GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
7 Şubat 2011 Pazartesi

Endişeliyim, endişelisin, endişeli!

Millet olarak son yıllarda yaşadığımız en belirgin, en net ortak duygu endişe’…
Korku ya da endişe!
Nelerden korkmuyoruz ki! Korkuyla başlıyoruz hataya, ilk adımlarımızı tedirgince atıyoruz. Düşmekten, incinmekten korkarak tutunuyoruz kanepenin kenarına.
Sonra okullar, sınavlar ekleniyor korkular dünyamıza.
İyi bir iş, iyi bir eş, iyi bir gelecek endişesiyle geçiyor gençlik yıllarımız.
’‘Delikanlı, gözü kanlı’’ dalsak da hayatın karanlık dehlizlerine, korkuyoruz içten içe. Ya da bizim adımıza korkuyor anne-babalarımız. Endişeli, tedirgin bakışlarla bir köşeden sessizce izleyip ’‘Aman yavrum! ile başlayan cümleler kuruyorlar, bıkmadan usanmadan.
Ve yıllar geçtikçe ortalama beklentilere sahip vatandaşa dönüşüyoruz teker teker.
Kimilerimiz için kabusun diğer adı bu. Sıradan bir vatandaşa, eşe/anne/babaya dönüşme korkusu’… Sürüye katılma, farklılığını yitirme korkusu.
Yıllar geçtikçe korkularımız çeşitleniyor, katlanıyor ve de büyüyor.
Mesela ölüm korkusu düşer 20’’sinden sonra adamın yüreğine’…
Vakitsiz gelen ölümün korkusudur bu. Kim yaşamamıştır ki!
İşini, eşini, çocuğunu, sahip olduklarını yitirme korsusuyla devam eder hayat.
Kimi zaman devlet tarafından dinlenme, izlenme paranoyasına yakalanırız kimi zaman dost, sevgili ve yakınlarımız tarafından yalnız bırakılma, satılma, terk edilme korkusuyla dolar içimiz. Yalnızlık korkusu korkunun en büyüğüdür aslında.
Ve sadece tek başına yaşanan duygular değildir korkular. Acılar/sevinçler gibi topluca yaşananı, kitlesel olanı da vardır elbet. A Milli futbol takımı dünya üçüncüsü olduğunda, sokağa dökülüp sevinci, şehit cenazeleri geldiğinde cami avlusunda hüznü/acıyı/öfkeyi nasıl paylaşıyorsak korkuları da paylaşır, bölüşürüz birileriyle.
Ortak korkularımızın temelinde toplum olarak sahip olduğumuz değerleri yitirme endişesi yatar. Ortak değerleri ya da hep birlikte sahip olunduğunda anlamı olan şeyleri kaybetme endişesi. Artan terör olayları ve açılımlarla derinleşen bölünme korkusu gibi’…
Birlikte kurtarılan, birlikte kurulan devletin yıkılma, küçülme ihtimali’…
Birileri için ’‘Ne olacak canım, Diyarbakı’’ı ver kurtul’’ şeklinde ifade olunsa da ’‘etle tırnağın ayrılması’’ gibidir neredeyse pek çoğumuz için. Düşünmesi bile tedirgin eder içimizi’…
Ve son dönem paylaştığımız bir korku daha’… Özel hayata müdahale korkusu! İzmir’’i CHP’’nin kalesi yapan, Ege’’yi, Akdeniz’’i siyaseten ’‘kırmızıya boyayan’’ en büyük unsur/faktördür bu. Tek tek yaşanıyor gibi görünse de toplumsal temele oturan, İzmirli/Egeli'yi AKP’’den kaçırıp CHP’’ye mahkum eden bu duygudur.
Zaten CHP seçmeninin önemli bölümünü ’‘modern endişeliler’’ olarak tanımlanan grup oluşur olmuştur hatta. AKP’’den korkup CHP’’ye sığınan ve Batı sahillerini siyaseten kırmızıya boyayan ’‘endişeli grubu’’ bugünlerde ayrıca endişe sarmaya başlamıştır.
CHP üst yönetiminin politikalarından duyulan rahatsızlığın yarattığı endişeden söz ediyorum. Henüz korku boyutunu almış değil. Ama Yeni CHP gemisinin acemi kaptanları yüzünden hızla yayılan bu korku yaklaşan genel seçimde meclisin kaderini değiştirecek sonuçlar doğurabilir. İzmir seçmeninin duruşunu belirleyen iki temel faktörden söz edebiliriz. Türkiye’’nin gidişatından iki nedenle endişelidir İzmir seçmeni.
Özel hayata müdahale ve de bölünme!
DTP’’li Ahmet Türk’’e atılan taşın altında da ’‘odun da koysa’’ CHP’’liyi tercih etmenin altında da aynı faktör rol oynar.

İktidar iddiası olmasa da Deniz Baykal döneminin ’‘ısrarlı’’ politikaları bu iki korku üzerinden besliyordu partiyi. Ulusalcı çizgideki CHP seçmeni çoğunlukla merkez sağ seçmenini devşirmiş, ’‘Kordon’’da bira içemeyiz ha!’’ durumu İzmirliyi CHP’’de kenetlemişti.
Kılıçdaroğlu’’nun parti içi operasyon için düğmeye bastığı 3 Kasım’’dan itibaren Batı seçmenin yüreğine ince bir korku düşmeye başladı.
Değişimi herkes destekledi. Fakat değişime imza atanlar henüz yerine bir şey koyamadılar. Gelen gideni mumla arattı. Ya da yerine koydukları şey, Batı seçmen profili üzerinde soru işaretleri bırakmaya başladı.
Çünkü Yeni CHP yöneticilerinin ’‘Ne rejim ne de üniter yapı’’ gibi önceliği yoktu.
Hatta ’‘tarikatlar iyi, Fethullah Hoca fenomen’’ AKP ekonomide başarılıydı ağır toplara göre’… AKP’’nin bile ’‘yol kazası’’ olarak tanımladığı ’‘Habur’’un’’ avukatı için özel olarak Genel Başkan Yardımcısı koltuğu ayarlanırken, Soros bağlantılı ’‘renkli devrim’’ meraklıları, AKP’’yi taklit edip seçmeni kucağa oturtmanın planını yapıyor gibiydi.Geçmişte çarşafa rozet takanlar, şimdilerde oy olmak için kılıktan kılığa girenler yüzünden samimiyet testinden zayıf almaya, popülist/tutarsız politikalar can sıkmaya başladı.
Haliyle bu durum, modern endişeli yapı içinde yeni bir endişeli grup yaratıyordu.
Endişeli sosyal demokratlar’…
Yeni CHP aktörlerinin ’‘garip’’ açıklamalarıyla her geçen gün derinleşen endişe korkuya dönüşür mü? Dönüştüğü an seçmenin de çözüldüğü andır çünkü.
Seçimin yakın olması bu grubun daha fazla çözülmesini engelleyebilir. Ama Batı’’daki CHP seçmeninin sandığa gittiğinde çok da rahat olmayacağı, oyunu verse de kafasındaki soru işaretlerinden kurtulamayacağı açık.
Ve yayınlanan son anket’…
Genel seçim öncesi ’‘endişeli seçmenin’’ sadece CHP’’de olmadığını, AKP’’li seçmenin de kendi partisinden ’‘endişeli’’ olduğunu ortaya koyuyor.
Başta koalisyon korkusu olmak üzere ekonomik/sosyal temelli bazı korkuların bir araya getirdiği AKP seçmeni, gelinen noktada partisinden korkmaya başlamış.
Son süreçte Alkollü İçki Yönetmeliği ile başlayan tartışmalar özellikle de AKP’’nin Batı’’daki seçmenini rahatsız etmiş anlaşılan. Özellikle Batı bölgesinde, referandumda Hayır oylarının fazla çıktığı bölgede yapılan araştırma AKP seçmeninin de ’‘Türkiye nereye gidiyor?’” sorusunu sormaya başladığını gösteriyor.
*
MHP seçmeni desen zaten uzun süredir rahatsız.
*
Yani 2,5 parti arasına sıkışmış Türk seçmeni endişeli. Sadece rakip partilerden değil kendi partisinden de endişeli. Gidecek yerleri ise yok. Çünkü siyasi partiler her bakımdan radikal sınırlarla/çizgilerle ayrılmış durumda.
O yüzden ’‘yetmez ama’…’’ seçmeni çoğalacak bu seçimde. Gönülsüz oy verme ya da oy kullanmaya gitmeme hali de yaygınlaşabilir. Çünkü yetersiz, yıpranmış bir iktidar, her kafadan ses çıkaran tartışmalı bir muhalefet var karşımızda. İktidar olmasa da rejimin/üniter yapının sigortası gibi duran/görünen bir CHP yok artık. Onun yerine küçük AKP’’yi oynayan, tarikatlardan bile oy isteme noktasına gelmiş ikinci cumhuriyetçi eğilim tarafından ele geçirilen bir CHP var. Siyasi iktidar o kadar rahat ki, Başbakan Erdoğan’’ın 2011 seçimleri gibi bir derdi yok. Yüzde 50 hedefi ve 2012’’deki ’‘başkanlık rejimi’’ etrafında dönüyor tartışmalar’…
Başka ne olsun?