GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
27 Ağustos 2011 Cumartesi

Baykal’dan Kocaoğlu’na ‘elçili’ yanıt!

Aslında Kocaoğlu ile yaptığımız derin sohbetin detaylarına ilişkin kalem oynatmaya devam edecektim. Ama Kocaoğlu’nun ağzından kaleme aldığım Genel Merkez ile ‘restleşme’ bölümüne ilişkin önemli bir açıklama yapıldı. Kocaoğlu’nun 2009’da Urla Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu’nun aday gösterilmemesi üzerine genel merkeze, genel başkana çektiği ‘istifa’ restine ilişkin bölüme itiraz eden kişi bizzat Deniz Baykal.
Ama açıklamayı bizzat değil elçi kullanarak yaptı Baykal.
Elçisi de tahmin edebileceğiniz gibi İzmir’de yaşayan son Baykalcı Kemal Karataş’tı.
Sabah saatlerinde telefona sarılan Karataş, yazıyı okuyan Baykal’ın kendisine bu yönde bir talimat verdiğini söyleyerek Urla’daki çiftliğinden kalkıp Alsancak’taki ofisimizde aldı soluğu.  
Kocaoğlu’nun ifadelerini Baykal’ın şaşkınlıkta karşıladığını anlatan Karataş, Baykal’ın açıklama yaparak sürece yönelik hafızaları tazeleme ihtiyacı duyduğunu dile getirerek başladı söze. ‘Kocaoğlu’nun ‘Size 10 dakika süre veriyorum. Ya Urla adayını değiştirirsiniz ya da Büyükşehir adayını…’ şeklinde bir yaklaşımının söz konusu bile olmadığını, bırakın resti bunun imasında bile bulunmadığını savunan Karataş, bu konuda Baykal’ın ‘düzeltme’ için kendisini görevlendirdiğinin altını sık sık çizmeyi de ihmal etmiyordu.
Deniz Bey, diyor ki diye başlayan Karataş, ‘Beni tanıyan herkes bilir ki, bana hiç kimse hiçbir şekilde bir dayatma yapamaz. Aziz Kocaoğlu’nun da şahsıma rest çekerek talepte bulunması söz konusu bile değildir. Hatta imada bile bulunmamıştır’
**
Karataş’a göre bu ifadeler Baykal’a ait. Dönemin il başkanı olarak o sürecin Baykal’dan sonra en büyük tanığı benim’ diyor ve başlıyor anlatmaya…
O olay, o süreçte farklı yaşandı. İzmir için ilk aday çalışması parti kamuoyunun bildiği üzere Çeşme Sheraton Oteli’nde başlamıştır.
Hatta oteldeki çalışmanın ilk taslağını Sayın Baykal’la birlikte ikimiz yaptık. Gizli toplantıda hazır bulunan Mehmet Sevigen bile odaya alınmadı. Hem Büyükşehir hem de ilçe belediye başkan adaylarının kimler olabileceği konusunda bir fikir jimnastiği geliştirdik.
Kesin olmamakla birlikte bir taslak liste çalışması yapıldı. Bu çalışmadan sonra teker teker Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu ve milletvekillerinin birkaç belediye başkanı otele davet edilerek bunların görüşleri alındı Sayın Baykal tarafından…
Ve sonra bu isimlendirmeler en son Ankara MYK’dan seçilen ve Baykal’ın başkanlık ettiği 8 kişilik kurul tarafından netleştirildi. Kesin karar PM’den yetki alan MYK verdi.
Ben hem Çeşme’deki ön çalışmada hem de MYK’dan seçilen 8 kişilik ön kurulun toplantılarında hazır bulundum, İzmir ile ilgili sürece katkı koydum.
Ve Kocaoğlu listeyi CHP’nin internet sitesinde yayınlandıktan sonra öğrenebildi o listeyi.
Elbette ki Baykal da başkan adaylarının belirlenmesi sürecinde milletvekillerine de etkin isimlere de sorduğu gibi Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu’na da sormuştur.
Bu listenin kesinleşmesi merkez yürütme kurulu toplantısında ve de en sonra benim il başkanı olarak davet edilmemle birlikte kesinleşmiştir.
Bu kesin listeyi Kocaoğlu, CHP’nin internette yayınlanmasından sonra öğrenebilmiştir.
 
Urla’da önerdiği isimler olmayınca Kocaoğlu Baykal’dan randevu isteyerek Ankara’ya gitti.
Orada tahmin ediyorum ki, benden yana şikâyet etti. Ve saat 18.00 sıralarında Baykal beni telefonla arayarak ‘Aziz Bey’le gene kavga etmişsin Kemal. Çabuk buraya gel’ dedi.
Ben bu konuşmadan Kocaoğlu’nun Ankara’ya gidip listelerle ilgili talepte bulunduğunu anladım. Ben o akşam uçak bulamayacağımı yarın gelebileceğimi söylediğim.
Ve bu konuşmadan beş dakika sonra beni  Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen aradı. Bana ‘Endişelenme Kemal, Deniz Bey seni Kocaoğlu ile görüştürecek. Sen Aziz Bey’i sadece dinle. İtiraz etme’ dedi.
Anladım ki bir gönül alma toplantısı olacak Ankara’da… Ve adayları ilan ettiğim için de rahatladım. Ertesi sabah Ankara’ya gittiğimde doğrudan genel başkanlık katına çıktım. Özel kalem müdürü Nilgün Hanım da beni bekliyordu. Beni acele zemine indirip özel bir araçla Aziz Bey’le görüştürmek üzere Sheraton Otele yönlendirdi. Orada Aziz Bey’le görüşüp, sonra ikiniz buraya geleceksiniz’ dedi.
Ve Sheraton Otele gittiğimde alt katta, salonda, köşede, dipte Kocaoğlu’nu otururken buldum. Telefonla görüşüyordu. Yanına gidip ‘Merhaba sayın başkan’ deyip karşısına oturdum. Konuşması bittikten sonra bana ‘hoş geldin’ diyerek direkt konuya girdi.
Bana söylediği ‘Bütün ilçelerin adaylarını belirlemişsiniz. Konak’ı aldın. Benim kendi ilçem olan Bornova’yı da aldın. Onu da değiştirmişsiniz. Bütün ilçeleri tamamlamışsınız. Ama benim burada olmazım Urla’dır’ oldu.
(Ben, Sevigen’in uyarısını dikkate alıp sadece dinliyorum)
‘Bak sana anlatayım’ dedi. Sen o dönem il başkanı değildin. Ben ANAP’lı Urla Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu, Seferihisar Belediye Başkanı Hamit Nişancı ve Bayındır Başkanı Alaattin Çapuk’u CHP’ye kazandırmak için çalışma yaptım. Benim bunlarla ilişkilerim iyi… Kendilerini CHP’ye alabileceğimi Sayın Baykal’a aktardım. Urla, Seferihisar ve Bayındır. Ama bunlar içinde Urla, Karaosmanoğlu partiye alırsak Bülent Baratalı karşı çıkabilir diye söylediğimde Sayın Baykal şu yanıtı verdi.
‘Sen o işi hallet, Bülent’le ben konuşurum. Merak etme’ dedi.
Ve ben de Karaosmanoğlu’nu partiye aldım. (Tabi ki de adaylık sözü/garantisi vererek)
O nedenle bu aday benim olmazsa olmazımdır.

Araya girip ‘Hamit Nişancı neden olmadı?’ diye soruyorum Karataş’a…
‘Hamit ağır şartlar koştu. Baykal bana görev verdi. Abdül Batur’la birlikte gittik Seferihisar’a… Seferihisar ilçe örgütünü de istedi. İlçe başkanı kim olacak? diye sorduğumda Nişancı kapıda duran adamını gösterdi. Ben de Nişancı’ya yolun açık olsun dedim. Baykal da ‘örgütü dışlıyorsa bırak Hamit’i’ dedi.
Ondan sonra orada ben Tunç Soyer’i buldum.
Kocaoğlu’nun restine ilişkin anılarla devam ediyor….
‘Sadece Urla’dan vazgeçmem’ dedi. Ben bana verilen talimatla dinledim. Sonra yemeğe gittik. Hatta bana kuru fasulye ısmarladı. Sonra genel başkana gittik. Baykal ‘anlaştınız mı’ dedi. Kocaoğlu ‘anlaştık’ deyince ben öylece baktım.
Bu kez Kocaoğlu birden atlayarak artık Kemal de belediye başkanı… Biz hemen İzmir’e gidip çalışalım ama önce il başkanını belirleyelim’ dedi.
Baykal ‘O zaman kim olsun’ deyince Kocaoğlu, Rıfat Nalbantoğlu (O dönem PM Üyesi) olsun’ dedi. Deniz Bey bana sorunca ‘Sayın başkanım ben örgütle konuşayım, sonra size bildirmek istiyorum’ dedim.
O sırada medya mensupları kapıda bekliyordu. Bizlere dönerek, ‘Peki, siz dışarıda bu konuyu konuşun, anlaşın. Biraz sonra yeniden kendi aramızda görüşürüz’ dedi. Dışarı çıktık, bana ‘Neden Rıfat için ‘olmaz’ diyorsun’ dedi ve asansöre binip gitti.
*
(Kocaoğlu’nun bize anlattığı ama kaleme almadığım bölümle uyuşuyor bu açıklama)
Ancak Kocaoğlu asansöre binip iki kat aşağıdaki Genel Sekreter Önder Sav’a gittiğini, Nalbantoğlu’nun il başkanı yapılmasını istediğini, bu talebi yerine getirilmeden de Ankara’dan ayrılmayacağını bildirdiğini söylemişti.
Ve de birkaç gün Ankara’da kalıp Sav’dan Nalbantoğlu garantisi almadan da İzmir’e dönmediğini tabi ki…
Karataş devam ediyor…
Ben de MYK üyesi Mehmet Ali Susam’ın odasına gittim. Orada gördüm ki Başkan Kocaoğlu, Urla adayı konusundaki çekincesini ona da anlatmış. Ve de bir istifa dilekçesi yazıp, onun masasına bırakmış. Dilekçeyi ciddiye almadım. Çünkü ciddi bir devlet adamı bu dilekçeyi Genel Başkanın özel kalemine bırakır ya da genel sekretere bırakıp kaydını alır.
Dilekçesini sıradan bir MYK üyesine bırakması onun bu konudaki ciddiyetsizliğini gösterir. Sayın Baykal’ın açıklamaları doğrudur. Bırakın rest çekmeyi en küçük bir imada bile bulunmamıştır Kocaoğlu. Fakat siyaset budur ki, Baykal Kocaoğlu’nun bana anlattığı olaylar doğrultusunda onu haklı bulmuş olacak ki kesinleşen ilçe belediye başkan adayları listesini değiştirip Urla’da onun dediğini yaptı. İnternet sitesinde yayınlanan liste değiştirildi.
Değişiklikten sonra benim de bilgilendirilmem yapıldı. Süreç böyle işlemiştir.
Karataş yine devam ediyor. Tabi ki Kocaoğlu’nun pek çok ilçede adayı vardı. Bana da uğrayıp nabız yoklamış hatta pek çok ilçe konusunda fikrini beyan etmiştir.
Olmazsa olmazı gördüğü Urla’nın dışında başka ilçelerde de desteklediği adaylar mevcuttu.
Araya girip soruyorum…
Peki, Büyükşehir adayı/başkanı Kocaoğlu’nun listesiyle internette yayınlanan listeyi karşılaştırırsanız. Kaç ilçede Kocaoğlu’nun dediği olmuştur?
Yanıt: Sadece Bayındır’da… Orada ben de Alaattin Çapuk’u destekledim.
Ya Dr. Mustafa Aras… Yani Kocaoğlu’nun rest çekmesine neden olan ve internette açıklanan ilk Urla Belediye Başkan Adayını kim buldu?
Yanıt: Ben buldum.
Soru: Ama o 2004’te AKP’nin adayı değil miydi?
Yanıt: Evet öyleydi. Bakın, Urla için ilk adayım bir Su ürünleri profesörüydü. Ama o kariyer yapmayı seçince orada yaptığımız değerlendirmede Aras’ı gözüme kestirdim. AKP’den aday olmuş bir sosyal demokrattı. Benim adayım olduğunu anlayınca Bülent Baratalı da sıcak baktı o isme.
Soru: Ya listede değişen diğer ilçe Torbalı… Oradaki doktor da benim adayımdı. Ama sonra Urla gibi benzer bir nedenle o da Baykal tarafından değiştirildi.  Ben de saygı duydum. Peki, Rıfat Nalbantoğlu konusunda ‘olumlu görüş’ bildirdiniz mi sonradan…
Hayır, bildirmedim. Sayın Baykal, il başkanlığı konusunda Aziz Bey’i kırmadı.
*
Baykal’ın Karataş üzerinden açıklama gönderdiği bölüme geri dönersek; Baykal ‘Telefonla aranıp 10 dakika süre verilmek suretiyle rest çekildiği’ bölümüne itiraz ediyor sanırım.
Çünkü ortada MYK Üyesi Susam’ın masasına bırakılmış bir istifa mektubu var zaten. Karataş da bunu doğruluyor. Öte yandan ‘rest telefonunun’ Baykal’a mı yoksa onu temsil eden birine mi açıldığı hala net değil. Sohbet toplantısında bu detaya dikkat etmediğim gibi sorma gereği de duymadım. Yani olayı anlatırken benden kaynaklı bir teknik hata da oluşmuş olabilir. Çünkü doğrudan Baykal’a olmasa da onu temsil eden ‘Sevigen, Yılmaz Ateş hatta MYK Üyesi Susam’ gibi birine de açılmış olabilir o telefon.
Sonuçta Karataş’ın anlattığına göre Baykal Karaosmanoğlu’na adaylık sözü vermemiş. O sadece ‘CHP’ye geçişi’ konusunda kolaylık sağlayacağını, ‘Bülent’le ben konuşurum’ diyerek Karaosmanoğlu’nun CHP’li olmasını sağlama sözü vermiş.
Karaosmanoğlu’na söz veren Kocaoğlu imiş.
Ve sonuçta Kocaoğlu, söz verdiği Karaosmanoğlu’nu aday yapmak için Ankara’ya kadar gidip, MYK üyesinin masasına istifa mektubu bırakarak, Büyükşehir koltuğunu bırakma riskini üstlenmiş. Urla gibi küçük bir ilçe için İzmir’in en büyük koltuğunu riske atmayı her babayiğit göze alamaz.  Sözünü yerine getirmek uğruna, onlarca kişinin takla attığı Büyükşehir koltuğunu gözden çıkaran Kocaoğlu’nu kutluyorum.
*
Ve bu yazıya son vermeye hazırlandığım sırada Seferihisar Belediyesi Eski Başkanı Hamit Nişancı aradı. Aziz Başkan’ın ‘Urla, Seferihisar ve Bayındır’ konusunda söylediklerinin tamamının doğru olduğunu söyledi Nişancı. ‘Kocaoğlu bu mücadeleyi verdi. Çok net tavırlar koydu bizim için. Benim için de çok bastırdı. Ama ben CHP’nin o günkü tablosunda bu işin ekipsiz olmayacağını gördüm. Ve gelinen noktada haklı çıkan ben oldum’ dedi.
*
Karataş gibi o dönemin canlı tanıdığını bulmuşken diğer ilçeleri sormadık mı sanıyorsunuz. Hemen her ilçede dediği yapılan Karataş’tan diğer ilçe belediye başkanlarının nasıl belirlendiğini de öğreneceksiniz. Tabi ki Bayram tatilinde Gönül Soyoğul’un kaleminden çıkmış nefis bir röportajda…
 
Not: Röportaj kıvamında olunca yazı biraz uzuyor. Kusura bakmayın…