmir’de AK Parti’nin yolu açıktır. Aksi halde topuyla tankıyla, polisiyle-copuyla da yüklense nafile… Başbakan İzmir’i özellikle bırakmış değilse CHP’ye…
Kenti ayağa kaldıran söylemlerine en azından bir ara verecektir, vermelidir.
İzmir’in hassasiyetlerini daha fazla kaşımadan kenti daha fazla uzaklaştırmadan…