GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
3 Temmuz 2012 Salı

Ali Aşlık ne demek istedi?

Sivas olayları… Ya da daha yaygın adıyla Madımak katliamı… Tarih 2 Temmuz 1993. Türkiye’de garip şeylerin olduğu muğlâk bir dönem. Vali’nin resmi davetlisi olarak kente gelenler Madımak’a kıstırılıp ateşe verildi. 33’ü konuk, 2’si otel çalışanı, 2’si gösterici… Tam 37 insan yanarak can verdi.
Biri henüz 12’sindeydi. Çoğu 18-24 arası…
Yaygın kanının aksine ölenlerin en az yarısı Sünni idi. Hatta aralarında Hıristiyan bir genç… Hollandalı bir gazeteci bile vardı.
Sonrasında yapılan ya da yapılamayan bir yargılama…
33 idam cezası… Firariler! Devletin bulamadığı (!) ama bu sırada askerlik yapıp, ehliyet alan sanıklar…
Ve dava zaman aşımından düştü geçen yıl. Onlarca türkü, ağıt yakıldı arkasından. Usta tiyatrocularca sahnelere taşındı acı… Onlarca kitabın sayfalarına, yüzlerce şiirin dizelerine sindi tarifi mümkün olmayan sancı. Ve Türkiye’nin dört yanına anıt oldu, heykel oldu, meydan oldu, cadde oldu 2 Temmuz…
Ateş düştüğü yeri yakar derler ama Madımak ateşi düştüğü yerin ötesini de yakmıştı.
Gelinen noktada küllense de içten içen kor gibi yanmaya/yakmaya devam ediyor aslında. Olayların merkezindeki isim Aziz Nesin olunca…  
Ve de yananlar Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nin davetlisi olunca…
Mesele Türkiye’nin asırlardır kanayan yarası olan Alevi-Sunni’ye indirgendi.
Dedim ya baştan…
O yıllar karanlıktı, muğlâktı diye… Gazeteciler bombalanıyor, kahvehaneler taranıyordu. Laik-anti laik çatışması bitiyor, Alevi-Sunni kavgası patlak veriyordu. Bölücü terörse en azgın dönemini yaşıyordu. Döneme ilişkin daha fazlasını hatırlayan/bilenleriniz mutlaka vardır. Ahkâm kesmek de değil niyetim. Sonuçta ülkenin özellikle de bir kesimin çok hassas olduğu bir konunun üzerinde olduğumu biliyorum.
**
AK Parti İzmir Milletvekili Ali Aşlık, TBMM kürsüsünden 2 Temmuz’un yıldönümünde bir konuşma yaptı, ortalık karıştı. Medya Aşlık’ın konuşmasından yalnızca bir bölümü alıp manşetine taşıyınca, sadece başlıkları okuyan bir millet olarak bastık ver yansını… Linç etmeye çalıştık anında... Ali Aşlık’ı uzun yıllardır tanırım. İzmir’de 5 yıl il başkanlığı yaptı sonuçta. Sözünü dudaktan esirgemeyen bir tarzı vardır. Dobralığı yüzünden bir parti büyüğünün gazabına uğrayıp milletvekili olmak için 5 yıl fazladan beklediğini de biliyoruz. Manşetlere taşınan sözlerini okuyunca telefona sarılıp aradım. Ne demek istedin diye sordum. Ayrıntılı bilgiler verdi. Sonra da TBMM konuşmasının tamamını okudum. Tutanaklardan anlaşıldığı kadarıyla Aşlık, CHP grubunun bir önergesi üzerine seçim bölgesi İzmir’de yaşanan olayları anlatmak için kürsüye çıkmış. Çiğli merkez, Harmandalı, Karabağlar ve Menemen’de ‘Alevi’ vatandaşların evlerine işaret konulduğu, bildiri dağıtıldığı iddialarına yanıt vermek üzere…
Sonra CHP Ankara Milletvekili Levent Gök’ün müdahalesiyle konu Sivas’a gelmiş.
İşte Sivas Davası’nda tek celselik avukatlık da yapan Aşlık’ın müdahalelerle dolu konuşmasının o bölümleri.
*
ALİ AŞLIK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakınız, Hoca Ahmet Yesevi’nin talebeleri Anadolu’ya geldiğinde Türkler daha Anadolu’da devlet kurmamışlardır.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Anadolu’yu yurt yapan anlayış sufi anlayıştır
ALİ AŞLIK (Devamla) – Anadolu erenleri Anadolu’da yaşayan Sünnilerin de Alevilerin de dedeleridir.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Sivas olayları da Türkiye'ye dayatılan gündemdir, Türkiye'nin gündemi değildir.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben orada yapılan yanlışlığı en az sizin kadar kınıyorum ama şunu bilesiniz ki orada yargılananların büyük bir kısmı, orada yananlar kadar masumdur.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Dolayısıyla, biz gerçekten adaletin tesisini istiyorsak, orada toplanan deliller çerçevesinde yeniden yargılanma istememiz lazım.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Dosyayı okuduktan sonra adaletin tesis edilemeyeceğini gördüğüm için, dayatılan birtakım senaryoları gördüğüm için ikinci duruşmadan sonra duruşmaya gitmedim.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Oraya giden arkadaşlarımız, belki adaletin tesisine katkı sağlamak için gittiler ama benim anlayışıma göre, ben onları da saygıyla anıyorum, bir nevi figüranlık yapmış oldular, dayatılan, oynanan oyunlara bir nevi figüranlık yapmış oldular, ben o figüranlığa Ali Aşlık olarak yapmadım.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Dolayısıyla, arkadaşlar, Türkiye'de olup biten her şeyi yeniden ele almamız lazım.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Keşke rahmetli Uğur Mumcu aramızda olsaydı da vicdanlı bir gazeteci olarak, Sivas olaylarını bir de o gazeteci gözüyle inceleyebilmiş olsaydı. Biz ne söylersek söyleyelim siz şartlı bakacaksınız, taraflı bakacaksınız. Keşke sosyal demokrat vicdanlı gazeteci arkadaşlarımız gerçekten dosyayı karşılarına alsalar da acaba bu yargılananlar gerçekten bu cürümü işlediler mi işlemediler mi bir de onların gözünden bunu dinleyebilsek.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Onun için, değerli arkadaşlar, Türkiye'ye birçok şeyler dayatılıyor.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Biz dayatılan gündemin değil, Türkiye'nin gerçek gündemlerinin peşinde koşmalıyız. Türkiye'de Kürt meselesi dayatılan meseledir, Türkiye'de Alevi-Sünni meselesi dayatılan meseledir.
*
Aşlık’la sıcağı sıcağına görüştüm. Sonuçta müdahalelerle, sözlü saldırılarla şekillenen bir konuşmayla yetinmek doğru olmazdı. Zaten tutanakların tamamını okuduğunuzda sağlıklı bir fikre ulaşıyorsunuz.  Öncelikle amacının yananlarla-yakanları aynı kefeye koymak olmadığını söyledi Aşlık ve ekledi:
“Ben sonrasında yapılan yargılama sürecine dikkat çekmek istedim. Elim sonuçlar doğuran yangın gibi yargılama sürecinde de elim sonuçlar doğduğunu gördüm. O tarihte Sivas’ta olmadığını belgeleriyle ispatlayanlara bile ‘idam’ cezası verildi. Hepsi değilse de o süreçte ‘mahalle baskısı’ nedeniyle çok sayıda masum insana ‘ağır’ cezalar verildi. Bence bu yangını çıkaran asıl suçlular hala yakalanamadı. Bunu anlatmaya çalıştım. Ama kürsüye geliş amacımın dışında bir konu olduğu gibi grup adabı gereği daha fazla ayrıntı veremedim”
Türkiye’de Alevilerin, Kürtlerin sorunları olduğu doğru. Ama ülkede bir Alevi-Sunni sorunu ya da Türk-Kürt sorunu olduğu doğru değil. Bunlar bu ülkeye dayatılan sorunlar…’ diyen Aşlık, “Bizi kendi halimize bıraksalar ne Sunni’nin Alevi ile ne Kürt’ün Türk ile bir sorunu yok. Ama birileri bu ülkeyi sürekli iç meseleleriyle rahatsız etmek istiyor. Sivas olayları da bu türden bir komplonun, provokasyonun ürünü… Perdenin gerisindeki asıl suçlular yerine piyon olarak kullanılanları yargılıyoruz. Dava dosyasını incelediğimde gördüm ki o tarihte yani 2 Temmuz’da Antakya’da olduğunu ‘otobüs bileti, otel kayıtlarıyla’ ispat eden bile tutuklandı, ceza verildi. Daha ne diyeyim… Bugün elimizde çok daha yeni bilgi ve bulgular var. O bilgi ve bulgular ışığında Sivas Davası’nın en baştan yeniden görülmesi ve gerçek anlamda adaletin tesis edilmesi gerekiyor. Aslında meselenin özü bu…”
Satır araları doğru okunduğunda Aşlık haksız sayılmaz.  
Sivas’ı basit bir yerel nümayiş gibi gösterip bir an önce kapatmadık mı? Belki de gözümüzün önündeki asıl suçluları yıllarca bulamayıp davayı zaman aşımından düşürmedik mi?
Peki, sadece Sivas defterini mi kapattık?   Çorum, Maraş, Taksim…
Gazeteci/aydın suikastları. Uğur Mumcu’dan Abdi İpekçi’ye kadar…
Birkaç ‘piyon’ yakalayıp ‘adalete’ teslim etmedik mi?
Ama herkes biliyor ki bu olayların hiçbiri tam olarak aydınlatamadık.  
Büyük resmi göremedik. Görmemiz istenmedi sonuçta.
Ve bu olayların tamamını yeni baştan ele alıp gerçek manada adaleti tesis edemediğimiz sürece yeni acılarla yüzleşmeye her daim hazır olmalıyız.