GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Filiz SEZER
YAZARLAR
4 Ağustos 2023 Cuma

Veri sanatı

Bugünlerde pek çok alanda farklı şekillerde kullanıldıkça yapay zekâ uygulamaları kendinden daha çok söz ettiriyor. Amaca uygun, spekülatif, reklama dönük pek çok örneği medyada görüyoruz ve hepimiz bu işlerin nerelere varacağını merakla bekliyoruz.

Sanat üretiminde yapay zekâ kullanılanlarla geleneksel metotlarla oluşturulmuş eserler arasında beğeni kriterleri arasındaki fark da belirginleşiyor. Yapay zeka ile sanat üretimi denince tüm dünyada akla ilk gelen isimlerden biri Refik Anadol.

Bu köşede adını sıklıkla andığımız Refik Anadol’un geçen yıl MoMA’da (Modern Sanat Müzesi, New York) başlayan sergisi de oldukça ses getirdi. Makine Halüsinasyonları serisine devam eden Anadol, bu projesinde Brezilya’da yerli bir halk olan Yawanawalılar ile iş birliği içinde yağmur ormanlarından veriler topladı. Bu çalışmasından oluşturduğu NFT koleksiyonun satışından da kendilerini destekleyeceğini hemen not edelim. Toplanan veriler, Refik Anadol Stüdyosunda kullanılan yapay zekâ algoritmalarından geçerek renkli ve hareketli görüntülere dönüştürülüyor. Devasa ekranlara yansıtılan bu görüntüler izleyicilerine hoş bir deneyim yaşatıyor.

Refik Anadol, MoMA sergisinden. Görsel MoMA internet sitesinden alınmıştır

Yoğun ilgi gören sergiyi elbette eleştirenler de oldu. Olumsuz yorum yapanlardan biri olan, sanat eleştirmeni ve New York Magazine dergisi yazarı Jerry Saltz (ki Inventing Anna sevenler kendisini derginin arka masa dörtlüsünden hatırlayacaklardır) geçen hafta düşüncelerini sosyal medya üzerinden yineleyince, tekrar Refik Anadol’un hedefine oturdu. Anadol, kendisine yöneltilen eleştirilere cevap vermekte gecikmiyor ve bu olumsuz eleştirileri sığ ve önyargılı buluyor. Saltz müzelerin yeni sanat akımlarını ve teknolojiyi bünyelerine getirmelerine karşı olmadığını belirtirken, eserleri türetilmiş ve tanıdık, kitleleri memnun edecek, sosyal medyada “like” toplayacak, yarım milyonluk ekran koruyucu olarak tanımlıyor. Bana göre en etkili eleştirisi ise eserlerin içimizde pek bir şey tetiklemeyen bir “dataizm” tanımlaması oldu.

Refik Anadol’un yaptığı sanata yapılan eleştiriler teknolojiyi yüceltmesi, kolektif bilinçten çıkan değil rast gele görsellerin kullanılması gibi farklı şekillerde yapılıyor. Ben her şeyden önce teknolojinin, dijital araçların sanat alanında kullanılmasını son derece olağan bir durum olarak görüyorum. Dünya bu şekilde dönüşürken sanatın bunda geri kalması olanaksız. Dijital Sanat tartışması çok geride kalmış olmalı. Sembol üretiminin de soyut dışavurumculardan ne kadar farklı olduğu tartışılır. Ancak Refik Anadol’un uzun süredir kendini tekrar ediyor. Makine Halüsinasyonları projelerinde farklı veri setleriyle çalışsa da ortaya çıkan görseller birbirinin çok benzeri.  Veriler ister uzay çalışmasındaki astronotların bedenlerinden ister Barcelona kentinin hava koşullarından ister Fazıl Say konserindeki izleyicilerden alınmış olsun, birbirinin aynısı olmadığı iddia edilen görseller hep birbirini çağrıştırıyor.

Fazıl Say konserinden

Diğer yandan yapay zekanın da istediği kadar açık kodlar kullanan yazılımlar olsun bu kadar fazla teknolojik ürüne ihtiyaç duyması sanatın finans kaynağına yakın olmak zorunluluğu da anlaşamadığım noktalardan biri. Nitekim bu tarz sanatı en çok destekleyenlerin Silikon vadisinin altın çocuklarının olması onların sadece teknolojiye değil paraya ve pazarlama gücüne de yakın olmalarıyla çok ilgisi var.

Elbette oturduğum yerden dünyaca ünlü bir sanatçıyı eleştirirken kendime de aynı soruyu sormadan duramıyorum: acaba ben kendimi ne kadar tekrar etmemeyi başarabiliyorum. Hayatın yıkıcı rutininden yakınırken rutinin aynı şekilde devam etmesine şükreder hale gelmek de yaşadığımız coğrafyanın kötü bir şakası olsa gerek. Yine de kuşkusuz, her gün birbirinin üstüne konan olumsuzluğa rağmen, bu aynılığa renk katan sanat üzerine düşünmeye ve konuşmaya devam edeceğiz.