GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
21 Mart 2014 Cuma

Twitır-mivitır!

Hangi aklıselime sorarsanız sorun… Seçime 9 gün kala Twitter’i kapatmanın göze alınamayacak bir risk ve de vahim bir hata olduğunu söyleyecektir.
Başbakan Erdoğan gibi siyaset kurdunun böylesine büyük bir gaflete nasıl düştüğünü anlayabilmiş değilim. Yaşanan pek çok gelişmede yaşadığım ‘şaka gibi’ duygusunu da henüz, bu satırları kaleme alırken üzerimden atabilmiş değilim.
Oysaki dün Bursa mitinginde birkaç gün önce de atv’de gayet açık konuşmuştu: ‘Twitter-mıvıtır hepsinin kökünü kazıyacağız’
Ve gece yarısı twitter’i kapattı. Ya mıvıtır… O da sırada… Onun da işaret fişeğini canlı yayında yakmıştı. ‘Youtube, Twitter, Facebook hepsini yasaklayabiliriz’ Tabi ki seçimden sonra… demişti. İşte yasakları yasaklamaya gelen Erdoğan’ın geldiği nokta…
12 yıl geriye gidelim… Ülke büyük bir kaostan çıkmış, TBMM çatısı altındaki bütün partilere halk dersini sandıkta vermiş, ‘Yolsuzluk, Yasaklar ve Yoksullukla’ mücadele konusunda söz veren AK Parti kadrosu yüzde 34,5’le iktidar olmuştu.  
İlk beş yılında ekonomik ve siyasal iktidarı sağlayan AK Parti, beklendiği gibi ülkenin yönünü İran’a değil AB’ye çevirmiş, reformlara imza atmış, ülkeyi uçurumun kıyısından alıp rahat bir nefes almasını sağlamıştı.
Başta liberal kesim olmak üzere toplumun önemli bir bölümünün takdirini kazanan Başbakan ‘ikinci beş yılının’ ilk çeyreğinde de reformist yapısını sürdürerek partisini siyasetin merkezine oturtarak solcusundan, Alevisi’ne kadar ülkenin tamamından destek alacak noktaya getirmeyi başarmıştı.
Bazı kontrolsüz çıkışları dışında ilk 7 yılında ülkeyi germemeyi, toplumsal uzlaşıyı esas alarak ekonomik büyümenin devamından yana politikalar ortaya koymuştu.
Tabi ki her iktidar sahibi gibi değişecekti. Ve de o da yavaş yavaş değişiyordu. İktidarına karşı direniş gösteren yapılarını teker teker dize getiren Erdoğan, partisine kapatma davası ve e muhtıra gibi önemli eşiklerden geçtikten sonra ‘öldürmeyen darbe güçlendirir’ prensibi gereği daha cesur, daha sert adımlar atmaya başladı.
İlk yıllarında başörtüsü birinci meselemiz değil diyen Erdoğan ‘velev ki siyasal simge olsa…’ diyerek başörtüsü konusunda başlattığı çıkışını Gül’ün Köşk’e çıkması konusundaki ısrarıyla devam ettirdi. Bugün savaş açtığı cemaatle birlikte Ergenekon, Balyoz, Andıç, Oda Tv gibi davalar üzerinden ‘askere topuk selamı verdiren’ Erdoğan, ‘askeri vesayeti bitirdiği’ için farklı kesimlerce alkışlanacak, meydanlarda ‘ben o davaların savcısıyım’ diyerek Baykal’a meydan okuyacaktı.
Ve ustalık dönemi… (Kendi ifadesiyle)
Hamdım, piştim, yandım felsefesine göre ‘yandım’ dönemi…

Referandumla ‘son kale’ Yüksek Yargı’yı ele geçirmeler…
Gezi Parkı ile birlikte farklı bir karaktere dönüşmeler…
Bir dönem yol yürüdüğü yapılarla ayrışmalar…
AK solcular gitti.
Cemaate savaş açıldı.
Liberaller desteğini çekti.

Böylesine bir ortamda 17 Aralık gibi ‘lağım patlağı’ söz konusuyken, kamyon dolusu tapenin, görüntü kaydının yerlere saçıldığı süreçte insanın normal davranması tabi ki beklenemez.
Ama bu denli büyük hatalar da gemiyi batırır.
Ki Erdoğan’ın siyasi hayatındaki en büyük yanlış sanıyorum Twitter’i kapatın talimatı olacaktır. Bakmayın siz sayın bakanların ‘Karar mahkemeden, başbakandan değil’ açıklamasına… Karar bal gibi siyasidir ve de başbakana aittir.

Ne diyorlar: Binali Yıldırım’ın şikâyeti üzerine kapatıldı.
Binali Yıldırım’ın şikâyeti twitteri toptan kapatın değil ki! Kişilik haklarına saldırı yapan iki hesabın engellenmesini istiyor Yıldırım mahkemeden.
Her Türk vatandaşının böyle bir hakkı vardır. Ve de karar da o yönde çıkmış zaten.
Adı geçen başsavcılık kararı da yok…
Ne hikmetse TİB, Başbakan’ın ‘twitır-mivıtır’ hepsinin kökünü kazıyacağız’ ifadesinden saatler sonra söz konusu mahkeme kararlarına dayanarak fişi çekme kararı alıyor.
*
Peki, seçime günler kala böylesine radikal bir kararın alınma gerekçesi ne olabilir?
İnsanın aklına ister istemez saklanmak istenen şeyin büyüklüğü geliyor.
Bu tahmin edildiği üzere seks kaseti de olabilir bu daha büyük bir skandal da.
Efendim memleketin sırları, devletin bekası…
Ne yani şimdi twitere girilemiyor mu?
Atatürk’e hakaret nedeniyle Youtube’nin yasak olduğu yıllarda ‘Ben giriyorum siz giremiyor musunuz’ diye yanıt verdiğinize göre… Kuzey Kore gibi interneti toptan yasaklamadığınız takdirde Twitter’in, Facebook’un, Youtobe’un engellenebileceğini düşünecek kadar zekâ fakiri olmadığınıza göre…
Birkaç tuşa basarak, DNS formülüyle bu yasağı delmenin mümkün olduğunu bildiğinize göre… Amaç nedir, nereye varmaktır? Anlayabilmiş değilim. Anlayan varsa, anlatsın.
Belki de bir amaç aramak beyhude dostlarım.
Başbakan’a yakın bir isimle kayıt dışı sohbet ederken şu ifadesi dikkatimi çekmişti. “Unutmayın! Liderler yalnızdır. Ve yalnızlık onların kaderidir”
Yani büyüdükçe, yükseldikçe, fil dişi kulenin içinde tek başınıza kalırlar. Ve yalnızlık… Yalnızca Alllah’a mahsus olan yalnızlık insana her türlü hatayı yaptırır.
Son bir yıldır Sayın Başbakan’ın halet-i ruhiyatını beğenmiyorum.
Bana göre ‘muktedir’ olmanın ağırlığını kaldıramıyor artık.
Gitme/dinlenme vakti çoktan gelmiş görünüyor.
İçinden geçtiğimiz sürece baktığımızda gördüğüm şu.
Bugüne kadar partiyi sırtında taşıyan Başbakan Erdoğan, artık partiye yük!
Örneğin İzmir’deki yerel seçim adaylarının, teşkilatların yerinde olmayı hiç istemezdim.
Çünkü onların iğneyle kazıp, çay kaşığıyla biriktirdiklerini, kepçeyle atıyor Sayın Başbakan… Birkaç ay önce AK Parti’den aday olan bir dostuma şu ifadeyi kullanmıştım. ‘Sizin İzmir’deki rakibiniz CHP yahut Aziz Kocaoğlu değil. Bizatihi Başbakan ve yakın çevresi…
Olan bitenlerin ardından bir süre önce istifa eden Başbakan’ın 40 yıllık yol arkadaşı İdris Naim Şahin’in sözleri geliyor aklıma…
Başbakan ve onu çevreleyen oligarşik yapı hakkındaki sözleri…
Belki de asıl mesele şudur. Başbakan gibi yılların tecrübesi bir siyaset adamının tarihin hiçbir evresinde yasaklarla sonuç alınamadığı gerçeğini göz ardı etmesi…
Sosyolojik açıdan yasakların ‘delme arzusunu’ kamçıladığını unutması…
Hele hele böyle bir dönemde internetin, sosyal meydanın bağımlılık haline geldiği süreçte Twitter’ı yasaklamanın kendisini Hitler’e değilse de IV. Murat’ta benzeteceği gerçeğini dikkate almaması… Siyasal açıdan da kişisel özgürlük alanına müdahalenin ağır sonuçlar doğuracağı gerçeğini göze alması…
İleri demokrasi söylemiyle çelişkiyi saymıyorum bile…
Sonuç itibariyle… Milyonlarca kullanıcısı olan Twitter’i seçime 9 gün kala kapatmanın mutlaka bir bedeli olacaktır. Kaldı ki bu kararı AK Partililer bile savunamaz, anlatamazken… Cumhurbaşkanı Gül gibi bitirelim… Dilerim bu yasak uzun sürmez.