GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ender ALDANMAZ
YAZARLAR
20 Ağustos 2022 Cumartesi

Yeni bir sayfa!

Binlerce yıldır yazılan kitabelerin, el yazmalarının, ciltlerin, kadim sözlerin, türkülerin neredeyse tamamı iki yakası bir araya gelemeyenler için yazılmıştır.

Sevip de kavuşamayanların, isyan edip de beceremeyenlerin öyküsü hep temiz sayfa açmaya kalkanların öyküsüdür.

Seçimlere 10 ay kala iki yakasının bir türlü bir araya gelemediği Türkiye’nin kendisine yeni bir sayfa açıp açmayacağı ise netlik kazanacak. Bu süreçte ise her şey muallak… Yönetenlerin yeni bir hikaye anlatmaya ne mecali var, muhalefetin ise değiştirmeye ve dönüştürmeye bir mecali…

Diğer yandan toplumsal hayat kendi seyrinde kendi yollarını açmaya devam ediyor. Bu seyir içerisinde yeni bir sayfa açmanın da tarifi ve mümkünatı elbette var.

*

BAHÇELİ TERS KÖŞE YAPAR MI?
Ekonomik kriz girdabında boğulan milyonların gözü kulağı siyasa alanın sunacağı reçetede… Kitlelere şu an Mustafa Kemal Atatürk dışında heyecan veren bir siyasi figür de bulunmuyor.

Her bir parti yola çıkarken iktidar olma hedefinin önüne koyuyor. Partilerinde de kendi politikaları ekseninde siyaset yapma anlamında kendine özgü yoğurt yeme alışkanları da bulunuyor.

Bu doğrultuda Türk siyasetine 60’lı yıllardan bu yana damga vuran MHP’nin Cumhur İttifakı içerisindeki şu anki konumunun irdelenmesine ihtiyaç var.

2015 seçimleri ile birlikte AK Parti ile yan yana gelen ve başkanlık sisteminin getirilmesinde en büyük figürlerden birisi olan MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin kullandığı beka söylemi AK Parti’nin siyasetini de baştan aşağı dizayn etti. Gerek referandum gerek genel ve yerel seçimlerde Bahçeli ile benzeşik dil kullanan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir yönüyle siyaset yapma alanı da daralmış oldu. Erdoğan’ın 2002 yılında iktidara geldiğinde çıktığı söylemler ile bugünkü söylemleri arasında ciddi bir makas farkı oluştu. Avrupa Birliği, özgürlükler, ekonomi, Kürt sorunu ve Alevilik meselesi, yolsuzluklara karşı mücadele gibi konularda konulan toplumsal reçetenin yerini beka konusu oturtulmuş oldu. Şu an yaşanan ekonomik kriz ile birlikte yeni bir iktisadi reçete koyamayan iktidarın yapacağı tek strateji ise muhalefeti bir biçimde kendi gündemiyle meşgul etmek üzerine kurduğu görülüyor.

Beka konusuna sıkı sıkıya bağlı olan ve ekonomi konusunu tali gören bir anlayış üzerinden siyaset şekillendiren Bahçeli’nin cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile sistemin bir emniyet subabı haline geldiğini de belirtmek gerekir. Başkanlık sistemini Türkiye’nin bekası konusunda hayati bir görev olduğunu gören Başkan Bahçeli’nin beka konusu olduğunda da ülkede tek söz sahibi olmasının da altını çizmek gerekir. Geçmişte MGK’nın üstlendiği ve milli güvenliğin sınırlarını çizen, beka tehdidinin ne olduğunu anlatan ve onunla nasıl bir mücadele gerçekleştirileceğinin de detaylarını aktaran MGK’nın eski gücünü kaybetmesi sebebiyle yerinde bu konumda artık Devlet Bahçeli bulunuyor. Kısacası Bahçeli beka konusu üzerinden Erdoğan’ın da üzerinde siyaset üstü bir noktada kendisini konumlandırıyor. Yani bir yönüyle Bahçeli’nin MHP’sinin istemediği hiçbir şey yapılamayacağına dayanan bir sistem şekillenmiş durumda… İcrada olmayan ama icranın da Bahçeli’ye rağmen adım atamadığı bir sistem ülkeyi şu an yönetiyor.

Bahçeli’nin bu konumunu korumasının tek yolu Erdoğan’dan geçiyor. Ekonomik kriz ile birlikte partisinin güç kaybettiği görülen Erdoğan’ın iktidarı kazanamayacak duruma gelmesi durumunda burada bir yol ayrımı söz konusu olabilir. Bahçeli’nin DSP ile kurduğu koalisyonu dağıtıp ülkeyi erken seçime götürdüğü pratiği de unutmamak gerekir.

Seçim tarihi yaklaştıkça liderlerin önüne gelecek kamuoyu araştırma sonuçlarının kullanılacak olan söylemin ve dilin yer yer değişebileceğini ve buna da şaşırmamak gerektiğini de şimdiden söylemek gerekir.

*

BUCA CEZAEVİ KARARI ENDİŞELERİ HAKLI KILIYOR
İzmir gündemini bir süredir meşgul eden Sao Paulo gemisi, Brezilya Anayasa Mahkemesi’nin “geri döndürün” çağrısına karşın karasularından çıkış yapınca rotayı İzmir’e çevirdi. Eylül sonuna doğru kentte olması bekleniyor.

Brezilya Mahkemesi’ne bile üçkağıt yapmaktan çekinmeyen bir ticari kültürümüz olduğunun altını çizelim.

Sivil toplum örgütleri ve CHP’liler ise ayakta… Bakanlık, geminin bir biçimde yanaştırılıp ölçümlerin yapıldıktan sonra sökümün yapılıp yapılmayacağına karar verilmesini istiyor. Ve bakanlığa göre 900 ton değil 9 ton asbest bulunuyor gemide…

Diğer yandan sivil toplumun geminin yanaştırılmasını önlemek adına fikren hazırlık içinde olduğu görülüyor. İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel işin çıtasını yükseltip sivil itaatsizlik çağrısı yapmıştı. Dün de CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç “ikinci kurtuluş savaşı” benzetmesi yaparak geminin takalarla teknelerle İzmir’e girişini engellemekten bahsetti. Tabi bu tarz fiili çağrılara İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger ile Cumhur İttifakı’nın tavrı da net olmuştu.

Dün ise sivil toplumun endişelerine hak verecek bir olay daha yaşandı. Buca Cezaevi’nin yıkımının durdurulması ve ihale sürecinde yaşanan sorunlar sebebiyle yıkım ihalesinin iptali konusunda İzmir Barosu’nun açtığı davada mahkeme baro lehine karar verdi.

Fakat ortada Buca Cezaevi diye bir yer kalmamıştı tabi… Baro’nun mahkemeye yaptığı itirazların arasında yıkım sürecinde asbestli malzemenin sökümü ile ilgili gerekli hassasiyetin gösterilmediğinin altı çizilmişti. Yine mahkeme kararında asbestli maddelerin yıkımı sürecinde özel söküm çalışmasının yapılması ve ayrıştırma yapılarak yıkımın yapılması gerektiğinin altı çizilmiş. Ve artık asbestli yapılar için de ayrıştırma süreçleri ile ilgili emsal bir karara imza attı mahkeme.

Tabi olan oldu, Bucalılar resmen asbesti yuttu.

Sao Paulo konusuna dönersek sivil toplumun en büyük kaygısı da daha önce ETHAN gemisinde olduğu gibi mahkeme süreci tamamlanasıya kadar bir oldu bittiye getirilip geminin sökülmesi… ETHAN gemisinde mahkeme yürütmeyi durdurma kararı çıkasıya kadar geminin hurdaları demir-çelik fabrikasında eritilmişti.

Yani Aliağalılar asbesti resmen yutmuştu.

Toplumda bu kadar endişe var iken Bakan Murat Kurum’un açıklamaları vatandaşları rahatlatmıyor. Her seferinde asbest yutan İzmirlilerin buna karşı refleks geliştirmesi de oldukça olağan. Adaletin umursanmadığı ortamda bu mızrak artık bu çuvala sığmıyor.

Demokrasinin bir gereği olarak sivil topluma kulak verilmesi gerekiyor.

*

HOŞGELDİN YENİ GÖZTEPE
İzmir’in güzide kulübü Göztepe ise Türkiye’de benzeri olmayan bir maceraya atılmış durumda. Kulüpte uzun süredir devam eden devir süreci nihayet tamamlandı ve kulübün yeni başkanı Sport Republic şirketinin CEO'su Danimarkalı ünlü futbol adamı Rasmus Ankersen oldu.

Yabancı başkan konusu Türkiye’de bir ilk… Bu maceranın sonunda Göztepe taraftarının tek beklentisi kulübün hak ettiği yerlerde olması yani sportif başarı…

Süreç ile ilgili olarak;

-Öncelikle Mehmet Sepil’i tebrik etmek gerekir. Birçok kent takımının alt liglere, amatöre kümelere yuvarlanmasında tek büyük faktör kötü yönetimlerdi. Takımları arpalık gibi gören zihniyetlerin yönettiği kulüpler Bursaspor, Eskişehirspor, Karşıyaka örneklerinde olduğu gibi alt liglerde sürünüyor. Koca camianın iki dudağına baktığı Sepil’in kulübü en azından alanlarında uzman, profesyonel, donanımlı insanlara teslim ettiği görülüyor.

-Sepil’in en büyük hatası ise “hayallerimi duysanız geceler uyuyamazsınız” sözüydü. Türk toplumunun bir konum bulduğunda hemen kapıldığı popülizm hastalığının Ankersen ekibinde hissetmediğimi belirteyim. Yapılan açıklamadaki satır aralarında Süper Lig’de şampiyonluk, Avrupa gibi hayallerin uzun vadeli ve gerçekçi biçimde hayata geçirilmesinin altı çiziliyor. Yani havalarda uçulmuyor, ayaklar yere basıyor, hayal pazarlanmıyor. Süper Lig’e çıkma konusunda ise hızlı adımların atılacağı da hissettiriliyor.

-Yine yeni başkanının en büyük hedefinin kısa vadeli sportif başarılar değil uzun vadeli bir planlama ile hem yetiştiricilik hem de oyuncu satıp para kazanma stratejisi güttüğü görülüyor. Torbalı tesisi ile ilgili hızlı bir sürecin işlemesi gerekiyor.

-Bir diğer konuda özellikle ekonomik kriz ile birlikte zor günler geçiren Türk futbolunda benzeri olmayan bir yöntem ile takıma finans kaynağı sağlanması ve uzun vadeli kaynak krizinin yaşanmayacak olması da önemli bir avantaj yaratıyor.

Geçiş sürecinde kabuk değiştiren Göztepe futbol takımın ilk maçta 3 puanla başlaması ve oyun düzleminde aksaklıklara rağmen takımın pozitif bir görüntü vermesi de çok değerli… 15 haftadır kahır çeken taraftarın yüzü biraz olsun gülerken takımın Süper Lig’e çıkabilmesi için en az 6-7 takviyeye daha ihtiyaç olduğu da görülüyor.  Yapılacak olan transferler takımın hedefleri ve vizyonu konusunda önemli ipuçlarını taraftara verecektir.