GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
17 Ekim 2011 Pazartesi

Evet, isyan!..

“… Kapitalizm karşıtı eylemler, dün dünya çapına yayıldı. 82 ülkede, 951 şehirde on binlerce kişi sokaklara döküldü. 100 ünlü yazar eylemlere destek açıklaması yaptı.”
Pazar günü Hürriyet gazetesinin birinci sayfadan verdiği haberden yaptığım bu alıntı, anlamak isteyene her şeyi anlatacak nitelikte.
 
Kapitalist sisteme karşı başkaldırı dalga dalga yeryüzüne yayılıyor. Yoksulların başkaldırısı ile güvenlik güçlerinin kullandığı şiddet arasında oluşan gerilim hattı, sistemi şimdiden zorlamaya başladı. Bu defa, yıkıp yeniden yapma şansları olmayacak gibi. Muhtemelen başka yöntemler deneyecekler.
Bu gelişmeleri, kısa vadede kapitalizmin sonu olarak görmek inandırıcı olmaz; fakat kapitalist sistem hiç olmadığı kadar büyük bir bunalım yaşıyor ve durum giderek daha da kötüleşecek.
 
Geçen hafta kaleme aldığım yazıda sormuştum, “yoksullar isyan eder mi?” diye. Ortadoğu’dan kuzey Afrika’ya, Avrupa’dan ABD’ye başkaldırmaya başlayan kitlelerin bu kalkışmayı nereye kadar götüreceği, henüz zihinlerde bir muamma. Ancak, başkaldırının kısa dönemde durdurulamayacağını öngörmek mümkün.
“Wall Street’i işgal et!” Bu slogan, orta sınıfların isyanını simgeliyor. Kapitalizmin metropollerinde orta sınıf mensupları, Ortadoğu ve Afrika’da ise yoksullar başkaldırıyor.
 
Tek kutuplu yeni dünya düzenine geçerken kapitalistler, dünyaya hakim olmanın verdiği özgüvenle, “sonsuz sermaye birikimi” önündeki engelleri kaldırdılar. Bu hedef doğrultusunda, sosyal refah devletini budadılar.
Sosyal devlet harcamaları devletin sırtındaki kambur gibi görüldü. Sosyal güvenlik ve genel sağlık harcamaları, bütçe üzerindeki yük olarak görüldü, ardından da kısıtlamalara gidildi.
Gelişmekte olan ülkelerde, devletin daralan sosyal güvenlik politikalarının yarattığı boşluğu cemaatler doldurdu. Sosyal güvenlikten yoksun insanlar, cemaatlerin olanaklarıyla bir takım güvencelere kavuşturuldu. Sadaka öne çıkarıldı. İane ve sadakayla geçinmek fikri desteklendi.
 
21. yüzyılın dinlerin yılı ilan edilmesinin hikmeti aslında, kapitalistlerin doymak bilmez iştahıdır. Orta sınıfların ve yoksulların sosyal haklarına, sağlık, eğitim giderlerine göz diktiler.
Bu haklardan mahrum bıraktıkları insanları da cemaatlerin himayesine terk ettiler.
Sosyal devletten cemaatleşen toplumlara ve din devletine doğru değişim ve dönüşüm politikalarının desteklenmesinin, kapitalistlerin daha çok kazanmak için insanlığa attıkları bir kazık olduğu, kitleler tarafından yeni yeni anlaşılmaya başladı.
 
Ya Türkiye’de ne oluyor?
Uluslararası sistemin sadık AKP’li kalemleri, kapitalizme bir şey olmaz, finans sisteminde düzeltme yapılır ve yola devam edilir…Veya, bunlar değişim sancıları, yeryüzü daha güzel günler görecek…Yollu değerlendirmelerle moralleri yüksek tutmaya çalışıyorlar.
 
İktidar, kibirli bir tutumla, “bizde işler yolunda” havası basıyor. Sistem büyük bir bunalım yaşarken, “bize bir şey olmaz” yaklaşımının mantığını anlamak çok zor.
Bu tutum, AİDS’li bir kadınla yatmak isteyen gözü kararmış adamın, kendisine uzatılan mikrofona, “bana bir şey olmaz” demesini anımsatıyor.
 
Muhalefetin ne dediğini ben de merak ediyorum. Muhtemelen muhalif bir tutum alıyordur… Basın bildirileriyle zamlara karşı çıkmak gibi…