GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
4 Temmuz 2012 Çarşamba

308 nolu dosya!

Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasının anlamını sordum. İktidar cephesi, ÖYM’lerin gelinen noktada kantarın topuzunu kaçırdığını ve özellikle ucu Başbakan Erdoğan’a kadar uzanan MİT kriziyle birlikte kendi ayaklarına kurşun sıktığını söylüyor.
Muhalefetse düzenlemeyi ‘dağ fare doğurdu’ yaklaşımıyla özetleyip, ‘Değişen bir şey olmadı. İsminden başka… Hasan Ali’ydi, Ali Hasan oldu’ şeklinde yorumluyor.
Hukukçuların da kafası karışık…
Destek veren de var eksik bulan da… Ağırlıklı görüşse ‘yetmez ama evet’ şeklinde… Konunun uzmanı isimlerle yaptığım istişareye dayanarak şunu söyleyebilirim. ÖYM’lerin kapatılması doğru ve de önemli bir adımdır. Ama yargıdaki sorunları çözmek için yetmez.
Tabi ki yürüyen davalara ilişkin ciddi bir hukuksal çelişki de doğuracaktır. En bariz örnek İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik 130 sanıklı çete davası… Bu davanın eşi benzeri yok. Nevi şahsına münhasır bir operasyon ve de dava! Ne belediyecilik tarihinde ne de yargı tarihimizde böyle bir dava yok.
*
ÖYM’lerin kaldırılması İzmir’deki davayı nasıl etkileyecek? Bizi yani yerel gazetecileri birinci dereceden ilgilendiren bu…
Davanın avukatları pek bir şeyin değişmeyeceğini düşünüyor. Ama meseleye biraz daha uzaktan bakanlar bu celsede değilse de önümüzdeki duruşmada davanın çözüleceğine inanıyor. Çünkü tarihi davanın duruşması 5 Temmuz’da… Yani yarın... ÖYM’lerin kapatılmasını da öngören madde şu saat itibariyle ‘Köşk’ onayı almış değil. Yasa onaylandığı an davanın görüldüğü 8. Ağır Ceza Mahkemesi ‘özel yetkili’ olmaktan çıkıyor.
Bu önemli… Öte yandan 130 kişiyi birinci dereceden ilgilendiren davayı kökten etkileyecek gelişme ise halen açık tutulan 308 nolu dosyanın durumu…
Özel Yetkili savcılık hazırladığı 340 sayfalık iddianameye ek olarak yeni deliller bulmak için tıpkı Ergenekon dosyasında olduğu gibi savcı bir dosyayı açık tutuyordu. Yani teknik takip, izleme, dinleme belediyenin pek çok biriminde sürüyordu. Hazırlanan iddianamenin içinde ‘çete’ olarak tanımlanan isimleri ‘suçlu’ gösterecek ciddi deliller olmadığından açık tutulan 308 nolu dosyanın süreç içinde kimleri ne şekilde suçlayacağı belli değildi. Hatta 130 kişilik listeye yeni isimleri ilave edip etmeyeceği…
ÖYM’lerin kaldırılmasıyla birlikte TCK’nın 250, 251 ve 252 nolu maddeleri de kaldırıldı.
Her ne kadar o maddelerin yetki alanı terörle mücadele yasasının 10. maddesine eklenmişse de İzmir’deki davanın ‘terörle mücadele’ ile uzaktan yakından ilgisi olmadığından 308 nolu dosya otomatikman kapanmış oluyor hukukçulara göre…
Ve de ÖYM’lerin yerine kurulan yeni bölgesel mahkemelerin İzmir davasına benzer bir davayı açma yetkisi artık yok. Bölgesel mahkemelerin görev alanı silahlı çete (mafya), darbe ve devlete karşı işlenen terör örgütleriyle sınırlı…
Yani okullara mandalina, öğretmenlere şal dağıtan, belediye otoparkını belediye şirketine veren ya da birkaç konser ihalesinde ‘soru işareti’ yaratan belediye bürokratları ÖYM’lerin yerine kurulan mahkemelerde artık yargılanmayacak.  
Kanuna eklenen ‘yürüyen davalar aynen devam eder’ kuralının çelişki yaratacağı tek dava İzmir’in tarihi davası…
Diyelim ki ‘özel yetkisi kaldırılan’ 8. Ağır Ceza Mahkemesi davayı yeni kurulan ‘bölgesel mahkemelere’ devretti. Ve de diyelim ki avukatlar bu mahkemeye de ‘görevsizlik, yetkisizlik’ itirazında bulundu. Terörle ve mafyayla mücadele için kurulan yeni mahkemelerin ‘görevsizlik’ kararı vermemesi için ortada bir neden var mı?
Tabi ki yok!
İşte o andan itibaren İzmir davası ‘çete’ davası olmaktan çıkıp, iddianamenin özünde olduğu gibi ‘kamu zararı’ iddiasıyla açılan sıradan bir davaya dönüşür.
Hatta belki iddianamesi bile yeniden yazılır.
Eski yöntemle yani TCK 250 ve 251’nci madde üzerinden delil bulma yolu ‘silahlı çete, darbe sanıkları ya da terör örgütleri’ dışında kapandığı için de Tarihi Dava bizim vakıf olduğumuz 340 sayfalık iddianameyle ve de 130 sanıkla sınırlı kalır. Tabi ki bu süreçler ‘tutuklu yargılanan bürokratlar’ açısından bazı sıkıntılar doğurabilir.
*
Başından bu yana aynı şeyi söylüyoruz. İzmir’deki davadaki ‘çete’ iddianın altı boş…
Her belediyede ya da her resmi kurumda olduğu kadar bazı sıkıntılar, soru işaretleri olmuş/oluşmuş olabilir. Ancak iddianamedeki anlatımlarla ‘organize bir çete’ iddiasında bulunmak için ciddi bir hayal gücü korkunç bir yaratıcılık gerekiyor. Cumhurbaşkanı’nın da farklı nedenlerle de olsa bizim dediğimiz noktaya gelmesi, İzmir davasını ‘içi boş’ olarak tanımlamasının gelinen noktada anlamı/önemi büyüktür.
*
Hukukçular ne derse nasıl düşünürse düşünsün…
Bana göre İzmir’de yürüyen dava fiilen değilse de ‘teknik’ olarak bitmiştir. Muhtemelen hukuktaki yeni durum nedeniyle mahkeme bu celsede değilse de bundan sonraki ilk celsede ‘görevsizlik’ kararı bile verebilir. Ama bundan da önemlisi yeni gelişmelerin ışığında 450 gündür hapis yatan, özgürlüklerinden mahrum bırakılan bürokratlar ‘tutuksuz yargılanmak üzere’ derhal serbest bırakılabilir.
Sonuç itibariyle ÖYM’lerin kapatılmasının İzmir’deki davaya ilk ve en önemli yansıması açık tutulan ve davaya ne zaman kimi dâhil edeceği belli olmayan 308 nolu dosyanın kapatılmasıdır. Ama İzmir Davası’nın ÖYM’lerin yerine kurulacak yeni mahkemelerin görev alanından çıkarılmış olması da en az kapatılan 308 nolu dosya kadar süreci ‘olumlu’ bir gelişmedir.
İçinde şiddetin, zimmetin, rüşvetin, kişisel zenginleşme iddiasının olmadığı bir iddianame…
Ağırlıklı olarak ‘kamu zararı’ mantığı üzerine kurgulanmış bir dava… Köylüden aldığı mandalinayı okullara dağıtan, köylü kooperatifinden aldığı aktı ve şalları öğretmenlere hediye eden (Ki sırf bu madde iddianamede 130 sayfada anlatılıyor), ESHOT durak ihalesini döviz üzerinden yapan (kamu zarar etmesin diye), belediye otoparkını (Çankaya) özel şirket yerine belediye şirketine veren, hükümetle ortak yürütülen İZBAN’a tanıtım filmi çeken, birkaç halk konserinde soru işareti yaratan bir anlayışı ‘organize çeteye’ sokup birinci sınıf devlet memurlarına üçüncü sınıf suçlu muamelesi yapma girişimi artık mümkün değil…
En azından Özel Yetkili ya da onların yerine kurulacak yeni mahkemelerde görülmeyecek bu türden davalar.
Ve İzmir Davası ‘MİT krizi’ kadar değilse de ÖYM’lerin kapatılma sürecinin önemli mihenk taşlarından biridir. Zaten Cumhurbaşkanı Gül de ÖYM eleştirisine İzmir örneği vererek bunun böyle olduğunu tescil etti.
Ve adalet İzmir’de ne yazık ki iyi bir sınav veremedi.
Umarım geç de olsa tecelli eder.
Geç de olsa adalet adalettir.