GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
27 Eylül 2011 Salı

Böyle olur naif toplumların kahramanı...

Sayın Erdoğan, Mısır, Libya, Tunus’un ardından, BM’de yaptığı konuşmada da gürledi.
Somali’de, Gazze’de herkesi insaflı olmaya davet etti; adalet ve merhamet istedi.
Batılılara adalet dersi veren Erdoğan, Türkiye, Ortadoğu ve Afrika’da takdir edildi…
 
Neler yapmadı ki Başbakan:
İsrail’e haddini bildirdi. Savaş gemilerimiz doğu Akdeniz’de seyrüseferde.
Kıbrıs’ı, petrol aramak için İsrail ile yaptığı anlaşma nedeniyle uyardı. Biri kiralık, iki araştırma gemisi Akdeniz’de.
Suriye’ye hava sahamızı kapattı. Suriye lideriyle görüşme yapmayacağını açıkladı.
Yunanistan’a, “sonra ilişkilerimiz bozulur ha!” dedi.
Irak topraklarında operasyonların süreceğini, söyledi.
 
Ülkede inanılmaz bir iyimser hava var. Herkes Başbakanı takdir etmek için yarışıyor.
Günlerdir yazılanları dikkatle okuyorum, söylenenleri dikkatle dinliyorum; çok istedim, ama o iyimserler kervanına katılmak için bir neden bulamadım.
Aksine, gelişmelerin son derece can sıkıcı ve tedirgin edici olduğu kanaatindeyim.
Hele yandaşların hamaset yüklü o Osmanlı böbürlenmeleri yok mu!.. Yaklaşımların bu denli ciddiyetten uzak olduğunu görmek insana üzüntü veriyor.
 
Başbakanımız gerçekten bölge politikalarına yön veren, tarihi kişilik olmaya aday bir insan mı? Olaylar, bize göründüğü gibi mi seyrediyor?
Ben, alel acele bir yargıya varıldığını ve durumun gereksiz abartıldığını düşünüyorum.
Adalet dersi vermeye yeltenen kişiye sormazlar mı;
Darfur soykırımı suçlamalarına rağmen, Sudan lideri Ömer El Beşir’in arkasında neden durduğunu?
Elinden ödül aldığı Kaddafi’nin ülkesinde NATO askeri gücünün ne aradığını sorduktan sonra, NATO ile birlikte hareket ederek Kaddafi’ye neden sırt çevirdiğini?
Ergenekon adlı zorlama bir örgüt bahane edilerek Atatürkçü aydın, gazeteci ve subaylara yapılan baskı ve zulmün hangi adalet anlayışına sığdığını?
Yıllardır tutukluluğu süren fakat suçlarının ne olduğu belirsiz milletvekili, gazeteci, bilim adamı, subay ve daha birçok insanın vebali kimin olacak?
TBMM’de dinleyici locasında pankart açan öğrenciler neden yıllardır tutuklu?
Irak’a müdahale ederek ülkeyi üçe bölen ve bir milyondan fazla sivilin ölümüne neden olan ABD yönetimi ile yapılan işbirliği nasıl izah edilecek?
Bu böyle uzar gider…
 
Türkiye’nin yükselişte olduğunu, ekonomik başarılarının göz kamaştırdığını söyleyenlere; uluslararası sistemin içinden geçtiği derin krizin, metropollerde yaşanan bir kriz olup, Türkiye gibi periferide yer alan ülkelerde etkilerinin henüz görülmeye başlamadığını hatırlatmak isterim.
Ekonominin geleceği uluslararası para kuruluşlarının iki dudağının arasında iken, sistemin patronlarına kafa tutmak, -bu arada, ülkenin güçlü olduğunun kanıtı olarak kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği not gösterildi,- bana hiç inandırıcı gelmedi.
 
Akdeniz’de İsrail’e meydan okuyan Başbakan, eski ve yetersiz donanımlı araştırma gemisi törenle denize açılırken ne düşündü merak ediyorum.
Deprem kuşağında yer alan ve bölge liderliğine soyunan Türkiye’nin elinde sismik araştırma yapmak için sadece bir gemi var, onun da hali içler acısı.
 
Başbakanın söylediklerine karşı çıkmıyorum. Aksine, sözlerinden ötürü kendisine sempati duyduğumu bile söyleyebilirim.
Ancak, söylediklerinin sözde kalacağına dair kuşkularım var.
Çünkü ülkenin siyasal, sosyal ve ekonomik koşullarının yanı sıra, AKP’nin kapitalist sistemin partisi olduğu gerçeği, söylenenlerin ağırlığını kuşkulu hale getiriyor.
Karşı çıkmanın beraberinde dünyaya önerilecek yeni bir düzen veya sistem yoksa, söylenenler bir tür şov olmaktan öteye geçemiyor.
Sömürüye ve adaletsizliğe karşı duran Erdoğan, kapitalizme karşı önerdiği alternatif fikrin ne olduğunu söylemeli ki, sömürüye karşı olanlar o fikrin takipçisi olabilsinler.
Benim bildiğim, AKP’nin programında antikapitalist bir tek satır yok.
 
Başbakanın meydan okuyuşunun ve yaptığı uyarıların altının dolu olmasını ve dünya siyasetinde karşılığı olmasını içtenlikle diliyorum.