GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
4 Haziran 2012 Pazartesi

CHP İzmir İl Kongresi oldu da…

Şu an için kongre sonuçlarını bilmiyorum. Çok önemli de değil. Ne gidenler umut verdi ne de gelenler umut veriyor.
Kimin geldiğiyle ilgili değilim. Neden geldikleriyle ilgiliyim. Soruyu böyle sorunca, kim gelirse gelsin, sonucun değişmeyeceği kendiliğinden ortaya çıkıyor.
 
Her şeyden evvel, CHP’nin kadrolarını, yönetici zümresini ve büyük ölçüde örgütünü oluşturan üyeler düzenin insanlarıdır; düzenden beslenen, düzenin savunucularıdır.
Bu, hep böyleydi. Sola umut bağlayanların yanılgısı, bu insanların devrimci zannedilmesinden kaynaklanıyor.
Aslında, CHP, her haliyle ve her fırsatta böyle bir derdi olmadığını gözümüze sokuyor. Ne ki, biz yurttaşlar, bırakıldığımız çaresizlik içinde, bunu görmek istemiyoruz. Üzerinde yaşadığımız topraklar ayaklarımızın altından çekilirken, bir umut ışığı arıyoruz. Ne hazindir, CHP, küçük bir umut ışığını bile bu Cumhuriyet’in yurttaşlarına çok görüyor. Gerçekle yüzleşmek gerek; Hasretiyle yanıp tutuştuğumuz o devrimcilik, Atatürk ile birlikte 1940 öncesinde kaldı.
 
Sorun ne?
Sorun şu ki, CHP kadroları, Cumhuriyet devrimini ve Aydınlanma düşüncesini ikibinli yıllara nasıl taşıyacağını bilemedi. Bu anlamda, “Cumhuriyet’in Milenyumu” olmadı.
Karşı devrim hareketi, değişim projesini çalışırken; CHP kadroları, Atatürk’ün eteğine tutunmayı tercih etti. Ve bu yaptığını Atatürkçülük olarak adlandırdı.
Cumhuriyet devrimini ileriye taşıyamayan çapsız kadrolar, resmi ideolojinin temsilcilerine dönüştüler. Sırf kendi iktidar alanlarını korumak için, ceberut devletin savunucusu oldular. Aymazlar, Cumhuriyet devriminin, asker himayesinde sürgit ayakta kalacağını zannettiler.
Silahlı devrim olur ama, silahların gölgesinde devrim yaşamaz. Atatürk bunu görmüştü.
Sistemin sunduğu mevki ve nimetleri ülke yararının önünde tutan yönetici zümresinin gafleti sonucunda, bugün, o görkemli Aydınlanma devrimi, İslamcıların üstünde tepindiği statükoya dönüştü.
 
Süregelen CHP kongrelerini izleyenler ellerini vicdanlarına koyup söylesinler; Ülkenin geleceğine dair, inandırıcılığını yitirmiş sloganlar dışında, yüreğimize su serpen bir tek söz söylendi mi?  
Söylenmedi. Çünkü, herkesin derdi, bir yerlere seçilmek ve sonra yürüyüp gitmek…
Nasıl olsa, eldeki hazır siyaset malzemesinden bir şeyler söylemek suretiyle biz “saf seçmenler”in oyunu almak kolay. “Şeriat geliyor!” der işi bitirirler.
Ha, bir de, İzmir CHP’nin kalesi ya!..
 
Ben, CHP’de olan bitene biraz geri çekilerek bakmak istediğim zaman, sevgili Ümit Yaldız’ı okuyorum. Gerçekten, olaylara ayna tutuyor. Yorumlarla yönlendirmiyor.
Benim tavsiyem, CHP kulislerinde, mutfağında olan biteni Ümit Yaldız’dan okuyun. O zaman, ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.
Kuşkusuz, benim iddialarımı dile getirmiyor. Muhtemelen bakış açılarımız da farklı. Ancak, objektif bir gözlemle, CHP’yi yönetenlerin ve yönetim çevrelerinin temel kaygılarının bu ülke olmadığını hemen görebilirsiniz. Sadece, öyle “imiş” gibi yapıyorlar. Temel mesele ve başarının kriteri, tutunduğu yere mıhlanıp kalmak.
Kim gelir, kim gider bilemiyorum; ama bu kafalar değişmedikçe umutlanmanın alemi yok.