GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
1 Kasım 2013 Cuma

Yıldırım’ın şansı…

Yalan yok! Çok etkilendim.
Bence herkes etkilendi.  Ama öyle ama böyle ‘etkilenmedim’ diyen de yalan söyler.
Hatta bazıları çok kıskanmıştır bile.
Bazıları ‘delilik’ olarak görmüş, nitelemiş olabilir bu durumu.
Psikolojik tahlillerde de bulunmuş olabilirsiniz.
Hatta bu durumu biraz delilik olmadan açıklamak da çok kolay değil.
Düpe düz delilik…  Normal insan psikolojisiyle açıklamak mümkün değil.
*
Ulaştırma Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürü Metin Tahan’dan söz ediyorum.
Sorumlusu olduğu Marmaray’ı 29 Ekim’e yetiştiremediği takdirde ekibiyle birlikte Boğaz Köprüsü’nden atlayarak yaşamına son vermeyi taahhüt etmiş, düzenlediği ‘intihar senedini’ kanıyla imzalamış, proje sorumlusu Japonlara da imzalatmayı başarmış bir bürokrat... Bir devlet memuru…
Proje sorumlusu Japon’un deyimiyle ‘Türk işi harakiri’ planlıyor.
Bu plana beraber yürüdüğü herkesi ortak ediyor. Kendi ifadesiyle bir toplu iğne getirtiyor ve tırnağına kadar batırıp akıttığı kanla o belgeyi imzalıyor. Diğerlerine de ‘Ya imzalayın ya bırakın’ diyor.
Japon’a da…
Bu acayip belge 7 ay önce 27 Şubat’ta Haydarpaşa’daki Marmaray Bölge Müdürlüğü’nde geç bir saatte düzenleniyor. Ve Japonların bile en erken 2014’e biter dedikleri Marmaray Cumhuriyet’in 90. yılına yetişiyor. Ve o belge bugün çerçevelenip Marmaray Bölge Müdürlüğü'ne asılıyor.
İster delilik/çılgınlık deyin, ister kahramanlık…
Neresinden bakarsanız bakın…
Tüyleri diken diken eden bir hikâye…
Memur, bürokrat denince ne düşünür ortalama Türk insanı?
Akla nasıl bir model gelir?
Alınmasınlar ama memur denince akla gelen model bu değil.
Bırakın memuru Türk imajına bile iki gömlek büyük bu çılgınlık.
‘Son Çılgın’lığımızın üzerinden tam 90-100 yıl geçti. Yedi düvele karşı Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmaktı son çılgınlığımız.  Çanakkale’de Seyit Onbaşı, İzmir’de Hasan Tahsin olmaktır.
Ne derseniz deyin bir Türk’ten bir devlet memurundan beklenmeyen olağandışı bir hikâyenin kahramanıdır Metin Tahan…  
Kimilerine göre deli kimilerine göre kahraman…
Bana göre her ikisi birden…
Hem deli hem kahraman…
Diyor ki röportajında: 'Kararlı olduğumuzu göstermek durumundaydık. Yabancı yetkililer 8-10 kere tercüme ettirdiler, 'Ne demek istiyorsunuz' dediler ve imzalamak istemediler. Ben de onlara 'İmzalamıyorsanız bu işi bırakın ve ülkenize dönün' diyerek baskı yaptım. Sonra da 'Tamam biz 29 Ekim'de bitireceğiz, bu imzaya ne gerek var' demeye başladılar. 'Madem bitireceksiniz, imza atın, neden korkuyorsunuz' dedim. Ondan sonra imzaladılar. O zaman etkili oldu onlar üzerinde. Proje müdürü ve yetkililerde etkisi olunca alttaki çalışanlara da yansıdı'
 
Köprüden atlama' ifadesini okuyan Japon yetkililerin kendisine 'Harakiri mi yapacağız?' diye sorduğunu belirten Tahan, onlara 'Köprüden atlamak da bir yerde harakiridir' dedim’ diyor.
Beni derinden etkileyen, memur ve bürokrat ezberimi bozan bu olayı neden anlattım?
Muhtemelen çoğunuz zaten biliyordunuz.
*
Efendim Binali Yıldırım’ı tanımlarken ‘başarılı’ sıfatını eklemek ‘Sezar’ın hakkını Sezar’a vermektir en azından. Sonuçta 12 yıl gibi Cumhuriyet tarihinin en uzun soluklu görevi boyunca pek çok rekoru alt üst etmeyi başarmış bir isim Yıldırım.
Bana göre kabinenin tartışmasız en başarılı ismidir.
Hatta Yıldırım’ın imza attığı duble/oto yolları, havalimanlarını, deniz/demir yollarını çıkarın AK Parti hükümetinin övüneceği pek de bir şey kalmaz listede.
Tamam… Erdoğan’ın da desteğiyle devasa bütçeler kullanılmış, siyasi iradenin gücüyle aşılmaz denen engeller aşılmış, geçilmez denen süreçler geçilmiştir.
Ama tüm bunların ötesinde Yıldırım’ı ‘başarılı’ yapan başka faktörlerin de olduğu ortada.
Çalışkanlığı, mütevaziliği vs…
Ama son örnekten de anlaşılacağı üzere Yıldırım’ın asıl şansı ekibi… Zamanında bitmezse “Boğaz Köprüsü’nden atlarım” diyen, bunu belgeye döküp akıttığı kanıyla imza altına alabilecek kadar çılgınlaşabilen ekibi.
İşte Yıldırım’ı Yıldırım yapan en önemli faktör bu...
Ve aldığım bilgilere göre sadece Metin Tahan değil çılgın olan… Kadrosunda en az 5-10 Tahan daha var Yıldırım’ın…
Klasik devlet memuru/bürokrat mantığını hatta klasik Türk algısını tersyüz eden kadrosu Yıldırım’ı da AK Parti hükümetini de taşıyor.
En basitinden Konak Tüneli’ni ve önündeki viyadük inşaatlarını ele alalım.
İşin verilmesiyle ilgili yasal süreci tartışmıyorum.
Ama işin yürümesiyle ilgili süreç İzmir’in pek de alışık olmadığı bir ivmede ilerliyor.
Gece-gündüz hummalı bir çalışma var.
Üç vardiya yetmiyor ekibe… 24 saat yetmiyor.
 
Hal böyle olunca başarı da kaçınılmaz oluyor tabi ki.

Şimdi ikinci ve son soruyu soruyorum.
Aziz Başkanın kadrosunda kaç tane Metin Tahan var?
Söyleyin kaç tane…
Ya da soruyu şöyle soralım.
Başkanları defalarca tarih verip ‘madara olmasına’ rağmen bunu kendine mesele yapan kaç bürokrat var İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde?
Bırakın ‘harakiri sözleşmesi’ imzalamayı, parmağına toplu iğne batıracak kaç kişi var?
Gecikmeden birinci derece sorumlu olmalarına rağmen hem de…

Aziz Başkan’la Binali Yıldırım’ın ortak çok yönleri var.
İkisi de çalışkan… İkisi de Anadolulu… İkisi de aşırı politik değil… Bence ikisi de adil…
Ama son örnek üzerinden gidersek birinin şanssızlığı öbürünün şansına dönüşüyor.
Aradaki en önemli fark bu… Birinin bürokratı ‘harakiri’ sözleşmesi yapıp bakanını kurtarırken öbürünün bürokratı ‘ihanet’ toplantılarında başkanlarını satıyor.
Geri kalanın önemli bölümü de Aziz Başkan’ın kendi ifadesiyle ‘eyyamcılık’ yapıyor.
Kahramanca savaşan bir avuç mohikansa ‘kaygan saray zemininde’ ayakta kalmaya çalışıyor.
Bence durum gayet net…
Güzel olansa Aziz Başkan’ın bu tabloyu değiştirmeye bu kez çok kararlı olması…
Bir Metin Tahan bulur mu bilemem?
Ama kadroyu önemli ölçüde revize edip en azından eline toplu iğne batırabilecek yüreklilikte birilerini aradığı kesin… Hem onun hem de İzmir’in ihtiyacı bu.