GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
5 Şubat 2010 Cuma

CHP’’nin ’‘mahcup’’ adayları!

’‘Delege seçimleri, ilçe kongreleri, kazananlar, kaybedenler, adamlar, şalgamlar, naylonlar, işe alınanlar, işten çıkarılanlar, 180 ve 360 derece dönenler, ekipler, hesaplar, dengeler’’ derken CHP İzmir’’deki kongre sürecinin sonuna geldik.’¶
Şimdi gözler final maçında. Yani il kongresinde’…
Tarih 27 Şubat olarak açıklandı. İl Başkanı Nalbantoğlu 28 Şubat’’ı istiyordu.
Ankara’’nın 28 Şubat’’ı kapması, İstanbul’’un 14 Şubat’’ı almasıyla İzmir’’in Mart sonuna kalma ihtimali belirdiyse de son sözü söyleyen Genel Başkan Baykal, İzmir örgütünü kırmayarak 27 Şubat’’ta karar kıldı.
Kimilerine göre erken hem de çok erken bir tarihti 27 Şubat.
Çünkü ilçe kongreleri yeni bitmiş, kulis için zaman dardı. Kolay değil 30 ilçe söz konusu.  
Kimilerine göre ise ilçe kongrelerinde fotoğrafın tamamı ortaya çıkmış, uzatmanın gereği yoktu, hatta geç bile sayılırdı 27 Şubat. Tarihi uzatmak fotoğrafı bozabilir, dengeleri değiştirebilirdi.
Ve beklenen oldu. İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu adaylığını açıkladı. Bir yıllık görev sürecinde kendine özgü yoğurt yiyişi ile örgütün önemli bölümünün bir yerlere koymakta hala zorlandığı Nalbantoğlu, adaylığını da kendine has bir yöntemle,  yazılı bir metinle açıkladı.
Delege seçimlerinin kazanan tarafında yer alan ve göreceli olarak en güçlü aday konumunda olan Nalbantoğlu, ilçe başkanları, milletvekilleri, yüzlerce delege ile şov yapma imkanını kullanmadı. Sade bir yol izlemeyi tercih etti.
Nalbantoğlu’’nun çıkışı, ’‘başka rakip var mı?’” sorusunu akla getirdi.
Potansiyel adaylara mikrofon uzatıldı. Sorular soruldu’…
Hiçbiri ’‘Adayım, ben de varım’’ demedi, diyemedi.
Klasik siyasetçi söylemiyle, topu ’‘taban ile tavan arasında zıplatıp’’, mahcup mahcup, ’“Genel merkez, delege isterse’” demekle yetindiler.  
Tabi ki bu mahcubiyetin altında delege seçimlerinin can acıtan sonuçları yatıyordu.
İlçe kongrelerinin sonlarına doğru sürece dahil olan ve kartlarını açık oynayan ancak taraf olduğu adayların kaybına engel olamayan Yüksel Çakmur mesela’… Ya da sürecin başından itibaren taraf olup, kendisine ait üst üste kaybetme rekorlarını egale eden, delege bile yapılmayan Eski Başkan Kemal Karataş’…
Veya Karşıyaka’’da önce görevden alınıp, ardından aday ilan edilen, başkan seçilen Ertam Özen’…
Türkan Miçooğullarını saymıyorum. Çünkü süreç içinde tarafgirliğini ortaya sermedi, il başkan adaylığını dillendirmedi. Sadece kulislerde o koltuğa layık görüldü.
İzmirli gazetecilerin ’‘Nalbantoğlu açıkladı, siz de aday mısınız? Sorularına verilen yanıtlar şöyleydi:
Yüksel Çakmur: ’“Görevin küçüğü büyüğü olmaz. Görev görevdir, verilirse kaçmam’’
Kemal Karataş: ’“Örgüt isterse, genel merkez isterse’…’”
Ertam Özen: ’“Görev verilirse, layıkıyla yaparız’”
Çakmur’’un açıklamasındaki ’‘küçük-büyük’’ karşılaştırması garip geldi ilk başta. Hiyerarşik anlamda Baykal’’ın il temsilciliği, İzmir’’in siyasi patronluğu için ’‘küçük’’ değerlendirmesini eksik ve de yanlış buldum hatta.
Diğerleri ise klasik mahcup aday açıklamasından öte değildi’…
Çakmur’’un ’‘küçük-büyük’’ karşılaştırmasına gelince;
1941 doğumlu Çakmur’’un hayatının ’‘büyük’’ görevlerle dolu’…Henüz 27-28 yaşlarında Buca Belediye Başkanı olmuş, 30’’lu yaşlarında milletvekilliği, bakanlık yapmış, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini başarıyla yürütmüş, İzmir’’e kalıcı hizmetlerde bulunmuş, Zincirbozan sürecinin önemli aktörleri arasında yer almış, CHP’’de genel başkan adayı olmuş bir siyasetçi’…
Tüm bu ’‘büyük koltukları’’ düşününce Çakmur’’a hak verdim doğrusu’…
Elbette ki kimilerinin rüyasını süsleyen ’‘il başkanlığı’’ koltuğu Çakmur için ’‘küçük’’ kaçacaktır.
Ancak büyük koltukların, görevlerin adamı Çakmur’’un gelinen noktada bazı sorulara yanıt vermesi, toplumun, örgütün kafasındaki soru işaretlerini gidermesi gerektiği kanısındayım. Öncelikle 10 yıl önce istifa ederken yayınladığı deklerasyonda altını çizdiği ’‘CHP sağa kayıyor’’ ibaresini’…
Şimdilerde durum ne?
CHP, yeniden sola mı kaydı da, Çakmur koşarak ’‘nerede kalmıştık?’’ dedi.
Yıllardır kentin göbeğinde ’‘utanç çukuruna’’ dönüşen, Basmane Dünya Ticaret Merkezi ve kente 30-40 milyar dolar yatırım çekeceği varsayılan Yeni Kent Merkezi’’ne karşı açtığı davalar’…
Dünya Ticaret Merkezi ile Yeni Kent Merkezi’’nde yatırımlar tamamlanmış, yüzlerce kişi iş/aş sahibi olsaydı fena mı olurdu? CHP’’li Büyükşehir Belediyesi’’nin önünü her iki noktadan tıkayan isim olarak il başkanlığı her açından biraz çelişkili olmayacak mı?
Her neyse’…
Çakmur’’un ’‘küçük koltuğa’’ oturmasının Baykal açısından ne anlamı olabilir? sorusuna yanıt aradım kulislerde. Buldum da. Aklı-selim CHP’’liler genel başkanlarının yıllara dayanan ’‘güç dengesi’’ politikasını bildiklerinden: ’“Kocaoğlu’’na karşı örgütsel dengeyi sağlamak, Kocaoğlu’’nu rahat ettirmemektir tek amaç’” dediler. Ve eklediler; ’“Çakmur gibi geçmişinde ’‘büyük’’ koltukları hak etmiş, oturmuş bir siyaset kurdunun ’‘denge politikasında’’ kendini kullandırıp, kullandırmayacağı kendi sorunudur. Elbette onun da yıllara dayanan bir hesabı vardır. Belki de genel başkanlık rövanşını almak istiyordur’”
Ben de naçizane ek yaptım.
’‘Çakmur’’un il başkanlığı biz politika yazarlarını, muhabirleri de bozmaz. Kemal Karataş’’tan sonra yaşadığımız malzeme/polemik sıkıntısını aşarız. Çakmur-Kocaoğlu kavgaları manşetlerden inmez, biz de üstünde tepine tepine kalem oynatırız.’’
Ve daha dün bir gazetede yer bulan, Çakmur’’un ’‘Kasaba mantığıyla yönetiliyoruz’’ demeciyle haksız olmadığımı anladım.
**
Kemal Karataş ve Ertam Özen’’in ’‘görev verilirse kaçmayız’’ açıklamalarına gelince;
Eğer kongre sürecini Nalbantoğlu değil de Karataş’’ın adayları kazanmış olsaydı, Kemal Bey aynı sadelikte, aynı mahcubiyette bir açıklama ile yetinir miydi?
Yoksa, yüzlerce delege, seçilmiş başkanlarla mı açıklardı adaylığını?
Yanıtı ortada.
Onları ’‘mahcup aday’’ yapan, tabandaki durumları, ilçe kongrelerinden çıkan fotoğraftır.
Tabandan ses gelmedi, fotoğrafta kendilerini göremediler. Tavana sarılıp, Baykal’’ın iki dudağı arasından, işaret parmağından medet, koltuk ummaya başladılar.
Ve mahcup mahcup, ’“Genel merkez isterse, görev verilirse’…’” gibi sözlerle İzmir’’deki kongreyi seçim olmaktan çıkarıp, atama kararnamesine dönüştürmeye başladılar.
Aslında bu durum savaşı meydanda kaybedip, masa başında kazanmasıyla ünlü İngiliz politikasına benziyor bir bakıma. İlçelerde taraf ol, Baykal’’ın adını tepe tepe kullan, buna rağmen neredeyse tamamında kaybet, sonra da ’‘Baykal bizi başkan yap’’ şarkısını söyle’…
Hem de koro halinde’…
Peki bu hesap tutacak mı?
Baykal, İzmir’’deki fotoğrafın aksine bir takdirde bulunacak mı?
CHP Lideri’’ne yapılan servislerdeki tablo nasıl?
Kaybeden cephenin aktörleri, Baykal’’a servis ettikleri İzmir fotoğrafında photoshop marifetiyle oynama yaptı mı?
Yanıtlar sonraki yazıda saklı’…