GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
14 Şubat 2010 Pazar

Çok bilinmeyenli ’‘mesaj’’ denklemi!

CHP Lideri Baykal’’ın İzmir’’e kırgın ve de kızgın olduğunu açıklayan Gazeteci Hamdi Türkmen, satır aralarında önemli bir hususun daha altını çiziyordu.’¶
Kızgınlığın temelindeki bazı olayları sıralayıp, İzmir’’deki sorunun ’‘CHP seçmeni ile örgüt yapısı arasındaki kan uyuşmazlığı’’ olduğunu anlatıyordu.
Bu çok tanıdık ve de uzun süredir Sav grubundan rahatsız olan kesimlerin diline pelesenk olar bir söylemdi aslında. O nedenle de kaynağı belliydi.
Bu iddia, söylem, CHP gibi sosyal demokrat partiye yakışmayacak derecede ’‘faşist’’ bir yaklaşım olsa da, önceleri kısmen haklılık payı taşıyordu.
Yerel seçim öncesi Konak merkezli Sav grubunun ağırlıklı olarak ’‘siyah’’ olarak tabir olunan Güneydoğu kökenlilerden oluşması, ekibi hedef haline getiriyordu.
Ancak ekip bu eleştiriyi dikkate aldı.  ’‘Gri’’ tonu yakalamak için azami çaba harcadı.
Çok sayıda ’‘beyaz’’ enjeksiyonu ile gri ton neredeyse yakalandı.
Fakat üzerlerindeki ’‘siyah’’  yaftası kalmadı. Eleştiri aynı dozda sürüyor hala.
Ekibi ’‘siyah-feodal’’ olmakla itham edenlerin ortaya koyduğu çözüm de eleştirdikleri yapıdan farklı değildi. Göçmencilik, Alevicilik, beyazcılık’’ gibi kavramlar da süreç içinde karşımıza çıkmaya devam ediyordu. Bir dönemin ideoloji partisi CHP’’nin düştüğü durum ne yazık ki bu’…
***
Asıl konumuza dönelim. Yani Milletvekili Selçuk Ayhan’’ın İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’’na getirdiği ’‘çekil kenara’’ mesajına’…
Öncelikle Deniz Baykal’’ın böyle bir mesajı PM üyeliğinden il başkanlığına gönderdiği bir isme direkt vermemesi/verememesi, ’‘aracı’’ kullanmayı tercih etmesi çok ilginç.
Hadi Baykal, ’‘direkt konuşmayı sevmez, tercih etmez’’ diyelim’…
Bu denli önemli bir mesajı, daha kıdemli parti yöneticisi dururken (Yılların Baykalcısı Bülent Baratalı, TBMM Grup Başkan Vekili Anadol gibi) Ayhan üzerinden göndermesi de aynı oranda ilginç tabi ki. Yoksa ortada ’‘verilmiş’’ bir mesajdan çok gönüllü olarak ’‘alınmış’’ bir mesaj mı vardı?
Eğer ortada böylesine net bir mesaj, tavır olsaydı, yılların deneyimi, Baykal’’ın 40 yıllık yakın mesai arkadaşı Kemal Anadol, şu saat itibariyle Nalbantoğlu’’nu yanına alıp Bakırçay turuna çıkar mıydı?
Anlaşılan çok bilinmeyenli bir denklemle karşı karşıyayız. Çözmek için ’‘mesaj’’  sürecine daha ayrıntılı bakmak zorundayız.
Öğrendiğim kadarıyla Milletvekili Ayhan, Baykal’’la Salı günü mecliste saat 16,15’’te görüşüyor. Sanıyorum grup toplantısından sonra. Önemli bir bilgi/mesaj alıyor.
27 Şubat’’taki il kongresi sürecini doğrudan etkileyebilecek bu mesajı vermek için tam üç gün bekliyor Ayhan.
Nalbantoğlu’’nun ilçe başkanlarını topladığı, 21’’inin de açık desteğini aldığı Cuma günü saat 20.00’’da ulaştırıyor bu bilgiyi muhatabına’…
Çarşamba gününden itibaren aslında İzmir’’de olan Ayhan, örgütün kaderini etkileyecek bu mesajı vermek için neden üç gün bekliyor?
Ve de mesajı doğrudan ilgilisine yani Nalbantoğlu’’na vermek yerine neden önce Kocaoğlu’’na götürmeyi tercih ediyor?
Hatta iddiaya göre Ayhan, Nalbantoğlu’’nu Kocaoğlu’’nun telkini, önerisiyle arıyor. Yani Kocaoğlu’’nun, ’‘Bunları Rıfat’’a da anlat’’ demesiyle, ikili görüşme dün bahsettiğimiz üçlü zirveye dönüşüyor. Ve Nalbantoğlu kendisine gönderilmiş mektubu (!) gecikmeli de olsa okuyabiliyor.
***
Şimdi, gel de işkillenme’… 
Kronolojik sıradaki gelişmeler asıl amacın Kocaoğlu’’nu kongre süreci boyunca ittifak halinde olduğu yapı (Sav grubu ve Nalbantoğlu)’’ndan koparmak olduğunu düşündürtüyor ister istemez bana.
Kocaoğlu’’nun yapıdan koparılması, en az 100 delege ediyor ki, bu rakam diğer cephenin aday çıkarması için şart. Üstüne Baykal’’ın küçük bir işareti, sonuç almak için yeterli’…
Çünkü, bir süredir Kocaoğlu’’nun birlikte hareket ettiği yapıdan koparılmak istendiğini biliyorum. Bu açıdan bakıldığında, gelişmelerin kronolojik sırasının bana hatta size bunları düşündürmesi normal.
İkinci olarak,
Bu hamlenin amacı, Kocaoğlu’’nun telkiniyle aranan Nalbantoğlu’’nu korkutma, kaçırma planı da olabilir.
Çünkü Ayhan’’ın (zaman zaman farklı ilçelerde ters düşmüş olsa da) değirmenine su taşıdığı yapı belli. İlçe kongrelerini kaybeden yapı’… (Karşıyaka hariç)
Aday çıkarmak için kıvranan, kozmik ofislerde kozmik hesaplar yapan, Baykal’’ın işaretini bekleyen yapı’…
Kocaoğlu’’nun kongreye 15 gün kala saf değiştirmesi, bu yapının ekmeğine yağ sürerken, üstüne hakim yapının adayı Nalbantoğlu’’nun kaçırılması, korkutulması, sindirilmesi Sav grubunu dante gibi ortada bırakmaya yetiyor. Bir taşla iki kuş’…
Tabi ki Rıfat Nalbantoğlu resti görmüş, plan tıkır tıkır işlemiş olsaydı’…
Milletvekili Ayhan, sonunda Baykal’’ın da onaylayacağı bir iş yapmış olacak, alkışı alacak, yerini de garantileyecekti. Susam’’ın yapamadığını yaparak, MYK yolunu bile açabilirdi bu hamle ona.
Tabi ki siyaset yapıyor tabi ki siyasi manevra yapmaya hakkı da var.
Ama biz de siyaset yazıyoruz, manevraları görmeye, çözmeye, yazmaya hakkımız var.
Aslında Nalbantoğlu ile sorunu yoktu Selçuk Ayhan’’ın’… En azından yakın zamana kadar.
Muhtemelen Salı günü  Ankara’’da gerçekleştiği iddia edilen Baykal-Ayhan görüşmesi, Ayhan’’ın talebiyle gerçekleşmişti.
Ya da Ayhan, Baykal adına İzmir’’deki süreci kaşıyan Genel Başkan Yardımcılarından biriyle görüşmüştü. Kim bilebilir ki?
CHP’’de bilinen bir gerçek vardır. Aslında bu gerçeği en iyi bilenlerden biri Ayhan’’dır. Baykal’’a sorarsan söyler, görev istersen, verir.
Selçuk Ayhan, 2005’’te Baykal’’ı aramış ya da bir Salı günü Ankara’’nın yolunu tutup ’‘İl Başkanı olmak istiyorum, ne düşünüyorsunuz?’” diye sormuş olsaydı ne yanıt alırdı sizce?
Aldığı yanıt kesinlikle  ’‘Otur oturduğun yere’’ olurdu ve belki de hala oturduğu yerde oturuyor olurdu.
Yoksa, Baykal’’ın adayı Ekrem Bulgun’’u yendikten sonra yaptığı ve buz gibi geçen ilk genel merkez ziyaretinde, ’“Selçuk akıllı adamdır, bana sormadan aday oldu, sorsaydı alacağı yanıtı biliyordu’” övgüsüyle karşılaşır mıydı?
Baykal’’a direkt görüşen çok sayıda kişiyle görüştüm bu denklemi çözmek için. Kongre sürecine karışmama kararı aldığı, Nalbantoğlu’’na karşı da aşırı bir tepkisinin olmadığı görüşenlerin ortak görüşü.
Çünkü önüne konulan matematiksel hesabın sonuç almaya yetmediğini, önceki süreçlerde ’‘tam teslim’’ pozisyonunda duran Sav grubunun gerektiğinde tek başına aday çıkaracak güçte olduğunu bilecek kadar tecrübeli bir genel başkan Deniz Baykal.
Ve İzmir’’e olan kızgınlığının, kırgınlığının altında kendi hatalarının da olduğunu tabi ki. Nalbantoğlu’’na gelince;
Aslında tepki ona değil. Genel Sekreter Önder Sav’’a’… Sav ekibinin Nalbantoğlu’’nu öne sürerek İzmir’’de borusunu öttürmeye devam ettiği iddia ediliyor.
Nalbantoğlu ise ’‘B planı  olmayan’’ (en azından kendi adaylığı noktasında) bir ekiple siyaset yapmanın mutluluğunu’’ yaşıyor.
Not: Yarın son iki yazıya gelen tepkilerle devam edeceğiz.