GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
30 Ekim 2012 Salı

İnadına…

Mustafa Kemal Atatürk’e minneti; döneminin devrimcisi olarak duyduğum saygıyı her zaman ifade etmiş ama dünyaya ‘sol’ak bakan, kendini hiç ‘Kemalist’ olarak nitelendirmemiş biri olarak…
Dün akşam İzmir’deki ‘fener alayı’na katılanlar arasındayım ben de.
Üzerine insafsızca tazyikli sular, biber gazları sıkılanları, elinde bayrağıyla tekme yiyip iteklenenleri, yerlere düşürülenleri ekranlarda izleyince yerimde duramadım; soluğu Cumhuriyet Meydanı’nda aldım. Kızımla birlikte, inadına…
 
AKP, ‘Alternatif bayram yasak. Biz nasıl istiyorsak, öyle kutlanacak; aksini yapanı yakarız’ demese ve bu dediğini yapıp tahrikini şiddete dönüştürmese, fener alayına katılmak, aklımdan geçmezdi.
Cumhuriyeti bir bayram olarak algılamadığımdan değil, iç boş manzumelerden, Kemalist bezirganlardan feci sıkıldığım için ne tören alanlarında, ne de resepsiyonlarda bulunmamak, kişisel tercihimdi. Düne kadar!  
Cumhuriyet Bayramını paşa gönlü nasıl istiyorsa öyle kutlamak isteyenlere karşı uygulanan şiddet, Ankara’ya gitmek isteyenlerin saçma sapan bahanelerle engellenmesi, içimi öylesine isyanla doldurdu ki…
Televizyon karşısında ayaklarımı uzatıp film izlemeyi duyarsızlık addedip yapılanlara tepkimi kendi adıma göstermek için meydana gittim.
 
Meydandaki kalabalık, gündüz olduğu gibi onbinler değildi, binlerdi.
Çoluk çocuk, genç, ihtiyar, her yaştan, her cinsten kalabalık oradaydı ama organize değildi.
Tanık olduğumuz Cumhuriyet mitinglerinin organizasyonu yoktu.
Tahrik sonucu (benim gibi) inadına gelmişlerin, öfkesini göstermek isteyenlerin buluştuğu, ama en çok da kadınların yer aldığı bir yürüyüştü.
Yürüyenlerin bir ucu başka slogan atıyor, ortası marş söylüyor, sondakiler bayrak sallıyordu. Her şey kendiliğindendi. Ne bindirilmiş kıtalar, ne de yürüyüşü yönlendiren bir lider… Yoktu.
Benim gibi ‘demokrasi, özgürlük talebi’yle meydana gidenlerle, kendilerini ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganıyla ifade edenlerin ‘yasağa ve şiddete karşı’ dayanışma için kenetlendiği ‘tepkide buluşmuş’ bir cepheydi.
Demokrasinin ‘ileri’sini getirmekle övünen, Cumhuriyet’in 100. yılını uluslar arası düzeyde kutlayacağını ‘hedef 2023’ olarak deklare eden ama Cumhuriyet Bayramı’nı istediği gibi kutlamak isteyenlere ‘yasak’ diyen, çelenk konulmasını nobranlıkla engelleyen,
Mazlumluğunu önce iktidara, sonra mağrurluğa ve dayatmaya dönüştüren, toplumu fiilen olmasa da ruhen bölen AKP’ye karşı…
Cop/tazyikli su ve biber gazının keskinleştirdiği bir kitle, bir cephe…
29 Ekim akıllara öyle sert ve hazin kazındı ki,
‘Balık hafızalılar’dan bile silinmeyecektir.
 
Başbakan Erdoğan’ın milletvekilleri bu tablodan memnunlar ki, bugün Meclis’teki AKP grubunda ‘Türkiye seninle gurur duyuyor’ sloganlarıyla, liderlerini bir kez daha kutsadılar.
‘Ya MHP ne alemde’ derseniz…
MHP milletvekillerinin gerçekte ne düşündükleriyle ilgili en küçük bir tahminim yok, bilesiniz.
Hiçbir kişilik ve renk taşımayan bu partinin, adını ‘Milliyetçi Baston Partisi’ olarak değiştirmesini önerebiliyorum sadece.
Hiç değilse, siyasetlerinin adını koymuş olurlar…