GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
28 Şubat 2013 Perşembe

İnsan, hangi meçhul?

“Ben’i anlamaya çalışırken, ‘konuşan özne’nin temsili düzende varolduğunu öğrendim. ‘Asıl Ben’i imgeler dünyasında aramaya gidiyorum. Beni merak etmeyin.”
Bu paragraf, bir kitap çalışmamla ilgili metinlere göz atarken dikkatimi çekti. Aynen yukarıdaki gibi yazmışım. O metni okumayı sürdürünce gördüm ki, düşünürlerin düşünce labirentlerinde dolaşırken karşılaştığım o akıl karıştırıcı kavramlardan ve anlaşılmaz kuramsal tartışmalardan bezdiğim bir anda, öfkemi böyle dile getirmişim.
 
Anlamaya çalıştığım Ben ve Öteki; Her ikisi de bu evrende kuvvetle meçhul.
Ben, Öteki ile arasındaki mesafeyi kapatmak için konuşur, davranır, giyinir kuşanır, süslenir. Ama o mesafe hiç kapanmaz. Zaten kapanmamalı da…
Aynılaşma sancısı Ben’i ve Öteki’ni ne denli yakınlaştırırsa yakınlaştırsın, özdeşlik bir yanılsamadır. Ekranın interaktivitesinde ikiye katlanarak aynılaşan özdeş kimlikler artık sanal dünyada, soyutun soyutu bir temsildir.
İnsan yaşamı dolaylanıyor, aynılaşan insan “kendi” olmaktan uzaklaşıyor:
Aynılaşmak, “kendi” olmaktan vazgeçiş değilse nedir!
 
Bu binyılda, insanın kendinden vazgeçiş hikâyesi, gösteri toplumunda bütünihtişamıyla görsel bir şenliğe dönüştü. Oyun ve taklidin yeni versiyonudur bu.
Yeni hayat, modern zamanların seyredenler ve seyredilenler gösterisi olarak sürerken; şimdi, post modern zamanlarda, birbirini seyredenlerin ekran interaktivitesinde ikiye katlanarak bir tür özdeşlik hazzı içinde yok oluşuna tanıklık ediyoruz. Toplumsal göz banyosu… Veya aynılaşma sancısı…
Temsil, soyutlana soyutlana temsilin temsili oldu. İnsan, simgeler evreninde adeta buharlaşırken, sanal evrende yok oluşun hazzını yaşıyor.
Gösteri ve tüketim, günümüz toplumlarını öylesine sarıp sarmalamış ki, ister başı örtülü ister bikinili, ister takım elbiseli ister şortlu, herkes o büyük sahnede yerini almış, “yaşamak tüketmektir” adını verdiği trajikomik oyunun bir parçası olmak için bütün maharetini ortaya koyuyor.
“Tüketici hakları” ile koruma altına alınmış “haklı müşteriler” dünyasında, “maksat alışveriş olsun” bir hayat!
 
Oysa insan biraz sakinleyip geriye çekilerek olan bitene bakabilse, görecek ki;
Bu oyun, dünyada yaşamın erken sonunu hazırlıyor.
Bu oyun, beş milyar kadar insanı dünya nimetlerinden yoksun bırakıyor.
Bu oyun, insanın doğasını bozuyor.
Bu oyunun yaşama getirdikleri, oyun masumiyetiyle bağdaşmıyor.
 
İnsan bu meçhul ki, yaşadığı hayata bir bıçkın edasıyla bıçak çekiyor. Yeryüzünde hayata kasteden meçhul insan, sevdiği kadını dokuz yerinden bıçaklayan erkek gibi.
Ve bu insanların kahir çoğunluğu erkek…