GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Filiz SEZER
YAZARLAR
20 Ocak 2023 Cuma

Davos'ta sanat ve ikiyüzlülük

Ülkemiz kamuoyunun yörüngesine 1988’de Turgut Özal –Andreas Papanderou tokalaşmasıyla girip 2009’da “One Minute – Bi daha da gelmem Davos’a” repliğiyle çıkan Dünya Ekonomi Forumu ve Davoskenti tam bugünlerde yine dünyanın gündeminde. Bir kayak merkezi olan bu İsviçre kentinin ev sahipliğini yaptığı 53.Dünya Ekonomi Forumunun bu yılki başlıca konuları arasında Rusya-Ukrayna savaşı, iklim değişikliği, göç problemleri ve dünya genelinde artan enflasyon gibi sorunlar var. En baştan söylemeliyim: ilk defa Elon Musk ile aynı düşüncedeyim ve ben de tıpkı onun gibi Davos toplantılarını son derece sıkıcı buluyorum. Bu yüzden özel jetleriyle toplantılara gelen üst düzey misafirlerin iklim krizi tartışması ikiyüzlülüğü, 2020’de yapılan toplantıda pandeminin etkisini tahmin edememe beceriksizliği gibi konuları bir kenara koyup güncel sanatın Davos’da ne şekilde yer aldığına ve ele alınan sorunlara nasıl bir çare olabileceği tartışmalarına dikkat çekmek istiyorum.

Zirvede her ne kadar Türkiye’den oldukça az sayıda katılımcı olsa da yaptığı konuşma ve sergilediği eser ile büyük ilgi gören bir Türk vardı: yeni medya sanatının önde gelen isimlerinden biri olan Refik Anadol. Kültür ve sanat dünyasının öncü isimlerinin dünya değişim sürecinde birer katalizör olabilecekleri düşüncesiyle sanatçılar da davet ediliyor Forum’a.

Bu köşede adını sıklıkla andığımız Refik Anadol bir İstanbul görüntüsüyle başladığı konuşmasında birkaç örneğini gösterdiği çalışmalarını nasıl yaptığını anlattı. Medya sanatını mimariye eklemlemeye çalışan sanatçı bu görkemli eserlerini kamuya açık alanlarda sergilemeye özen gösteriyor. Onun için her tür veri bir boya, mimari de kanvas. Yapay Zeka(YZ) da çalışmalarında oldukça önemli bir yer tutuyor. YZ ile öğrenmeyi öğrenen makinelerin bir gün hayal kurup kuramayacağını ve kurabilirlerse bunu biz nasıl görebiliriz sorusuna odaklanan sanatçı cevabı simülasyonda arıyor.Davos’da sergilediği eserinin ismi ise Yapay Gerçekler: Mercan. Mercanlar gibi iklim değişikliğinden en fazla etkilenen canlıları konu eden sanatçı kullandıkları yapay zeka ağını geliştirmek için 100 milyondan fazla sualtı verisini işlediklerini ve bu sayede gerçeğe en yakın mercanları üretmeye çalıştıklarını söylüyor.

Refik Anadol’un çalışmalarının kilit noktası topladığı veriler. Veriyi makineler ve insanlar arasındaki malzeme olarak görüyor ve herhangi bir sensör ile toplanan verinin renk, heykel ve hikâyeye dönüşebildiğinin altını çiziyor. Mümkün olduğunca çok sayıda ve gerçeğe uygun olarak toplanması ve ortaya çıkacak eserin temeli olması bakımındanveri yeni medya sanatları ile iş ve siyasi dünyanın ortak noktası gibi görünüyor. Dijital sanatta işlenen veri izleyicilere birer estetik deneyim olarak dönerken ekonomi ve siyasette davranışların ve tercihlerin yönlendirilmesi şeklinde kendini gösteriyor. Bu anlamda verinin nasıl işlendiği de sanatçının ya da ekonomiye / siyasete yön verenlerin becerisine göre değişiyor elbette.

Forumda yer alan bir başka proje ise göç ve mülteci sorunlarına dikkat çekiyor. New York merkezli, kar amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu olan Artolution ile ortaklaşa gerçekleştirilen bu projede dünya genelindeki 4 farklı mülteci kampından genç insanların ortaklaşa yaptıkları çalışmalar bir araya getiriliyor. Artolutionorganizasyonun amacı kriz yaşamakta olan topluluklarda sanat eğitimini genç nesillerde bir kendini ifade etme ve iyileştirme aracı olarak kullanmak; bunun için de yerel sanat eğitmenleriyle çalışıyorlar. Forumdaki projede yer alan mülteci kampları Rohingya Mülteci Kampı – Bangladeş,Azraq Suriye Mülteci Kampı – Ürdün,BidiBidi Güney Sudanlı Mülteci Yerleşimi - Uganda ve Kolombiya'daki Venezüellalı mülteci ve ülke içinde yerinden edilmiş topluluklar.

Artolution ekibi bu proje için mültecilerden nereden geldiklerini, bulundukları yere nasıl geldiklerini ve gelecekle ilgili hayallerini anlatmaları için boya kullanmalarını istemiş ve bu şekilde ortaya çıkacak çalışmaya da Dayanıklılığın Rengi adını vermiş. Projede yer alan gençlerin hikayeleri sanatın nasıl iyileştirici bir güç olduğunu kanıtlıyor adeta. Mesela Burma’daki ailesinin neredeyse her üyesini kaybeden ve Mynamar’dan oldukça zorlu bir yolculukla Bangladeş’deki mülteci kampına ulaşan Dildar Beggumisyaşadığı şok dolayısıyla 6 ay boyunca konuşamamış ve ancak resim yapmaya başladıktan sonra sessizliğini bozabilmiş.

Yüzlerce mülteci gencin ortaklaşa yarattığı bu eserlerin diğer mültecilerin sesi olarak duyulması isteniyor. İşte tam bu noktada sanatın değiştirici ve birleştirici gücünün ve kamuoyu yaratmadaki etkisinin bu kadar net ortaya konduğubir projenin Davos elitleri üzerinde nasıl bir etki yarattığını düşünmeden edemiyor insan. Mülteci sorununun kaynağına veya çözümlerine değil, mültecileri ülkelerinden nasıl uzak tutabileceklerine odaklanan Avrupalı elitistlerdüzenledikleri havalı toplantılarda sorunu “skalada bir renk olarak” konu etmekten öteye geçemiyorlar.