GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
22 Temmuz 2012 Pazar

CHP Kurultayı ve iki fotoğraf

Kurultaylar partisi CHP’nin adını “Değişim ve Demokrasi” verdiği 34. kez gerçekleşen kurultay yoğun geçen atmosferin ardından atlatılmasına rağmen tartışmaları halen devam ediyor. Partide, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘tek yetkili benim’ anlayışı ile yaptığı liste eski Genel Başkan Deniz Baykal ve eski Genel Sekreter Önder Sav’ın kısmi müdahalesi olsa da delegelerden onay aldı. Listeyi delerek adını Parti Meclisi’ne yazdıran 3-5 kişinin dışında delegeler önlerine konulan isimleri onaylayarak yaklaşan yerel seçimler için Kılıçdaroğlu’na çok önemli bir şans verdi. Kılıçdaroğlu ve ekibinin bundan sonra partiye kazandırdığı oy oranını daha yukarılara çıkartmaktan başka çaresi yok. Aksi bir durum olması halinde ‘partinin geleceği ve başarısı’ gerekçesiyle durulan suların yeniden bulanması hiç de uzak değil. Zaten kurultayda, 98 kişilik ‘beyaz’ liste ve onun çekirdeği 52 kişilik ‘sarı’ listeye “örgütün listesi” adıyla çıkartılan alternatif ‘mavi’ liste adeta gelecek için ‘biz buradayız, hazırız, her an her şey olabilir’ diyen ekibin uyarısıydı. Delegeye de alternatif olarak kendilerini göstermiş oldu.




Kısa bir genel değerlendirmenin ardından gelelim kurultayın İzmir yansımalarına. Parti Meclisi’ndeki sayının düşmesine rağmen İzmir gerçekten kurultaydan sayı olarak istediğini aldı. Sayı olarak almasına aldı da gerek PM’ye, gerek Bilim Yönetim ve Kültür Platformu’na (BYKP), gerekse Yüksek Disiplin Kurulu’na girenler İzmir’in tamamını temsil etti mi?. Bana göre hayır. İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun imzasını taşıyan yeni oluşum maalesef sayı yükselmesine  rağmen belli ekibin temsil oranını arttırdı. Yani bundan sonra Ankara’da bir-iki kişi ile temsil edilen ekip daha çok kişi ile temsil edilmiş olacak. Kılıçdaroğlu’nun beyaz listesinde BYKP’de yer alan ve seçilen Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, Milletvekili Aytun Çıray ve PM Üyesi Berrin Dilekçi dışında kalan isimlerin neredeyse tamamı Yüksel-Kocaoğlu cephesi ile doğrudan birlikte çalışacak.
 
Ankara’da, kurultaydan önce Milletvekili Alaattin Yüksel’in organizasyonunda balık restoranda bir araya gelen İzmir delegeleri zaten gereken mesajı vermişti. Kurultayda yaşanan ayrışma günler öncesinden de yansıdı. Birçok isim o gün aynı yerde bulunmasına rağmen birbirine selam bile vermedi. Kongrenin yansımaları yemeğe, yemekteki durum da kurultay salonuna ve listelere yansıdı.  Sonuçta ortaya üzerinde tartışılan, yorumlar ve analizler yapılan durum ortaya çıkmış oldu.
 
KİM KİMİNLE?
Tabi ki ortaya çıkan son durumun ardından tabiri caizse oyun dışında kalan isimler var. Bir dönem gazetelerin hakkında “İzmir’in siyasi patronu” manşetleri attığı Milletvekili Mehmet Ali Susam hiç de beklemediği bir durum ile karşılaştı. Kurultaydan bir gün önce kulislerde adı bırakın PM’yi, MYK’ya bile girebilecek isimler arasında gösteriler Milletvekili Erdal Aksünger bir anda ters köşe oldu. İzmir’in diğer Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli siyaseten hırslı olmasa da gönlünden geçirdiği PM’ye alınmadı. Zira, bir başka Milletvekili Musa Çam da öyle. Kent ile bağlarını koparan “siyaset üstü” büyük insan AİHM eski Yargıcı Rıza Türmen’i saymıyorum bile… TBMM Başkan Vekili Milletvekili Güldal Mumcu ile son saydığım üç ismin PM’ye adaylık için resmi başvuru yapmadığını da söyleyelim.
 
Kurultayın siyasi müdahale kısmına geldiğimizde ise Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Kılıçdaroğlu ile görüşmediğini, listeye müdahale etmediğini, aslında kendisinin değil bu işin örgütün meselesi olduğunu anlattı. Kocaoğlu haklıydı ve dedikleri de doğruydu. Gerçekten ne kurultay salonunda ne de öncesinde birebir çalışmadı. Zaten il kongresine müdahale etmiş, İl Başkanı Ali Engin’i koltuğa getirerek sistemin tam merkezine oturmuştu. Kocaoğlu, ‘bilmiyorum, görmedim, duymadım’ dese de Engin, onun ve ekibinin adına defalarca kez genel merkez ile temas kurdu, isim önerdi, toplantı yaptı, liste şekillendirdi. Sonunda da Kocaoğlu’nun istediği oldu. Aslında Kocaoğlu listenin şekillenmesinde en önemli rolü olan kişiydi. Sadece siyasi taktik gereği elini ateşe uzatmadı.




Önümüzdeki süreçte Milletvekilleri Hülya Güven, Mustafa Moroğlu ve Oğuz Oyan’ın katıksız desteğini alacak olan Kocaoğlu’nun kenara ittiği Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın bu durumdan hiç de memnun kalmadığı bilinen gerçek. Kurultay salonunda öfkesine hakim olamayan Susam, zaman zaman etrafındakilere tepki gösterirken Kocaoğlu’nun sözlerine ve ikna çabalarına da kulak asmadı. Beyaz listeden sarı listeye geçişte önü kesilen Susam’ın sorumlu olarak gördüğü isimlerin başında gelen Kocaoğlu-Yüksel yapısına olan bakışı zaten salonda da Ali Engin’e gösterdiği tepki ile kendisini belli etti. Aslında partinin gerek ülke genelinde gerekse İzmir’de ikiye hatta üçe ayrılmasına neden olan bu kurultayın sonuçları kısa zamanda ortaya çıkacaktır.
 
YEREL SEÇİM VE BAŞKANLAR
Son olarak kurultayın yerel seçimlere yansımasına da bakacak olursak İzmir’de işler oldukça karışacak. Kılıçdaroğlu, eğer kurultayda olduğu gibi İzmir’in temsilini Başkan Kocaoğlu ve Yüksel ekibine bırakırsa en az 10 belediye başkanı değişecektir. Projelerine karşı çıkan, kendisine karşı ayaklanma başlatan, grup toplantılarında direnen ve çeşitli zamanlarda karşı karşıya kaldığı belediye başkanlarını ‘kara listeye’ alan Kocaoğlu’nun yerel seçimde yaşadıklarının üzerine sünger çekmeyeceğini herkes biliyor. Siyaseten kendisine yapılanları unutmayan Kocaoğlu’nun günü geldiğinde yapacağı hamleler geçmişi aydınlatacaktır. O yüzden belediye başkanlarının şimdiden Kocaoğlu’nun karşısında yön değiştirme gayretleri de dikkat çekmeye başladı.
 
Sözün özü… Yazının içinde yer alan yukarıdaki iki fotoğraf durumu aslında en kısa yoldan sizce de özetlemiyor mu?
 
NOT: Kurultayda PM’ye giremediği için Ali Engin’e yüklenen “senin de sonun Tacettin Bayır” gibi olacak diyen İl eski Başkanı Rıfat Nalbantoğlu her ne kadar “yalnız kalabileceğini kast ettim” dese de Kocaoğlu-Yüksel yapısının güdümünde olduğunu kastetti. Nalbantoğlu bu ifadeleri kullanınca aklıma önceki kongre ve kurultay sürecinde salonlarda bile dikkat çeken, Önder Sav ekibi ile ayrılmaz emir-komuta ilişkisi içindeki birlikteliği geldi.