GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Filiz SEZER
YAZARLAR
30 Haziran 2023 Cuma

Kültürel mirasa ketçap sıkmanın dayanılmaz kolaylığı

Sıklıkla duymaya alıştığımız durumları kanıksar olduğumuzdan iklim/çevre aktivistlerinin müzelerdeki tablolara boya atma ve kendilerini tabloya yapıştırma yoluyla yaptıkları eylemler medyada eskisinden daha az vurgulu şekilde yer alıyor. Geçtiğimiz haftalarda İsveç Ulusal Müzesinde bulunan bir Monet tablosu da benzer bir eylemin nesnesi oldu. Aynı gün içinde müze yönetimi sergilenen tablonun üzerindeki koruyucu cam sayesinde zarar görmediğini açıkladı. Hiç kuşkusuz eylemciler de tablonun zarar görmeyeceğini biliyorlardı ve neyse ki kendilerine yöneltilen vandallık suçlamaları da eskisi kadar sert bir şekilde dile getirilmiyordu. Yapılan açıklamalar veya tepkiler genellikle sanat eserinin veya kültürel mirasın zarar görmesine yönelikti ki bu da yine aynı çevrelerin başka bir ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyordu.

Anlı şanlı müzayede evlerinde yapılan açık arttırmalarda yapılan satışlarda özel koleksiyonlarda el değiştiren eserlerin de kamu erişimi kısıtlı olabilir ya da tamamen gözden kaybolabiliyor. Tıpkı bir Van Gogh tablosunun yapılan zincirleme satışlar sonrasında şu anda tamamen kaybolmuş olduğu gibi.

Van Gogh’un 1890‘daki ölümünden kısa bir süre önce yapmış olduğu Papatyalar ve Gelinciklerle Vazo isimli natürmort tablosu son olarak 2014 yılında Sotheby’s Müzayede Evinde yapılan açık arttırmada 61.8 milyon dolara Çinli bir alıcıya satıldı. Alıcı olarak önce ünlü bir film yapımcısı olan Wang Zhongjun olarak açıklansa da satıcı kuruma ödeme Karayipli bir paravan şirket tarafından yapıldı. Bugün ise alıcının kim olduğu tam olarak bilinmediği gibi tablonun da nerede olduğu belli değil; kamunun erişimine tamamen kapalı.

İşin aslı açık arttırmalarda adı açıklanmayan alıcılar arasında el değiştiren sanat eserlerinin gözden tamamen kaybolması ile küresel boyutta orantısız zenginleşen kişi sayısının artışı, sanat eserlerinin para aklama, vergi kaçırma gibi yasa dışı işlemlere alet edilmesi gibi etkenlerin arasındaki ilişkiyi tam olarak gösteren bir çalışmayı görmüş değilim. Burada da ispat etmem zor görünüyor. Ancak özel mülkiyet altındaki kültürel mirasın korunmasına yönelik düzenlemelerin de yapılması gerekliliği de apaçık bir şekilde karşımızda duruyor. Yani bir grup aktivistin koruyucu cam üzerinden eylem yapmasını büyük harflerle kınarken diyelim ki satın alıp yemek odamın duvarına astığım bir Monet tablosuna yanlışlıkla ketçap sıçratma ihtimalimi de gözden kaçırmamak gerekiyor. Yine de merak etmeyin ketçap kullanma olasılığım da Monet tablosu satın alabilmem kadar düşüktür.

Elbette ki özel mülkiyette bulunan sanat eserlerinin veya kültürel miras parçalarının dikkatle korunduğu ve hatta sergilenmesi için işbirliği yapıldığı çok sayıda örnek de var. Üstelik kültürel mirası koruma eğilimleri, özellikle sanat eserleri gibi anıtsal örneklerin dışındakiler için, bir kenarda tutup seyretmeye değil hayatın içinde tutabilmeye yöneliktir. Ben de bu yazıyı İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda Tarihle Yaşam Ödülü almış aile evinin bahçesinde yazıyorum.

Müzelerde sakladığımız (veya saklayamadığımız), hayatın içinde tutmaya çalıştığımız kültürel mirasımızı nasıl koruyacağımızı medyatik örnekler üzerinden ezberlenmiş cümlelerle yapmanın kolaylığına kapılmadan her şeyin üzerinden buldozerle geçen, ranta dayalı bir ekonomik düzeni temele koyarak tartışmamız gerekiyor.

 

NOTLAR:

Monet Tablosunun çalınmasına yönelik haberler için; https://www.cumhuriyet.com.tr/kultur-sanat/iklim-aktivistleri-fransiz-ressam-claude-monetnin-tablosuna-boyali-saldirida-bulundu-2091222

Kaybolan Van Gogh tablosu hakkında daha detaylı haberler için; The Mystery of the Disappearing van Gogh - The New York Times (nytimes.com)