GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
28 Ekim 2013 Pazartesi

Bir gezinin anatomisi: 150 yılın rekoru…

Yerel seçim yaklaştıkça siyasetin tansiyonu yükseliyor. Başkan Kocaoğlu’nun önce Bornova Ağaçlıyol’da Vali Toprak’a ardından Ödemiş’te Ömer Cihat Akay ve Nükhet Hotar’a yönelik patlamasını doğru okumak lazım.
Haklıdır, değildir bu ayrı bir tartışmanın konusu…
Ama o çıkışların bir anlamı var.  Stratejik bir karşılığı var. Önümüzdeki sürece dönük önemli mesajlar barındırıyor satır aralarında... Ve o mesajlar ‘çakma anketlerle’ örtülemeyecek kadar önemli…
Geçtiğimiz Cumartesi neredeyse bütün gün birlikteydik Aziz Başkan’la... Davetiyle Ödemiş’e birlikte gittik. Sabah 09.00’da başlayıp akşam 18.00’e kadar onu izleme, dinleme fırsatım oldu. Sorular sordum, yanıtlar aldım.
Kimi sorularıma tatmin edici cevaplar aldım, kimilerine bulamadım. Kafam bazen netleşti bazen daha da bulanıklaştı.
Ama Aziz Başkan’ı ilk kez metropol dışında görme, gözlemleme fırsatım oldu.
Kabul etmek gerekir ki İzmir’in civar ilçelerinde bilhassa üretimin yapıldığı köylerde, beldelerde Aziz Başkan bir başka kimliğe kişiliğe dönüşüyor.
Sanki oralarda ‘daha mutlu’ oluyor, huzur buluyor.
Fotoğraflara da yansıyor bu enerji yürüyüşüne de ses tonuna da…
Yerel kalkınma modeliyle Tire’den alınan sütlerin, Bayındır’dan alınan çiçeklerin, Ödemiş’ten alınan fidanların, temeli atılan ‘et tesisinin’ ne anlama geldiğini yerinde görme, gözlemleme şansı buldum.
Ankara’da Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile gerçekleştirdiği zirvenin ayrıntılarına girmek istediysem de her seferinde Aziz Başkan’ın defansıyla karşılaştım. Ser verip sır vermeyen Başkan,  ‘çok özel zirvenin çok özel kalması’ için tüm hünerini sergiledi.
Ama malum zirvenin yapıldığı gün kaleme aldığım ‘O zirveden ne çıktı?’ başlıklı yazıda da altını çizdiğim gibi Kocaoğlu’nun sonrasında atacağı adımlara, vereceği demeçlere, ses tonuna hatta vücut diline dikkat ettim. Ve aslında o zirveden ne çıktığına dair kafamda en küçük bir soru işareti bile kalmadı. Yanılmadığımı Ağaçlıyol patlamasıyla anlamış olsam da Ödemiş’te Aziz Başkan’ın yürüyüşünü bizzat görme fırsatım oldu. 
Ödemiş’e doğru yola çıkarken bir gün önceki ‘Ağaçlıyol patlaması’ gazetelerin manşetlerini süslüyordu. Hangi gazetenin açıklamayı nasıl/nereden gördüğünü bizzat inceledi. Bazılarını satır satır okudu.
Kentin asırlık gazetesinin ‘tarihi çıkışı’ görmezden gelmesini o da görmezden geldi.
Muhtemelen beklediği bir hamleydi. Hazırlıklıydı.
Vali Toprak’a ‘kararname’ göndermesi ile ‘4 milyon İzmirli’ hatırlatması yaptığı, dahası ‘kentin çiçeği burnunda valisini’ İzmir halkına şikâyet ettiği o tarihi çıkışını iç dünyasında sorguladığı her halinden belliydi.
Ama ‘bıçağın kemiğe dayanmışlığından’ olsa gerek son derece dingin ve de kendisiyle barışıktı. Kafası netti. Soru işareti yoktu.  
Birkaç gün önce Karşıyaka’da düzenlenen ‘Sosyal Demokrat Belediyeler’ toplantısında “Gezi ruhu’ çıkışıyla olacakların sinyalini vermişti zaten.
Ve direnmeye Ağaçlıyol’dan başlamıştı.  Dahası 'direnişin' nasıl, hangi şiddette olacağına dair Ağaçlıyol bir milattı.
Tabi ki bu tarihi çıkışın Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’yla yaptığı zirvenin hemen sonrasına denk düşmesi tesadüf olamazdı.
Belki de Kılıçdaroğlu’yla yaptığı görüşme Ağaçlıyol’daki konuşmanın şiddetini arttıracak cesareti vermişti kendisine… Ve ‘seçim startı’ diyebileceğimiz nitelikte ‘tarihi bir manifestoya’ dönüşmüştü o açıklama…  

Kentin 4-5 aylık valisine haddini bildiren, görevini hatırlatan Aziz Başkan Ödemiş’te cepheyi genişletiyordu. AK Parti İl Başkanı Ömer Cihat Akay ve de Genel Başkan Yardımcısı Nükhet Hotar’a da sert bir karşılık veriyordu.
Topyekûn savaş ilan ediyordu bir yerde… Cephe belliydi. Vali, kentsel dönüşüm müdürü… AKP İl Başkanı ve de Genel Başkan Yardımcısı…  Şimdilik!
Alt alta koyun, üst üste yazın. Toplayın, çıkarın, isterseniz bölün, çarpın…
30 Mart’ın adayını görürsünüz.
Peki, neden açıklamıyordu? Kılıçdaroğlu’ndan olumsuz bir yanıt mı almıştı?
Benim alığım izlenim aksi yöndeydi.

Ödemiş İlçe Başkanlığı’nda bir partilinin ‘Neden adaylığınızı açıklamıyorsunuz’ şeklindeki sorusuna şu yanıtı veriyordu:  “Şimdiden adayım diye ortaya çıksam ne olacak? Ben şimdi ‘adayım’ diye çıksam Genel Başkanım Kemal Kılıçdaroğlu yarın, öbür gün yüzde 99.999 ‘adayımız Aziz Kocaoğlu’ diyecektir. Ama bunu birkaç ay sonra desek ne kaybederiz? Süreci uzatalım, rakibin elini de görelim”
Örgütün ısrarlı soru ve temennilerine karşılık “Merak etmeyin, 2014’ün tüm sorumluluğu aday olsam da olmasam da bana ait” diyerek yüreklere su serpmeye çalışan Kocaoğlu, bir yandan da CHP örgütünü motive etmeye, sahaya indirmeye çalışıyordu.
‘Siyaseti en iyi siz bilir, siz yaparsınız. AKP’nin teşkilatı sizin elinize su bile dökemez. Başkanlarınıza, partinize sahip çıkın’ çağrısı yapan Başkan, örgütün ısrarlı sorularından kaçamıyor her gittiği noktada ‘Neden adaylığınızı açıklamıyorsunuz’ sorusuna muhatap oluyordu.
Bayındır örgütünü ziyaretinde aynı soruya verdiği yanıtta çok şey gizliydi:  “İzmir’in 150 yıllık tarihinde 3 dönem üst üste başkanlık yapan yok. Bu açıdan bakıldığında çok büyük bir onurla, tarihi bir rekorla karşı karşıyayız. Bu ayrı bir motivasyon nedeni… Kentin tarihine geçebiliriz. Ama…”
Ödemiş ve Bayındır’da verdiği yanıtları birleştirdiğinizde çok ‘kararlı’ hatta seçim startını bile vermiş iddialı bir aday profili görüyorsunuz. Ama iç dünyası farklı… ‘Aslında başkanlık için iki dönem yeter…’ derken de siyaset yapmayan, ‘300–400 dönüm gen bir arazi satın alıp, işlemeyi, zeytin bahçelerine dönüştürmeyi düşleyen, huzurlu bir emeklilik arzulayan, yorgun bir başkan…
İki başkan profili gördüm gün boyu…  
Belki ‘Sırtındaki yumurta küfesi’ olmasa, tarihi dava sonuçlansa ve de İzmir’i gönül rahatlığıyla emanet edeceği birini bulsa bırakmaya hazır bir başkan.
Ama kalıp savaşmaya da kenti ‘ham yapmak’ isteyenlere karşı direnmeye de dahili ve harici bedbahtlara had bildirmeye de 150 yılın belediyecilik rekorunu kırmaya da aynı oranda hazır bir başka başkan…
Ödemiş, Bayındır çizgisinde gördüğü ilgi üst düzeydeydi. Ödemiş’teki resmi tören bilinen nedenlerle ‘çok kalabalık’ değildiyse de kentin sokaklarında Aziz Başkan’ı görenler alkışı, sloganı basıyordu. Bilhassa ‘çiftçinin lokmasını arttırmaya’ dönük projeleriyle dikkat çeken, ova yolları rekorunu elinde bulunduran Kocaoğlu’nu çiftçiler bağırlarına basıyordu.
Belki de Kocaoğlu’nu sürecin en şanslı adayı yapan faktörlerin başında da kent dışından bilhassa çiftçi kesiminden aldığı destek geliyordu.
Ve Aziz Başkan da bu gerçeğin farkındaydı. 
Sizin için fark eder mi bilemem ama bir de Aziz Başkan gün boyu yol boyunca gördüğü herkesi selamlamaya özen gösterdi. Tek bir kişiyi bile atlamayan aracını yavaşlatıp camını indirerek el sallayan Kocaoğlu, hemen herkesten sıcak bir karşılık görünce morallendi.   
Tüm bu anlattıklarımın ardından Aziz Başkan’ın adaylık iradesine ilişkin kafası karışık olan kalmamıştır umarım. Kaldıysa benim yapabileceğim bir şey yok. Bir uzmana başvursun.