GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
18 Temmuz 2012 Çarşamba

Yepyeni CHP ve İzmir üzerine…

CHP Kurultayı’nın detaylarını ‘uzaktan da olsa’ izlemeye çalıştım. Ankara Arena’ya kamp kuran muhabir arkadaşlarım Fatih Yapar ve Can Özlü’nün aktardıkları, canlı yayınlar ve telefon trafiği…
İlk günden aklımda kalan tek şey Temmuz sıcağında hamama dönmüş salondan yansıyan yelpaze görüntüleri oldu.
Kılıçdaroğlu’nun konuşması vasatın üzerindeydi… Ama ilk kez genel başkan seçildiği 2010 kurultayındaki ‘çıkış’ konuşmasından çok uzaktı.

Konuşmasından dikkatimi çeken bazı ayrıntılar:
Ulusalcı kesimin eleştirilerinden sonra kurultay konuşmasında tam 15 kez ‘Mustafa Kemal’ diyen Kılıçdaroğlu’nun ‘Atatürk’ adını kullanmaktan hala imtina etmesi…
Deniz Baykal’dan her anlamda uzak durmaya özen gösteren Kılıçdaroğlu’nun Bülent Ecevit’i dilinden düşürmemesi…
İlk kurultay konuşmasındaki en dikkat çekici vurgu olan ‘Recep Bey’in yerinde yeller esmesi, bu kez Erdoğan’dan sadece bir kez ‘Sayın Başbakan’ diye söz etmesi…
Parti içi muhalefetin Yeni CHP’ye yönelik ‘eksen kayması’ iddiasına karşın ‘CHP’nin köklerinden bir milim bile sapmayacağının’ garantisini verdikten sonra neo-liberal söylemler geliştirip küreselleşme, inovasyon ve de bilgi toplumu gibi ifadeler kullanması… Örneğin ‘hızlı balık yavaş balığı yutar’ ifadesi siyasi bir liderden çok tipik bir TÜSİAD üyesine yakışacak türdendi.

Dikkat çekici olanlar konuşma metniyle de sınırlı değildi.
Parti içi iktidar mücadelesinden sonra ortaya attığı Yeni CHP söylemini ‘Ecevit mavisi’ ile destekleyen Kılıçdaroğlu’nun değişimin rengini kesin olarak buluğdu su götürmez bir gerçeğe dönüştü. 
Baykal döneminin bayrak kırmızısı yerine Kılıçdaroğlu’nun ‘Ecevit Mavisi’…
Tabi ki ‘değişim’ sadece renk, slogan ve pankart tercihleriyle sağlanamaz. 
Kaldı ki Kılıçdaroğlu’nun 2 yıllık liderliğinde gördüğü 5. Kurultaydan söz ediyoruz. 
Eylem ve söylemin de değişmesi hatta ekibin/kadronun da yenilenmesi kaçınılmaz…
CHP’lilerin hatta ülke genelindeki solcuların/sosyal demokratların gözünde ‘2. Karaoğlan’ olmak istediği bariz bir şekilde ortaya çıkan Kılıçdaroğlu’nun bir süredir daha sol söylemlerle dikkat çekmeye çalıştığı aşikar… Ecevit gibi ‘taşeronlaşmaya’ karşı söylemler geliştiriyor yine ‘toprak reformu’ çıkışıyla Doğu/Güneydoğu’nun’ gönlüne giren Karaoğlan’ın yolundan giderek ‘Kürt açılımıyla’ aynı coğrafyaya hitap etmeye çalışıyor. Ecevit kadar ‘millici’ olmasa da Okyanus Ötesi’ne yakınlık konusunda ondan aşağı kalmıyor.
Değişim iddiasını ‘Yeni CHP’ söylemiyle 2010 Kasım’ında ortaya atan Kılıçdaroğlu’nun yaklaşık 2 yıllık süreçte arzuladığı noktaya gelemediği ortada.
Yani Yeni CHP’nin iflas ettiği gerçeği…
Sanıyorum sonunda bu gerçeği Kılıçdaroğlu da görmüş olacak ki 5. Kurultayın temel vurgusunu da ‘değişim’ olgusunun üzerine kurguladı. Görünen o ki Yeni CHP’nin bir kez daha değişerek Yepyeni CHP’ye dönüşeceği süreci izleyeceğiz önümüzdeki günlerde...
Yeni süreci yönetirken ‘A takımında kimleri tercih edecek, hangi söylemleri öne çıkaracak?’ sizler kadar merak ediyorum. Kurultaydaki ipuçlarına bakarsak Yepyeni CHP’nin geçmiş ve geleceğin sentezini yaratıp neo-liberal bir çizgiye oturmaya çalışacağı anlaşılıyor.
Ancak benim daha da merak ettiğim şey tüm bunların 2014 yerel seçimlerine nasıl yansıyacağı…
Hatta 2014’teki cumhurbaşkanlığı ve de 2015’teki genel seçimlere…
Bu kurultayın Yepyeni CHP ve de Kılıçdaroğlu için kuşkusuz özel ve hayati bir anlamı var.

Önündeki kritik süreçleri doğru yönetirse gerçek lidere dönüşebilir. Yönetemezse CHP tarihindeki ‘eski genel başkanlar’ arasındaki yerini alır.
  
Bizler için kimlerin hangi görevleri alacağının bir önemi olabilir ama seçmenin hatta örgütün önemli bölümünün bunlarla ilgilendiğini sanmıyorum. Onlar için önemli olan yarım asrı geçen iktidar rüyasına ne kadar yaklaşıldığı… O nedenle yeni yol haritası ve de yeni kadrosuyla Kılıçdaroğlu’nun başarıdan başka çözümü/çaresi yok.
Yeni dönemde bir taraftan 1980 öncesinin çok kanatlı CHP’sini yaratmak gibi bir amaç güdeceği ortaya çıkan Kılıçdaroğlu’nun merkez sağ ve ulusal kanadı da kucaklayacak adımlar atması bekleniyor.
Bir nevi 1980 sonrası ANAP’ının eğilimler koalisyonunun benzerini ortaya çıkarmak isteyebilir CHP Lideri… Ya da her seçimde daha da güçlenen AK Parti’nin ‘Merkez Partisi’ iddiasıyla ortaya attığı ‘solcusundan milli görüşçüsüne kadar 10’a yakın eğilimi içine alan’ organizasyonunu kopyalayabilir.
Başaralı bir modeli kopyalamakta da esasen beis yoktur.
Ama bir taraftan Ecevit’in kopyası bir taraftan Özal’ın kopyası ya da AK Parti’nin kopyası olmaya çalışırken partinin asli unsurlarını ürkütmemek, daldaki kuşu hedeflerden eldeki kuştan olmamak gibi kritik bir dengeyi de gözetmek zorunda. O nedenle 2 yılda CHP tarihinde hiçbir lidere nasip olmadığı kadar rahat kurultaylar yaşayan Kılıçdaroğlu’nun işinin hiç de kolay olmadığı/olmayacağı ortada. 
İki yılda ikinci kez değişim söylemini ortaya atan Kılıçdaroğlu’nun sağlıklı bir özeleştiriden sonra doğru adımlar atması mümkün…
Tabi ki bu adımları öncelikle kadrosuyla/listesiyle ortaya koyacak CHP Lideri. Örgüt deneyimi ve emeği bakımından son derece doğru bir tercih gibi görünen Adnan Keskin’in ‘2. Adamlığa’ getirileceği iddiası da bu açıdan önemli… Amansız bir Baykal muhalifi olan Eski Genel Sekreter Keskin’in Kılıçdaroğlu ile örgüt arasında bir nevi sigorta/köprü görevi yapması hatta ikinci bir Önder Sav misyonu üstlenmesi mümkün…
**
60 kişilik PM için 450, 15 kişilik YDK için yaklaşık 150 başvuru var.
Kılıçdaroğlu ‘anahtar listesine tam 100 isim’ yazarak bu sıkışık tabloda elini bir parça rahatlattı. Bunu yaparken de 40 ismin kaderini örgütün kollarına bıraktı. Kadın/gençlik kotası ve Bilim Platformu da dikkate alındığında örgütün kollarına bırakılan isim sayısı 50’yi bulacak.
Görünen o ki Ankara arenada anahtarın da anahtarı çalışacak.
Kılıçdaroğlu’nun gerçek anahtar listesinde kimlerin olduğu yani kimlerin öz kimlerin üvey evlat muamelesi gördüğü en çok konuşulan konuların başında geliyor şimdiden.
İzmir dengelerine baktığımızda Başkan Kocaoğlu’nun arkasında durduğu isimlerin anahtar listelerde öne çıktığı görülüyor.

Aziz Kocaoğlu, Alaattin Yüksel ve Ali Engin’in verdiği isimlerin büyük bölümünü ‘anahtarına’ alan Kılıçdaroğlu, siyasi denge adına da Rıfat Nalbantoğlu, Mehmet Ali Susam, Aytun Çıray hatta Birgül Ayman Güler gibi unsurları da korumaya çalışmış. Eski DSP’li Güler Aslan’ın kızı Elfin Tataroğlu’nun siyasetteki hızlı yükselişi de dikkatlerden kaçmazken asıl sürprizi Berrin Dilekçi ve 2009 yerel seçiminde başka partiye çalışmakla suçlanan Nurgül Uçar yaptı. Yüksel ekibinin son dönemdeki yükselen yıldızı Moroğlu’nun ‘disiplin’ macerasını bir kenara not ederken bir zamanların YDK’sı tarafından partiden atılan İzmir İl Disiplin Kurulu Başkanı Ülkü Caner’in YDK kapısını Kılıçdaroğlu’nun anahtarıyla açma girişimini de ‘keser döner, sap döner…’ atasözüyle anıyorum. 
Ortaya çıkan anahtar listeden İzmir’deki hakim siyasi yapının mutlu olduğu ya da olacağı açık.  
Korkum İzmir’deki parçalı yapı…
İzmirliler birbirlerini çizmeye çalışırken büyük bölümünün liste dışı kalması beni şaşırtmaz.
Merakım dış kulvardan koşan Yüksel Çakmur’un kaç oy alacağı… Bakalım ne gibi sürprizlerle karşılaşacağız?
Not: Bu arada CHP listelerinden memnuniyet duyacak bir diğer İzmirliyse Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan’dır. Sorunlu olduğu Nurgül Uçar’ın anahtara girmesi moralini bozsa da son bir yıldır birlikte yol yürüdüğü Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu ve Ege-Koop’un Ankara Temsilcisi Faruk Demir’in Kılıçdaroğlu’nun anahtar listesinde yer bulması Aslan’ın yüzünü güldürecektir.
Şimdilik bu kadar…