GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
24 Ağustos 2022 Çarşamba

Asbestosa!

Asbest, temel olarak yangın geciktirici özellikleri nedeniyle insanların 2 bin yılı aşkın süredir kullandığı doğal olarak oluşan bir mineral.

Asbest madenciliği ve üretimi, 19. yüzyılın ortalarında sanayi devriminin sonundan itibaren önemli ölçüde arttı ve sonunda 20. yüzyılın ortalarındazirveye ulaştı. O zamana kadar asbest, yapı malzemeleri, fren balataları, sigorta kutuları ve boru yalıtımı gibi yüzlerce günlük üründe bir bileşen olarak kullanılıyordu. Asbest çelikten daha güçlü, ancak kumaşa dokunacak kadar esnek olan kayadan çıkan bir elyaf. Su geçirmez, korozyona dayanıklı ve yanmaz, ayrıca bol ve madenciliği de kolay.Bir kez üretildikten sonra asbestin tanınması da çok zor oluyormuş. Çünkü şekillendirilebilir ve boyanabilir olduğu için genellikle diğer yapı malzemelerine benziyor.

Üreticiler, saç kurutma makinelerinden savaş gemilerine, çatı kiremitlerinden çocuk modelleme hamuruna, araba parçalarından füze silolarına kadar her şeye asbest eklemenin yollarını buldular. Asbest, Avrupa Birliği, Avustralya ve birçok ülkede tamamen yasaklanmış ama ABD’de henüz yasal olarak kullanılıyor.

Asbest bir mineral olduğu için buharlaşmıyor ve zamanla tehlikeleri de azalmıyor. Hatta bazı asbest ürünleri, kırılgan hale geldikleri ve çevreye lif salma olasılıkları nedeniyle daha tehlikeli hale gelebiliyorlar.

Bir süredir asbest üzerine ne bulursam okudum.Bilim insanları çoktandır asbestin sağlık açısından zararlarının farkındalar. Bilimden öğreniyoruz ki “Asbest tozunun tek bir lifine bile maruz kalmak önemli sağlık sorunlarına neden olabiliyor”. Toplu olarak asbest olarak bilinen lifli silikat minerallerinin altı varyasyonunun her biri, akciğer kanserlerine, akciğerlerin kireçlenmesine veya adını bu lanet madenden alan “asbestoza” isimli bir tür akciğer hastalığına neden olabiliyor.

İşin tuhafı hemen ortaya çıkan hastalıklar değil bunlar: Asbest hastalıklarının maruziyetin ardından ortaya çıkması genellikle on yıllar alıyor ve birçok kişi maruz kaldıklarını bile haberdar olmayabiliyor. Ve işin en kötü tarafı, örneğin nükleer atıklardan farklı olarak asbestin yarı ömre sahip olmaması… Yani 30 nesil boyunca kendi halinde kalabiliyor ve ilk çıkarıldığı zamanki sağlık tehdidinin aynısını oluşturabiliyor.

Asbestle başa çıkmanın en iyi yolu, onunla uğraşmamaktır.

Asbest tüketiminin zirvesi 1970’lerdeydi ve asbest davaları da o zamanlar başladı. Zamanın önde gelen asbest üreticilerinin ve madencilik şirketlerinin çoğu çoktan tarihe karıştı ama onların ürettiği madenler hastalık yaymaya devam ediyor. Halen dünyanın her yerinde asbest üreten şirketlere karşı davalar sürüyor. Bir mahkeme, Temmuz 2018'de Johnson & Johnson'a, bebek pudrasının doğal olarak talkta bulunan asbest içerdiği konusunda müşterileri uyarmadığı için 4,69 milyar ABD Dolarıceza ödemesine karar verdi.Şirket halen bu davalara itiraz etmeye ve mücadeleye devam ediyor.

Başta Aliağa’ya gelmiş ve gelmekte olan sökülecek gemiler olmak üzere dünyanın her yerinde asbestle ilgili yargı süreçleri devam ediyor. Asbestin olağanüstü ticari özellikleri nedeniyle ödüllendirildiği zamandan kalma bir kötü miras bugün dünyanın önde gelen problemi.Ve dünün asbesti bugünün sağlık tehlikesi olmaya devam ediyor.

Dünya Sağlık Örgütü, 1990'ların başından beri asbesti yasaklayan ülkeler de dahil olmak üzere, dünya çapında asbeste bağlı ölümlerin devam ettiğini açıklamış. Aradan 30 yıla yakın süre geçmiş ve biz nelerle uğraşıyoruz…

Bu sabah İzmir’de açılan dava bu açıdan çok önemlidir…

Zehirli gemi Sao Paulo Türkiye’ye yaklaşmaya devam ediyor.2006’da Greenpeace’in hazırladığı rapora göre ise ikiz gemi Clemenceau’da tahmin edilen asbest miktarı 760 tondu.

TV kanallarından sadece biri yayınlamış basın açıklamasını, ama ben Anka Ajansının üzerinden izleyebildim. Açılan davanın hemen ardından İzmir Bölge Adliye Mahkemesi önünde, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Türkiye Barolar Birliiği Başkanı Erinç Sağkan, TMMOB Başkanı Emin Koramaz, DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Türk Tabipleri Birliği Merkez Komite Üyesi Nursel Şahin ve KESK Eşbaşkanı Şükran Kablan’ın yanı sıra çok sayıda sivil toplum örgütünden yurttaşlar ve çevrecilerin katılımıyla bir basın açıklaması yapıldı.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun şu sözü çok dikkate alınmalı: “Bu gemi, dünyamızı, bütün birikimlerimizi, tüm değerlerimizi piyasaya açan, her şeyi para olarak gören, sermayeye rant olarak sunan bu zihniyetin temsilcisidir…”

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in dediği gibi “Bir zehir, bir çöp kargosu geliyor. Yağma yok, geçit yok. Bu memleket, İzmir buna buna geçit vermeyecek. Geldikleri gibi gidecekler, geri göndereceğiz…”

Biliyorum İzmir’de maalesef her yaştan “asbest” sevenler az değil. Ben onlara da “asbestosa” diyorum ve bir kez daha yazıyorum: Bu gemiye karşı çıkmayana İzmirli demem!