GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
28 Ağustos 2022 Pazar

X kuşağını ciddiye almak…

Andy, Dag ve Claire yirmili yaşlarındadır. Toplumsal yapıdan hoşnut değillerdir o yaşlardaki hemen herkes gibi… Beklentileri için de çok umutlu değillerdir. Yeni başlangıçlar ve daha anlamlı bir yaşam aramak için birlikte Kaliforniya çölüne taşınırlar. Romanın yirmili yaşlardaki, ironik bir tarza sahip üç kahramanı bunaldıkları, anlamsız buldukları düzenli işlerinden ayrılıp bir çöl kasabasına giderek ne yapacaklardır? Hayatta kalmak için, “düşük ücretli, düşük prestijli, düşük itibarlı, düşük kazançlı, hizmet sektöründe geleceği olmayan işlere takılıyorlar”. Bunlara o zaman bu zaman “Mcİşler” deniyor. Nereden bu adın verildiğini tahmin etmek zor değil. Roman boyunca  Mcİşler’de çalışarak yaşamlarını sürdürüyor, birbirlerine öykülerini anlatıyorlardı. Bu öykülerde iş ve kariyer dünyası, aile kurumu, tüketim toplumu, kurumsal politika, televizyon, alışveriş kültürü eleştirilmekte, karanlık bir gelecek tablosu ortaya çıkıyordu…

Bu cümleler Kanadalı yazar Douglas Coupland'ın ilk romanı olan Generation X: Tales for an Accelerated Culture'ın  ( X Kuşağı Türkçede Parantez Yayınlarından  Zeynep Akkuş’un çevirisi ile 1998’de çıktı) özeti. 32 yıl önce yayınlanan X Kuşağı, bir kült metin haline geldi ve 1960'ların ortaları ile 1980'lerin başı arasında doğanlar için “X” teriminin popülerleşmesine yardımcı oldu. Bazen eski kitaplara dönmek iyi geliyor. Pek yakında “Alçaklığın Evrensel Tarihi” kitabına da döneceğim. Onu da bu hafta yeniden okumaya başladım.

Şimdilerde X kuşağı belirli bir yaş gurubunu tanımlamak için kullanılan bir kavram. Farklı değerlendirmelere göre ABD’de 1961- 1980 yılları arasında doğanlar ya da 1990’lı yıllarda yirmili yaşlarda olanlar X kuşağına dahil ediliyor. X kuşağı bazen kayıp kuşak, ben kuşağı, on üçüncü kuşak, twenty-somethings (yirmili yaşlarında olan gençler) olarak da adlandırılıyor. İkinci dünya savaşı sonrası doğum oranının yüksek olduğu bir dönemde doğan Baby Boom (bebek patlaması) kuşağının karşıtı olarak doğum oranının düşük olduğu bir dönemde doğan X kuşağından gençler Baby Busters olarak da adlandırılıyor

Douglas Coupland, yarattığı ve kendine benzeyen karakterlerinin hoşnutsuzluğu ve toplumdan uzaklaşmasını popüler kültürde bu kitapla yaygınlaştırdı. Coupland için “X”, 1960'ların ortaları ile 1980'lerin başı arasında doğan bir insan topluluğuna atıfta bulunmak yerine, “modern varoluşu sıklıkla çerçeveleyen statü, para ve sosyal tırmanışın reddini anlatır”.

Kendi ifadesiyle, “X, kronolojik bir yaşı değil, dünyaya bakma biçimini tanımlayan bir terimdir”.

Dünyanın derdi hızlandırılmış kültür

Roman, gençlerin endişelerinin ve 1990'ların başlarındaki yaşamlarının bir anlık görüntüsü de değildir. Anlatı metnini popüler sanattan ilham alan illüstrasyonlar, sloganlar ve tanımlarla harmanlayan roman, “hızlandırılmış kültürümüz” olarak adlandırdığı şeyi tasvir ediyor. Otuz yıl sonra, bugünün dünyasının merkezindeki konulara hâlâ değinen bir edebiyat klasiğidir.

Öncelikle daha o günlerden “yavaşlayın” demiştir.

Perde arkasına baktığımızda Coupland aslında roman yazmayacağını öğreniyoruz. Yayıncısı ona X Kuşağı hakkında kurgusal olmayan “huzursuz işgücünü” anlatan bir çizgi roman ısmarlamıştı. Ama ortaya nefis bir roman çıkmıştı.

Coupland'ın “hız” ve “yavaşlama” teorisi daha sonra pek çok yazara ilham verdi. Bu kuşağın aşırı bilgi yüklemesi ve teknolojik hızlanma ile yaşamlarının planının kaybolmasına dikkat çekti. Kitabın yayımlandığı zaman diliminde Türkiye’deki X kuşağının böyle problemleri yoktu. Biz “hızın kötülüğünü” ancak Milan Kundera’nın “Yavaşlık” kitabı ile fark ettik…

X Kuşağı yayınlandığında Coupland şunu gözlemledi: “Aşırı bilgi yüklenmesi, on yerine 50 TV kanalı anlamına geliyordu.”

Şimdi nereden nereye geldik… Bugün baktığımızda internet bağlantılarının daha önce hayal bile edilemeyen bir içerik zenginliğine erişim sağladığı çağımızda bu oldukça tuhaf görünüyor. Bununla birlikte, X Kuşağının o günlerdeki sezgileri, çevrimiçi dünyanın yarattığı bugünkü toplumsal istikrarsızlıkları anlamamıza yardımcı oluyor.

Benim bu kitaba dönmenin nedeni bunlardan öte bir şey. 1990’da Coupland’ın ve de kahramanlarının günümüzün büyük sorunlarına dikkat çekmeleri… Romanda 21. Yüzyılın iklim krizine işaret eden kirlilikle ilgili endişeler de ortaya konmuş. X Kuşağı'nın bölümlerinden biri “Plastikler asla parçalanmaz” başlığını taşırken, romanın bölümleri arasında “Kağıt Kuduzları: Çöpe karşı aşırı duyarlılık” ve “Çöp Kutusu Saati: Nesnelere bakarken sonunda parçalanmaları için gereken süreyi tahmin etme eğilimi” yer alıyor. Kişisel olarak bana en çok ilham veren bölümler ise “Alışveriş Yaratma Değildir”, “Ben Hedef Piyasa Değilim” başlıklarını taşıyordu…

Aradan 30 yıldan fazla geçti ve bugün X Kuşağı romanında dile getirilen mevzuları tartışmaya devam ediyoruz.

Romanda gençler çöle taşınmışlardı. Bugün Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 55'i şehirlerde yaşıyor. X Kuşağını ciddiye alanlar oldu ama bizdeki gibi kesinlikle umursamayanlar da… “Gelecekteki şehir manzaralarını tasarlarken ve uygularken, şehir plancıları, çevresel sürdürülebilirlik, eşitlik, satın alınabilirlik ve halk sağlığı gibi sakinlerin özlemlerini ve endişelerini ele almalıdır” fikri ile yaşanabilecek ne güzel şehirler yaratıldı. Onlara şimdi  “Akıllı şehirler” diyoruz. Ve ne yazık ki dünyanın o kadar az şehri akıllı ki…

Keşke X kuşağını ciddiye alsaydık diyeceğimiz günlerin sayısı da hızla artacak gibi duruyor…

Kağıt kuduzlarına ve alışveriş yapmayı yaratma sananlara da yeniden döneceğim…