GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
24 Ekim 2013 Perşembe

O zirveden ne çıktı?

2 Eylül’de dosya almadı.
‘Adayım’ demedi.
‘Aday değilim’ de demedi.
‘Bakarız, bir rakibi görelim…’
Hatta bir adım ileri gidip ‘Aslında iki dönem yeter…’ türünden cümlelerle kafaları karıştırdı.
Belki de amaç buydu.
Kafaları karıştırmak…
Belirsizlik ikliminden beklentileri vardı belki de…
Bir yandan varmış gibi davranıp öbür yanda yokmuş gibi konuşarak ilk etapta amacına ulaştığını bile söyleyebiliriz.
Potansiyel rakiplerin bir bölümü net bir şekilde ortaya çıkarken bazıları açığa düştü, ilçelerine bile başvurmadılar.
Bugün Ankara’da bir saati aşkın süre Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile görüşen Aziz Kocaoğlu’ndan söz ettiğimi anlayan anladı.
Onun nerede durduğu, ne yapacağı önemli…
Gidecek mi yoksa kalacak mı?
Yanıtı bildiğimi sanıyorum. Bana göre Kocaoğlu kalıcıdır.
Çok gönüllü olmasa da… Ama bana göre…
Memurlar ve sivillerle birlikte İzmir’de 31 koltuk için 250’ye yakın aday adayı aylardır sahada, kuliste... Herkesin gözü/kulağı Aziz Kocaoğlu’nda…
Büyükşehir aday adayları için Kocaoğlu’nun kararı önemli…
Ama İzmir çukurunda siyaset yapanlar biliyor ki İzmir’de 10.iktidar yılını geride bırakan özellikle son 3-4 yılda yaşadığı, yaşatılanlar yüzünden siyaseten katmerleşen, güçlenen Kocaoğlu, önceki dönemde olduğu gibi Urla ile yetinecek bir başkan olmayacak.
Yani… İlçelerde de etkin olmak isteyecek. Yine İzmir'de siyaset yapan herkes çok iyi biliyor ki, Kocaoğlu için öncelik ‘olurları’ değildir. Yani olmazlarıdır.
O nedenle ‘Kocaoğlu Kılıçdaroğlu’na ilçeler için liste verdi, şu şu isimleri önerdi’ diye okuduğunuz haberlerin/yazıların ‘balon’ olduğunu çok rahatlıkla söyleyebilirim.
Kocaoğlu ‘şu tarih itibariyle’ Genel Merkeze bir liste vermez. Verse de bu ‘aday yapılacaklar’ listesinden ziyade ‘çizilecekler listesi’ olur.
Neye göre, kime göre çizilecekler?
Burada da Aziz Başkan’ın sanıldığının aksine davranacağına inanıyorum. Listesinde yer alanlarla ‘tabi ki böyle bir liste varsa’ arasında ‘kişisel’ bir mesele olmayacaktır örneğin.
Yani “Çöp tesisime karşı çıktın, kongrede karşıma rakip çıkardın, yan baktın, düz baktın” listesinden ziyade ‘O ismin CHP’ye ve İzmir’e yakışıp yakışmadığı’ önem arz edecektir öncelikle.
Ve de seçimi kazanıp kazanamayacağı…
Çünkü CHP kadar, Kılıçdaroğlu kadar Kocaoğlu için de ‘seçimi kazanmak’ öncelikli bu süreçte. Seçimi kazanmak ama seçimi kazanırken bir de ‘başkan’ kazanmak.
Gelelim bu kritik zirveden nelerin çıktığı meselesine…
CHP Genel Merkezi’ne saat 13.30 civarında Milletvekili, PM Üyesi Alaattin Yüksel’le birlikte geliyor Aziz Başkan.
 Bir süre Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak’ın odasında vakit geçiriyor.
Elinde dosya, çanta, evrak yok.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile bir saati aşkın süre baş başa görüşüyor.
Görüşme odasına Milletvekili Yüksel girmiyor. Yüksel TBMM’ye dönüyor.
Dolayısıyla ‘baş başa’ bir görüşme söz konusu.
Medya üzerinden bir süre önce ‘Aziz Başkan da adaylık kararını verecektir, vermelidir’ mesajı gönderen Kılıçdaroğlu kritik görüşmeye ilişkin şimdilik renk vermedi.
Vermesi de beklenmezdi zaten.
Kocaoğlu kısa ve yazılı bir açıklamayla yetindi. Açıklama kısaydı, küçüktü ama mesajı büyüktü. “Sayın Genel Başkan’la yerel seçim stratejileri üzerine çok yararlı bir görüşme yaptık” diyordu. Hangi stratejiden söz ediliyor olabilirdi?
Önceki dönem seçime altı ay kala ‘adaylık kararını’ açıklayan Kocaoğlu’nun bu kez “Kararsız bir tablo çizmesi” bana göre üzerinde düşünülmüş, çalışılmış bir hamleydi.
Yani bir stratejiydi. Güncellenmediği için giderek etkisi azalsa hatta ters tepmeye başlasa da… ‘Yararlı’ görüşmede Kocaoğlu’nun ‘kararsızlık’ stratejisi onaylanmış olabilir miydi?
Özellikle İzmir’deki satrançta rakibin hamlesini/elini görmenin önemine sık sık vurgu yapan Kocaoğlu, Gönül Soyoğul’a verdiği röportajda da ‘adaylık kararımı YSK takviminin son gününde bile’ verebilirim. Daha çok var’ diyerek aynı noktada durduğunu vurguluyordu.

Böylelikle hem içeriye hem de dışarıya hamle şansı tanınmıyor, aksine her iki cephede de ‘kaos’ hali yaratılıyordu. Ama stratejinin hedefinde rakip yani AK Parti vardı.
İzmir’i almak değilse de aradaki farkı eritip 8-10 ilçede etkin olmayı planlayan Başbakan Erdoğan’ın ‘rakibe göre aday’ belirleyeceği biliniyordu çünkü.
Ve kabul edilsin ya da edilmesin AK Parti’nin İzmir özelinde ciddi bir aday sorunu olduğu da ortadaydı. Sayısal olarak değil ama ‘beklenen aday Binali Yıldırım’ın İzmir’e nazlanmasından’ mütevellit bir sorun yaşıyordu AK Parti de...
Daha önce ‘Yıldırım’la yarışmaktan memnuniyet duyarım’ diyen ve bir anlamda ona meydan okuyan Kocaoğlu, ‘kararsız’ tablo ile rakibi köşeye sıkıştırırken parti içi rakiplerini de sıkıntıya sokuyordu.
Kocaoğlu renk vermediği için ağız dolusu adayım demeyen/diyemeyen, satır aralarında kalan ‘mahcup’ ifadelerle yetinen ‘gizli’ potansiyeller de bu durumdan rahatsızlık duyuyor, topu Kılıçdaroğlu’na atmakla yetiniyordu.
Görünen o ki medya üzerinden Kocaoğlu’na ‘adaylık başvurunu yap, kararını ver’ diyen Kılıçdaroğlu, Aziz Başkan’ın stratejini kabullenmişti.
Bunun bariz, somut örnekleri vardı.
Adnan Keskin’in ‘başvuru’ konusundaki U dönüşünü kast etmiyorum.  Kocaoğlu ile çok da yıldızı barışmayan Gökhan Günaydın’ın son ziyaretinde yaptığı “İzmir’in adayları biraz gecikecek” ifadesini de bu çerçevede okuyorum. Muhtemelen Kocaoğlu’nun Kılıçdaroğlu’na aktardığı ilk strateji buydu. Adayları geç açıklayalım.
Çünkü böylelikle bir yandan rakibin ‘adaya göre hamle’ şansını ortadan kaldırırken diğer yandan ‘üzeri çizilenlerin’ yaratacağı sarsıntıdan, en az etkilenmek mümkün olacaktı.
Bilhassa metropolde değiştirilecek büyük ilçelerin belediye başkanlarının ‘intikam’ kokabilecek ‘intihar’ saldırılarından CHP’yi korumak.
Kaldı ki aralarında ‘Aday gösterilmeyeceğini anlarsa AK Parti’ye geçer’ diye hakkında konuşulanlar/yazılanlar bile varken bu hamlenin yersiz olduğunu söylemek mümkün değil.
Diğer yandan AK Parti’nin de özellikle ‘kilit’ ilçelerde rakibe göre aday belirleme imkânı kalmaz. Kilit ilçelerden kasıt mı? Bayraklı, Buca, Karabağlar, Gaziemir… Genel seçimde AK Partinin önde olduğu büyük ilçeler..
Muhtemelen İl başkanı Engin’in Karşıyaka talebi de masaya yatırıldı?
Sonuç mu? Yakında kokusu çıkacaktır.
Kesin olan şu ki önümüzdeki Cumartesi günü Ankara’daki kritik görüşmeye ilişkin daha fazla detay öğrenebileceğimizi umuyorum.
Çünkü Aziz Başkan ilk kez klasik metropol sınırlarının dışında boy gösterecek.
Ödemiş’te yapımına katkı sağladığı et entegre tesisinin temelini atacak. Bana ulaşan bilgiye göre Küçük Menderes Ovası’nda hummalı bir hazırlık var.
Sadece Ödemiş’te değil tüm havzada.
Tire’den, Bayırdır’dan Selçuk’tan, Kiraz’dan otobüs dolusu katılım söz konusu. Büyükşehir’in yerel kalkınma hamlesinden nasibini alan çiftçiler ‘bölge için son derece önemli’ olan ‘et entegre tesisi’ temel atmasında Kocaoğlu’nu yalnız bırakmayacak.
İzmir Büyükşehir’in sınırlarına resmen dâhil olmadan, Bütünşehir Yasası’nın verdiği yetkiye dayanarak hayata geçirilen devasa projenin temel atmasında Kocaoğlu’nun ses tonuna, vurgusuna dikkat edilmesinde yarar var.
Volümü yüksek çıkarsa bilin ki bu iş bitmiştir.
Ki yüksek volümlü bir konuşma planlandığını duyuyorum. 
‘Dananın kuyruğu’ Ödemiş’te kopabilir.
Şimdi siyasetten biraz anlayanlara soruyorum.
Ankara’da Genel Başkanıyla  ‘adaylık, seçim’ üzerine verimli bir görüşme yapmış, onunla bazı anket sonuçlarını paylaşmış, kritik ilçelerdeki başkanların durumunu masaya yatırmış bir belediye başkanı, dönüşte kentin en önemli tarım havzasında çiftçi mitingi düzenliyorsa…
Bu ne anlama gelir?
Kritik zirveden memnun ayrıldığını yazılı bir açıklamayla duyuran Kocaoğlu’nun ‘kararsızlık’ stratejisini de gözden geçirdiğini en azından güncellediğini görüyoruz.
Rakibi olmak için yola çıkan Hüseyin Aslan’ın Balçova Termal Tesisleri’nde düzenlemeyi planladığı mitingden bir hafta önce Ödemiş’te tarım, çiftçi mitingi düzenlemenin ‘kararsızlıkla, iki dönem yeter’ duruşuyla ilgisi yok.
En azından dışarıya karşı ‘belirsiz görünen, kararsız duran’ Kocaoğlu içe dönük rengini hamleleriyle belli etmeye başladı.
Yani vücut diliyle… Önümüzdeki bir haftaya dikkat…
Önce Cumartesi günü Ödemiş’teki Aziz Kocaoğlu’na…
Ardından “Uluslararası Engellilerin Kentsel Sorunları ve Çözümleri” başlıklı kongreye Kocaoğlu’nun davetiyle katılmaya karar veren Kılıçdaroğlu’na…
Satır araları, vücut dili derken siyasetten biraz çakanlar için ‘Sivrisinek saz’ bir durum ortaya çıkar.