GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
6 Kasım 2013 Çarşamba

Şirince tamam Çeşme’de deprem!

Memleket kulis kaynıyor. İlçelerde kıran kırana yarışlar var. Sadece CHP’de değil… AK Parti’deki yarış CHP’yi de sollayacak türden.
Rekabet üst seviyede…
Fotoğraf her iki cephede de netleşmeye başladı. En net parti MHP… Şimdiden İzmir’in 9 ilçesinin adayını açıkladılar.
Erken kalkan yol alır misali… Ve bize düşen ilçe ilçe İzmir’i analiz etmektir. Ama önce bir önceki yazıda söz verdiğimiz hususa dönelim. Hafta sonu yazısında İzmir’in ünü Türkiye’yi aşmış köyü Şirince’ye ilişkin gözlemlerimi aktarmış ve CHP’ye bağışlanmış bir binaya ilişkin bazı önerilerde bulunmuştum.
Ve dahi Selçuk Belediye Başkanı Vefa Ülgür’e çağrıda bulunmuştum.
Başkan Ülgür çağrıma anında yanıt verdi. Sözlerine ‘teşekkür’ ederek başladı.
Öneriyi tutmuştu. Ve o binanın hikâyesini anlattı.
Şirince’de 1929 yılında CHP’ye bağışlanan o bina, bağışlandığı sırada da ‘kahvehane’ olarak kullanılıyormuş. Köyün en bilindik, gözde kahvehanelerinden biriymiş hatta.
Tabi o yıllarda Şirince’nin turistik bir anlamı yok. Muhtemelen Türk siyasetinin kahve/kahve ayrıştığı yıllarda CHP’lilerin gözde mekânı burasıymış. Tabi ki köyde çok sayıda başka kahvehaneler de varmış.
Şirince’nin turistik bir mekân olarak tanımlandığı son süreçte köyün kahvehaneleri birer birer ticarethaneye dönüşmüş. Hatta gidenler, gezenler görmüştür…
Şirinceliler konutlarını bile birer ticarethaneye dönüştürmüşler. Haklı olarak…
Diyor ki Başkan Ülgür, “Son dönemde CHP’ye bağışlanan o bina dışında neredeyse köyde kahvehane kalmamış. Yani köylü birlikte oturup çay içebileceği, sohbet edebileceği ortak bir mekândan mahrum… Parti birkaç kez o binaya ilişkin tasarrufta bulunmak istediyse de köylü bu konuda direnmiş… ‘Başka oturacak yerimiz kalmadı’ diyerek..
Şirince’deki her bir metrekarenin ticareten değerlendirildiği süreçte binanın CHP’ye bağışlanmış olması, CHP’nin o binaya ticari bakmamasının köye/köylüye sağladığı fayda ortada… Ama diyor Başkan Ülgür; ‘Öneriyi çok tuttum.
Zaten geçen hafta binanın restorasyonuyla ilgili harekete geçmiştik. Yeni dönemde görev alırsak bu binayı CHP’nin tarihini yansıtan bir müzeye dönüştürebiliriz. Partimizin 90 yıllık tarihinde o konsepte uygun çok sayıda sergilenecek materyal var. Aynı anda hem müze hem de köylünün/halkın hatta turistin oturup sohbet edebileceği, soluklanabileceği şirin bir konsept yaratılabilir”
Başkan Ülgür’e teşekkürler. Sonuçta aklın yolu birdir. Şimdiden Türkiye’nin en meşhur, en turistik köyündeki o müzenin hayalini kuruyorum.
**
Efendim, yerel seçimin ilçe ilçe fotoğrafını çekmeye geçmeden önce hafta sonundan kalma mühim gündeme dair bazı gelişmelerle devam edelim. Konumuz İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun bürokratlarıyla birlikte girdiği kamp. Ve kampta olan bitenler… Daha önce birkaç farklı noktalarda gerçekleştirilen ‘koordinasyon’ toplantılarının sonuncusu Çeşme’de yapıldı. Üç gün sürdü. Genel Müdürler, Daire Başkanları, Genel Sekreter Yardımcıları ve de genel sekreterden mütevellit bir grup davetliydi.
Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi.
9,5 yıl boyunca bürokratlarına  ‘toz kondurmayan’ her noktada arkalarında duran, resmi törenlerde (açılış-temel atma) ‘teamülleri yıkarak’ ismen teşekkür eden, bürokratlarını meclis üyeleri, ilçe belediye başkanları ve parti örgütünden izole eden, üstte tutan, onlara bağımsız bir çalışma ortamı yaratarak gönüllerini hoş eden Başkan Kocaoğlu daha fazla dayanamadı ve patladı.
Ramazan Bayramı arifesinde ‘eyyamcılar’ uyarısı yaparak ‘çalışmayan gider’ mesajı veren Kocaoğlu Çeşme’de bir saate yakın zaman diliminde deyim yerindeyse açtı ağzını yumdu gözünü. Kimilerine göre iyi etti.
Kimilerine göre yanlış yaptı. Bana göre geç bile kaldı, az bile söyledi.
Hatta yanlışı şudur Sayın Başkan’ın…
Biriktirip biriktirip patlamak…
Tabi ki benim ‘Son Mohikanlar’ diyerek dikkat çektiğim, korumaya aldığım isimler de ‘kurunun yanında yaşın da yandığı’ gerçeğiyle yüzleştiler.
Kocaoğlu çok doluydu.
Ajandasına tek tek notlar tutmuş, her birime ilişkin aksayan yanları birer birer sorumlusunun yüzüne vuruyor, hesap soruyordu.
Neden olmadı, niçin bitmedi, ne zaman yapılacak?
*
Hatta ilk gün fırçasında öyle ifadeler kullandı ki İzmir’in başkanı…
’Adaylık kararımı açıklamıyorsam bu kendime olan güvensizlikten değil size olan güvensizliktendir’ dedi.
Daha ne desin…
Aziz Başkan yeni şeyler söylemek zorunda.
Yeni dönemde yeni şeyler söylemek istiyorsa daha enerjik bir ekiple bunu yapabilir.
Daha inançlı, daha korkusuz, daha bilgili, çağa ayak uydurabilen ve daha idealist…
Mental olarak emekli olmuş, ununu elemiş eleğini asmışlarla bu yolu daha fazla yürüyemeyeceğini gördü İzmir’in başkanı.
Ve son uyarısını yaptı.
Bundan sonra yeni dönemde yeni şeyler söylemek lazım prensibiyle yeni bir sayfa açtı.
Ya da açmaya hazırlanıyor.
Yeni sayfayı açarken eskilerden kaç kişi yanında olacak dersiniz.
Bu biraz onların performansıyla doğru orantılı…
Ama sayının çok yüksek olacağını sanmıyorum.
Büyükşehir davasının gidişatı da bunda önemli bir rol oynayacaktır tabi ki.
Ama şurası kesin…
Başkan Kocaoğlu’nun zihninde her bürokratın notu belli. Ve Kocaoğlu kentin tüm sorunlarına hiç olmadığı kadar vakıf… Belli olmayansa bürokratların akıbeti…
‘Koltuğa yapışıp kalmak için manevra yapmayacaksınız. Gerekirse gitmesini de bileceksiniz’ dediğini göre...