GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
5 Eylül 2011 Pazartesi

Bayram bizim neyimize!..

Dokuz gün dokuz gece bayram yaptık. Bayram yaparken;
bir ara, şehit cenazelerimizi kaldırdık,
bir ara, sınır ötesinde PKK kamplarını bombaladık,
bir ara, Somali’de açlıktan ölenlere yardım yaptık,
bir ara, Kaddafi’nin devrilişini batı dünyası ile birlikte kutladık,
bir ara, Suriye’yi bilmem kaçıncı defa uyardık,
bir ara, NATO füze kalkanının Türkiye’ye yerleştirileceğini ilan ettik,
bir ara, doğu Akdeniz’de seyrüsefer güvenliğinin sağlanması için gerekli önlemlerin alınacağını belirterek İsrail ile ipleri kopardık,
bir ara, Ankara’da BDP 2. olağan kongresinde, Kürtlerin “demokratik özerklik” talebini parti programına koydu.
Bu gelişmeler yaşanırken Meclis tatildeydi. Halk, bayram nedeniyle, dokuz günlük tatilin tadını çıkarıyordu…
 
Türkiye şirazesinden çıktı çıkıyor. Ülkeyi birkaç adam bildiği gibi yönetiyor.
Batı normlarından doğu normlarına yöneliş eni konu hissedilir oldu. Doğunun despotik yönetimlerinde görmeye alıştığımız manzaralar artık ülkemizde de görülür oldu.
Türkiye’de ancak darbe dönemlerinde görülen, “ben yaptım, oldu!” anlayışı olağanlaştı.
 
Millet tatilde sahil boylarında sıkış tepiş eğlenirken iki önemli karar duyuruldu:
Nükleer güç kullanma yeteneği olan Ortadoğu ülkelerine karşı, bir NATO projesi olan füze kalkanının Türkiye’ye yerleştirilmesi kararı, halka öylesine duyuruldu.
Doğu Akdeniz’de seyrüsefer güvenliğinin sağlanması için gerekli önlemlerin alınacağı, dosta düşmana duyuruldu.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!..
Türkiye’nin bir yandan NATO’nun yeni savunma konseptine göre geliştirilen füze erken uyarı radarının topraklarında kurulacağını açıklaması, diğer yandan da doğu Akdeniz’de Gazze ablukasını kırmak için, İsrail ile dalaşmaya yol açacak bir kararı dünya kamuoyuna duyurması, eşyanın tabiatına aykırı.
 
Bir batı İttifakı olan NATO’ya rağmen doğu Akdeniz’de burun buruna gelerek İsrail ile savaşı göze almak!.. Üstelik BM kararında Gazze ablukası meşru sayılmışken!
Masanın üstünde oyuncak füze kalkanı ile oynarken masanın altından birbirine tekme atmaya çalışan çocuklar gibiler… Gel gör ki, oyunu kuranların hiç şakası yok.
 
Mısır’da, Libya’da, Afganistan’da, Suriye’de, Irak’ta AB ve ABD çıkarlarının gerektirdiği gibi hareket edeceksiniz, NATO füze kalkanını Türkiye topraklarına yerleştireceksiniz; sonra da İsrail’e meydan okuyacaksınız!.. Buna kargalar bile güler.
 
İsrail uzun soluklu siyaset yapar. Satranç oynar gibi. Şu anda yaptığı hamle, kim bilir bundan kaç hamle sonrası düşünülerek yapılmıştır.
 
Türkiye, egoları adam akıllı şişmiş bir Başbakan ve bir Dışişleri Bakanı kaptan köşkünde, tehlikeli sulara açılmış bulunuyor.
İslamcıların “Ümmed-i Muhammed” önceliği ve kışkırtılmış “Kürt milliyetçiliği” ulusal refleksleri zayıflattı.
Hükümetin oluşturmaya çalıştığı yeni “doğu politikaları” ülkeyi sonu olmayan maceralara sürükleyebilir.
Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ne kazandırdığı evrensel ilke - “Yurtta sulh cihanda sulh.” - artık işletilmiyor.
Sahte başarılar ve kof cesaret gösterilerine yaslanarak yapılan diplomatik çıkışlardaki oportünizm, aklı başında herkesi tedirgin ediyor olmalı.
Bu denli kritik gelişmeler söz konusuyken ve bu denli önemli kararlar alınırken TBMM’nin toplanmaması, ilgili bütün anayasal kurum ve kuruluşların yok sayılması çok düşündürücü.
 
Ülke vitrininde iki tablo duruyor; “iktidar tablosu”nun altında “SATILMIŞTIR”, “muhalefet tablosu”nun altında “TÜKENMİŞTİR” yaftaları var.