GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
3 Nisan 2014 Perşembe

Ve Aziz Kocaoğlu…

30 Mart’ın şifrelerini okumaya çalışıyoruz.
Dün ‘galip sayılır bu yolda mağlup’ dizesinin ışığında İzmir’de yüzde 36 gibi önemli bir orana demirleyen AK Parti’yi ve adayı Binali Yıldırım’ı masaya yatırdık.
Bugün İzmir’in iktidarı CHP’yi ele alacağız.
Ve tabi ki 10 yıllık başkan Aziz Kocaoğlu’nu…
Meseleye ilk olarak rakamların ışığında matematiğin penceresinden bakarsak; 2009’a göre Büyükşehir oylamasında oyunu 7 puan düşüren Aziz Kocaoğlu için ‘başarılıdır’ diyemeyiz.
Lakin bunu söylerken 5 yıl öncesinin Büyükşehir sınırlarıyla bugünün Büyükşehir sınırlarının da aynı olmadığını unutmak gerekiyor. Beş yıl önce 21 ilçede (orman köyleri hariç) süren mücadele bugün 30 ilçenin tamamında yapıldı.  
2009’da 21 ilçede yüzde 56,7 oranla 1 milyon 120 bin oy alan Kocaoğlu bu kez yüzde 49,66 oranla 1 milyon 317 bine ulaşmış olsa da oy artışıyla ilçe/nüfus artışını birlikte düşündüğünüzde 7 puanlık kayıp anlaşılır bir hal alıyor. Beş yıl önce 2,5 milyon seçmen üzerinden yapılan yarış bugün 3 milyon seçmen üzerinden yapıldı.
Kaldı ki 2009’da 30 ilçenin tamamındaki yarışın tek ölçüsü İl Genel Meclis Üyeliği idi.
Ve CHP o gün bu yarışı yüzde 48,9 ile tamamlamıştı.
Sonuçta sizi rakamlara boğacak değilim.
Meseleye rakamların penceresinden bakarsak İzmir’de seçimin mağlubu yok.
Hemen herkes oyunu mutlak düzeyde arttırmış görünüyor.
Oyunu en fazla artıran parti AK Parti… Hem 2009’a hem 2011’e göre kayda değer oy artışı var. MHP oransal anlamda yükselişte… Büyükşehir yarışında yüzde 8’de kalsa da Belediye Meclis oylamasında MHP’liler ülke genelinde olduğu gibi partilerine sahip çıkma refleksi göstermiş. İzmir’de yüzde 12,8 oy alan MHP Büyükşehir’de bu oranın 5 puanını kaybetmiş.
Peki, o 5 puan nereye gitmiş dersiniz?
Yüzde 95’i CHP’ye… Yani Kocaoğlu’na…
Çünkü Kocaoğlu’nun oyu yüzde 49,6 iken CHP’nin Belediye Meclis Üyeliği oyu yüzde 45… Basit bir matematik denklemi…
Kocaoğlu CHP’den 5 puan fazla almış Taşer de MHP’den 5 puan düşük almışsa, iki parti arasındaki bariz kaymadandır. Bu kayma 2009’da çok daha bariz olmuştu.
Bu kez MHP İzmir’in kırsalındaki oyunu önemli ölçüde korumuş görünüyor. Ancak metropol alandaki AK Parti geliyor korkusu MHP’den 5 puanı Kocaoğlu’nun hanesine yazmış görünüyor. 2009’da AK Parti tabanından da oy alan Kocaoğlu bu kez MHP ve Cemaat katkısıyla idare etmek durumunda kalmış görünüyor.
Rakamlar üzerinden bakmaya devam edersek…
4 milyon nüfus, 3 milyon seçmen… Yüzde 90 katılım var İzmir’de. Ve 2,6 milyon geçerli oy… Kocaoğlu yüzde 50’ye yakın oranla her iki seçmenden birinin oyunu almayı başardı.
Ne yani ortada bir başarı varda biz mi görmüyoruz diyenleriniz olabilir.
Evet, ortada bir başarı var. Şöyle ki; dün Binali Yıldırım’ın başarısını anlatırken dedik ki; İzmir’le 12 yıl boyunca doku uyuşmazlığı yaşayan AK Parti’nin Gezi sürecinden itibaren kentte yeni ve ciddi bir imaj sorunu oluşmaya başladı. Kaldı ki; sadece Gezi süreci değildi mesele… Yeni Türkiye fotoğrafı olarak Sayın Başbakan’ın attığı her adım kenti hop oturtup hop kaldırmıştı. Milli Bayramlar yönetmeliğindeki değişiklik… 9 Eylül’de bile bayrak krizi yaşanması, 19 Mayıs’ın 23 Nisan’ın okul bahçelerine hapsedilmesi… T.C krizi… Kızlı/erkekli tartışması… Atatürk siluetinin devlet nişanından silinmesi…
17 Aralık süreci…
Twitter ve Youtube’nin kapatılması…  
Paralel devlet tartışmaları ve cemaatin kentteki ağırlığı…
Tüm bu olanlara karşı Yıldırım’ın 36 oranına tutunmasının, 6 ilçeyi düşürmesinin, çok sayıda ilçede hatırı sayılır bir oy rakamına ulaşmasının önemli olduğunu vurguladık. İki ilçeyi alıp çok sayıda ilçede yüzde 20-30 arası oy alan MHP için de sürecin galibi dediğimize göre...
Bu sürecin mağlubu kimdi o zaman? Yani İzmir’deki seçimin kaybedeni CHP miydi? Bu soruyu CHP’lilere sorarsak farklı yanıtlar alırsınız. Öncelikle ortada bir mağlup varsa ‘CHP değil Kocaoğlu’dur’ diyenler olacaktır. Sadece Kocaoğlu mu?
Milletvekilleri Alaattin Yüksel, Mustafa Moroğlu, Hülya Güven vs…
Ve tabi ki İl Başkanı Ali Engin… İlçelere inersek bazı ilçe başkanları…
Şu anda tabanı gıdıklayarak kongre davuluna vurmaya başladılar bile…
Eğer erken genel seçim olmazsa CHP’de erken kongre süreci yaşayabiliriz.
Peki, Kocaoğlu gerçekten de başarısız mı?
Her ne kadar aylar öncesinden ‘Sürecin sorumluluğu bana aittir’ dese de yine de tüm sorumluluğunu Kocaoğlu’na yüklemek haksızlık olur. Ama bir başarısızlıktan söz edersek de burada faturanın çoğu CHP’nin kaptanı Kocaoğlu’na yazılır. 
Herşeye rağmen iki İzmirli’den birinin oyunu almak başarıdır. Lakin sizden beklenti yüzde 60 ise ve bu beklentiyi yaratıp sandıktan çıkaramamışsanız, üzerine 8 ilçe CHP'nin elinden çıkmışsa sorumluluk öncelikle sizindir. 
Ancak CHP örgütünün her zamanki dağınıklığı, DSP’nin bir bölen olarak çok sayıda ilçede kafa karıştırması, 4 ilçede CHP’nin ‘İçindeki İrlandalılar’a kurban olması, DSP’den, DP’den ya da bağımsız aday olanların dışında yüzlerce aday adayının rakibe çalışması, küskünlüklerini, kızgınlıklarını sandığa yansıtmaları gibi önemli faktörleri de göz ardı edemeyiz. İnanıyorum ki;
CHP Genel Merkezi’nin 8 aya yaydığı aday adaylığı süreci bu denli kötü yönetilmeseydi tablo bu kadar vahim olmazdı. 
Eğer ön seçim ya da eğilim yoklaması yapılsa ve herkes boyunun ölçüsünü alsaydı, CHP’den DSP’ye gidenlerin sayısı 2-3’ü geçmezdi. Onların da itibarı olmazdı. Verilen sözlerin tutulmaması (eğilim yoklaması, anket vs) tabanda çözülme, küskünlük ve de kızgınlık yarattı.
Kocaoğlu’nun bazı ilçelerde hamle hatası yapması… Siyaset yaptığı partinin ve de kentin zeminindeki kayganlığı dikkate almaması, iyi okuyamaması… YSK’nın 30 Ocak’taki ‘manidar kararını’ dikkate almadan parti içi operasyona yeltenilmesi…
Milletvekillerinin önemli bölümünün sahaya inmemesi, inenlerin de gönülsüzlüğünün yüzlerinden okunması… Bazılarının DSP adaylarına açık destek vermesi, adres şaşırması...
İl Başkanı Ali Engin ve arkadaşlarının tecrübesizliği…
İlçelerde Belediye Meclis Üyeliği’ndeki hısım-akraba yazılımına dair öfke… 
Vs, vs, vs.
Ve en önemlisi de rakibin gücünün tamamını sahaya yansıtması…
Bana ya da sokaktan çevirdiğiniz herhangi birine sorsanız ve deseniz ki: Başbakan Erdoğan’ın kadrosundaki en nitelikli, en başarılı isim kimdir? Türkiye’nin neresinde sorarsanız sorun… 12 yıl kesintisiz ulaştırma bakanlığı yapan Binali Yıldırım her yerde ilk üçte sayılacaktır. Ülke genelindeki kan kaybını azaltmak ve de İzmir’deki sandığa yeniden ayağa kaldırmak için gönderilen Yıldırım, gücünün tamamını sahaya yansıttı.
Ve ortaya kıran kırana bir mücadele çıktı.
Sonuç itibariyle Kocaoğlu’nun büyük bölümünü bizzat onayladığı/yazdığı listesiyle sahaya çıkıp 8 ilçeyi kaybetmesini başarı olarak anlatmak kolay değil. Burun farkıyla da kaybedilmiş olsa neticede 8 ilçe artık CHP’li değil...  
Devletin tüm imkânları rakibin emrine amade de olsa…
Valisi, emniyet müdürü karşınızda da olsa…
İçinizdeki İrlandalıların Btürüstlüğüyle arkadan da vurulsanız...
Ortada alınması gereken kesin, kati bir 30 Mart mesajı vardır.
Dilerim Kocaoğlu o mesajı almıştır.  
Sonuçta Kocaoğlu'nun yalnız bırakıldığını, birkaç vekille birlikte çoğunlukla tek tabanca çalıştığını, CHP içinde başarılı olmasını isteyenlerden daha fazla başarısız olsun diye bakanların olduğunu biliyoruz. 
Lakin tercihleriyle yalnızlığı bir parça kendisinin istediğini de görmek zorundayız. Pek çok noktada güvendiği dağlara kar yağsa da, en fazla hizmet götürdüğü, en çok ova yolu yaptığı, en fazla tesis kazandırdığı, en fazla yanında yer aldığı kırsaldan darbe yese de görünen köy kadar net olan şudur: Kocaoğlu ilçe adayları noktasında tıpkı belediyede olduğu gibi kendisine ayak uyduracak bir ekip kurmayı başaramamıştır.