GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
5 Temmuz 2012 Perşembe

Yok, yok, yok!

Adalet istedik bugün.
Önce kendimiz için…
Ardından da Büyükşehir Belediyesi’nin aylardır tutuklu yargılanan bürokratları için.
Bizimki ertelendi. Suçumuz Aziz Kocaoğlu’nun savcılık ifadesini yayınlamaktı. Yani gazetecilik yapmak! Bir kısım medyanın operasyonun ilk gününden itibaren çarşaf çarşaf gizli belge/bilgi, teknik takip görüntüsü yayınladığı ortamda ‘ifade yayınlamanın’ da lafı mı olur diyenler oldu adliye önünde… Zaten biz de aşağı yukarı aynını söyledik hâkime…
Tabi ki belgeleriyle iddiamızı ispat edeceğimizi de ekledik.
Neyse ki basın suçlarına ilişkin sağlam düzenlemeler getirildi.
Ve neyse ki sadece gazetecilik yaptığımız için yargılandık.
Kendilerini ‘gazeteci’ olarak tanıtan nicelerinin nelerle yargılandığını hatta cezalandırıldığını duyuyor/biliyoruz.
*
Ya Büyükşehir Belediyesi’nin tutuklularının durumu?
Onlar ne olacak? ÖYM’lerin kaldırılması sürece nasıl etki edecek?  
En azından halen soruşturma için açık tutulan 308 nolu dosya kapatılacak.
Yani soruşturma daha fazla derinleştirilemeyecek ve bu gelişmeyle bile sadece Büyükşehir’in değil ilçelerdeki ‘özel yetki korsusu’ son bulacak. Ama yasaya eklenen geçici madde yüzünden kafalar karışık. Öncelikle davanın görüldüğü mahkeme değişmiyor. Özel yetkisi kaldırılsa da ‘sadece bu duruşmalar’ için de olsa eski misyonunu sürdürecek 8. Ağır Ceza… Ama mahkeme heyeti şimdiden TCK 250, 251’den söz etmeyi bıraktı. Bunlar sürece dair olumlu adımlar.
Aslına bakarsanız tam bir hukuksal garabetle karşı karşıyayız. Devam eden davalar içinde İzmir’i aynı bir yere koymak zorundayız. TCK’dan çıkarılan 250 ve 251. maddelerin yetkileri terörle mücadele yasasına eklendi. Ama İzmir’deki davanın terörle mücadele yönüyle bir karşılığı yok. Ergenekon, balyoz, andıç ve KCK davalarıyla İzmir’i ayıran da bu…
İzmir Büyükşehir’de devlete karşı işlenmiş bir cürüm, darbe girişimi, terör suçu, ya da silahlı bir çete (mafya) yok. İşte tam da bu nedenle bana bu dava hukuksal açıdan olmasa da teknik açıdan bitmiştir.
İhale mevzuatına dayandırılan ve ‘kamu zararı’ mantığıyla kurgulanmış çete/örgüt davasından sıradan bir davaya dönüş kaçınılmaz görünüyor. Aksi, doğa kurallarına değilse de yürürlükteki hukuk kurallarına aykırı olur çünkü.
Adına menfaat çetesi dense de iddianameyi satır satır incelediğinizde ne örgütün başı 1 nolu Kocaoğlu hakkında ne de 130 nolu sanık hakkında herhangi bir maddi menfaatten söz edilmiyor. Daha çok bazı ihaleler nedeniyle kamunun zarar ettiği iddia ediliyor.
O iddiayı ortaya atan da özel yetkili savcı tarafından bilirkişi olarak atanmış maliye mevzuatına hakim bakanlık personeli…
Sağlıklı ve objektif bir bilirkişi raporu yok.
Örgütün başı 400 yılla yargılanan Başkan Kocaoğlu serbest.
Hakkında tek bir satır kişisel zenginleşme/zimmet ya da rüşvet iddiası yok.
Tutuklu/tutuksuz bürokratların hiçbiri hakkında sebepsiz zenginleşme ya da ona benzer bir iddia yok. Yok üstüne yok!
Ya ne var? 430 gündür süren anlamsız tutukluluk var. Hükümlülüğe dönüştürülmüş tutukluluk… Özgürlük gaspı bir yerde...
Adı menfaat çetesi… İyi de bu çetede menfaati kim, nasıl sağlamış merak ediyorum.
En bariz örnek Çankaya Katlı Otopark’ı…

Özel bir firmanın verdiği fahiş fiyata inanmayıp yetkisine dayanarak belediye otoparkını belediye şirketine veren Kocaoğlu buradan nasıl bir menfaat sağlamış olabilir?
*
Sonuçta kamunun malı kamuda yani belediye şirketinde kalmış olmuyor mu?
Zarar da etse kar da etse kamu etmiş olmuyor mu ya da…
Yine ESHOT Durak İhalesi…
Burhan Özfatura’nın ekibinden Talat Şimdi mahkeme heyetine yazdığı raporda ‘sistemin kendi dönemlerinde kurulduğunu’ belirterek, yapılan ihalede herhangi bir kamu zararı olmadığını vurguluyor. Ayrıca ESHOT ihalesini döviz cinsinden yaparak ‘kamu zararına’ yol açma iddiasına bugün kargalar bile gülüyor. Köylüden mandalina alıp okullara dağıtarak Kocaoğlu’nun ya da bürokratların nasıl bir menfaat sağladığını bilmek istiyorum.
Ya da Manisa’daki üretici kooperatifinden atkı/şal alıp öğretmenlere dağıtırken…
Kocaoğlu ya da herhangi bir bürokrat herhangi bir ihale karşısında rüşvet almış mı, zimmet suçu işlemiş mi, hesaplarında ya da yakınlarının hesaplarında ‘KİK bürokratlarında olduğu’ gibi milyon dolarlık hareketlenmeler olmuş mu?
Olmuşsa bu konuda yazdığım her satır için gereğini yapmaya hazırım. Ama olmamışsa mahkemenin ‘adalet’ konusunda acele etmesi oluşan ve tazmini şimdiden mümkün olmayan mağduriyetleri önlemesi gerekiyor. Savcının oluşturduğu çete şemasıyla devletin oluşturduğu belediye şeması tıpatıp aynı…
Öyle garip bir şema ki bu…
Bir zamanlar belediyenin 2 nolu adamı Ersu Hızır’la Kocaoğlu bugün davalık.
Yine bir dönemin ‘genel sekreter yardımcısı’ Ferda Eser’le Kocaoğlu davalık.
Yine çete şeması içinde yer alan bazıları siyasi hayatı boyunca Kocaoğlu’na karşı duran isimlerdi. Diğerleri de zaten belediyede ast/üst ilişkisinde olduğu simalar.  
Bu celse de zor görünse de kendi adıma umutluyum tahliyelerden…
Başından beri olması gerekenin bu olduğuna inandığım için olabilir benimkisi.
Ama yine de umutluyum. Buca’nın ayazına, Bergama’nın/Şakran’ın sancısına aylarca katlananlar özgürlükleri geri verilmeli artık.
*
Sayın Cumhurbaşkanı’nın da dediği gibi…
İzmir davasının içi boş…
Yüz yıl görülse bir şey çıkmaz! Unutmadan…
Bu dava ‘kamu zararı’ mantığı üzerine kurgulanmış dedik ya…
Başkan Kocaoğlu’nun yerinde olsam bağımsız bir uzmana inceletirim.
Operasyonlar, duruşmalar, tutukluluklar nedeniyle ne kadar kamu zararı oluştuğunu..
Onlarca bürokratın günlerce mesaisini alan, uykularını kaçıran, elini titreten bir dava…
Pek çok şirket aylardır genel müdürsüz…
Genel sekreterlik, daire başkanları, şu müdürleri vekaleten yürüyor. Ve dava boyunca ifade veren/vermeyen yüzlercesi rutin işleri bile yürütemez, imzaları atamaz hale geldi. Kocaoğlu kabul etmese de vatandaşın/kamunun işi bu süreçte aksadı. Bağımsız uzmanlar ince bir çalışmayla oluşan kamu zararını tespit edebilir. Her yıl 5 katrilyonu bulan bütçesiyle pek çok bakanlıktan fazla ircaa kabiliyeti olan İzmir Büyükşehir’i 8 yıldır yöneten Kocaoğlu’na isnat edilen kamu zararıyla 15 aylık operasyon/dava sürecinde oluşan kamu zararını karşılaştırma imkânı buluruz bizler de… Kalıbımı basarım süreçte oluşan kamu zararı dava dosyalarında oluştuğu iddia edilenden fazladır.
Ve davanın bir an önce bitmesini, bitmiyorsa da tahliye kararlarının bir an önce verilmesini bir de şunun için arzuluyorum. İzmir’de siyasal iklim yeniden normale dönecek çünkü. Kavurucu yazın sonunda artık yavaş yavaş başlaması öngörülen 2014’e dönük siyaset maçı daha dengeli ve daha keyifli olacak. Dava nedeniyle kentin üzerini kapatan kara bulutlar aşağıda sağlıklı bir atmosfer bırakmıyor. Kara bulutlar dağılırsa eğer, İzmir gerçek gündemlerinin peşinden yürüyebilir.
Aksi takdirde ne siyasetin tadı olur bu kentte ne de rekabetin…